M Ü S L Ü M A N K İ M D İ R 23.04.2013
İşleri düzene koyan ALLAH'ın ADI'yla!
İnancımız / Aşkımız, yolumuzun bineğidir; ÖNDER'imiz Hz. MUHAMMED, KİTAB'ı elimizde…gönül yolumuz; GÜL'ümüz, yolumuzdur; yolumuz bilinendir…yolumuz; RABB'İMİN YOLU'DUR…kılavuzumuz; KUR'AN, RESULÜ'nün ŞEFAATİ: dertlerimize derman.
RESUL-İ EKREM buyuruyor ki: Cenab-ı HAK beni bütün alem ve Peygamberlerden üstün kıldı. Ashabımı da Peygamberler hariç bütün insanlardan üstün kıldı. Ashabımın içinden de en üstünleri olarak Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali'yi seçti. Benim ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidayete ulaşırsınız.
Peygamberimiz ( s.a.v ) tatlı dilli, güler yüzlü ve şakacıydı. İhanet etmez, güvenilir idi. Özü sözü bir idi, iki yüzlülüğü küfürden de beter sayardı. Fakir, kimsesiz, yetim, hasta, garip ve çocuklarla yakından ilgilenirdi. Kendisini kanun üstü görmezdi. Hastaları komşuları ziyaret eder, cenazelere katılırdı. Cemaatinden görmediği insanların durumunu sorardı. RESULÜ'müz dünya işlerini yaparken aklımızı çok iyi bir vaziyette kullanmamızı önermiştir. Bunun ile ilgili bir ayeti okuyalım.
YUNUS suresi, ayet 100 : ALLAH'ın izni olmadıkça hiçbir benlik iman edemez. ALLAH, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır.
Eve dönüş sırasında Ebu Hüreyre yükünü taşımaya yardımcı olmak ister. Ona da izin vermez.” Kişi, eşyasını taşıyabiliyorsa sadece kendi taşımalıdır.
Arkadaşları o yanlarına her girdiğinde hızla ayağa kalkmaktadırlar. En sonunda bir gün dayanamaz. İranlıların birbirlerini büyük görerek ayağa kalktıkları gibi siz de bana ayağa kalkmayın. Çünkü ben bir kulun yemek yediği gibi yemek yiyen, bir kulun oturduğu gibi oturan bir kulum. Bunun benzeri başka bir olayda ise uyarısına şu kelimeyi de katar; Hiç kimse için kalkılmaz, ancak ALLAH için ayakta durulur. Bundan sonra arkadaşları o içeri her girdiğinde, kendilerini zorla tutarlar ayağa kalkmaz, oturmaya devam ederler.
Üç gündür hiçbir şey yiyememiştir…Kızı Fatma'ya giderek evinde yiyecek bir şeyler olup olmadığını sorar: Kızım! Sende yiyecek bir şey yok mudur? Ben çok açım. Fatma: " Canım sana feda olsun babacığım! Yemin ederim ki bende de size yedirecek bir şey yoktur " diye cevaplar. Bu sırada peygamberliğinin yanı sıra bir devletin de başkanıdır…Başka bir gün kızı Fatma yeni pişirdiği arpa ekmeğinden bir parça da peygamber babasına götürür. Hz.MUHAMMED kızına; " Vallahi kızım” der " üç gündür baban bir şey yememiştir.” Bu sırada da devlet başkanıdır. Sahip olduğu devlet erkini, kesinlikle kişisel bir çıkarını gerçekleştirme peşinde kullanmaması…Hatta bu sayede halktan vergiyi yine halk için toplama anlayışını insanlık tarihine ilk kazandıran o'dur.
O'nu tek başına evinin duvarını tamir ederken görürler. Kendi devesini kendi tımar eder, kişisel işlerini, hiç kimseye buyurmaz, yük olmak istemez. Bu açıdan bakıldığında, o'nun yaşam prensibi "İnsanlar arasında insanlardan bir insan olarak yaşamaktır.”
Arkadaşlarından Rabia oğlu Amir'le beraber mescide gitmektedir. Ayakkabısının bağı çözülür. Amir hemen atılıp, bağlamak ister: Hz. MUHAMMED engel olur, kendi bağlar. Bir yandan da Amir'e hitap eder: Bu, başkasına hizmet gördürmektir. Ben ise başkasına hizmet gördürmeyi sevmem.
Öğülmekten samimi bir rahatsızlık duyar.” Beni öğmekte ileri gidip Hiristiyanların İSA karşısında düştükleri duruma düşmeyin " der ve ekler " siz benim için sadece ALLAH'ın kulu ve elçisi deyin”.
RESULÜ'müzün bir ismi de EL EMİN idi: İNSANLARA ve ALLAH'A VERDİĞİ SÖZLERİ CANI PAHASINA YERİNE GETİRİRDİ.
Bir şeye karar vereceği vakit her iki insanı da dinler öğle karar verirdi. Daima DOĞRUNUN YANINDA OLURDU.
HADİS: Eşlerini dövenlerin hesabını bilhassa ben göreceğim derdi RESULÜ'müz.
Medinedeki komşularından bir İranlı, akşam yemeği olarak hazırladığı özel bir çorbayı kendisiyle paylaşması için Hz.MUHAMMED'i davet eder.O, Hz. Ayşe'yi kastederek, hanım da gelebilir mi? diye sorar. İranlı istemez,Hz. MUHAMMED'de davete katılmaz.İranlı kısa bir süre sonra gelerek davetini tekrarlar. Hz. MUHAMMED yine sorar, hanım da beraber mi? İranlı yine kaşlarını kaldırır. Bir süre daha geçer. İranlı üçüncü kez davetini tekrarlar. Hz. MUHAMMED ise hala aynı noktadadır. Hanım da der. İranlı bu kez kabul etmek zorunda kalır. Çorbayı Hz. Ayşe ile birlikte içerler.
Arkadaşlarından biri; kızını istemediği biri ile zorla evlendirmek üzeredir. Gönülsüz gelin çareyi Hz. MUHAMMED'e sığınmakta bulur. Ey ALLAH'ın elçisi! Babam beni istemediğim halde zorla amcaoğlumla evlendiriyor. Hz. MUHAMMED babayı çağırır. Kızını, istemediği halde bir başkasıyla evlendirme hakkına sahip değilsin. Baba yaptığına pişman olur.
Arkadaşlarından biri üç gün görünmediği zaman, onu sorardı; eğer gaip ( görünmüyor ) ise ona dua ederdi, gaip değilse onu ziyaret ederdi. Hastaysa ( yine ) onu ziyaret ederdi. Ashabı ile karşılaştığı zaman, önce selam verirdi, sonra musafaha ( tokalaşır ) ederdi. Çocuklara karşı çok merhametli idi, son derece merhametli idi; birisine bir şeyi vaat ettimi, imkanı olduğu zaman muhakkak o vaadini yerine getirirdi. Onda biraz da latife ( şaka ) vardı. İnsanların en çok şakacısı o idi. Hizmetçiye söyledikleri sözlerden biri de ;” Bir ihtiyacın var mı?” idi. Eza veren kötü sözü almazdı; birinin, diğerinin aleyhine olan sözünü de kabul etmezdi. Tebessüm etmeden katiyen konuşmazdı. Kendisinden kötü söz duyacağı kişiye yaklaşmazdı. Müslümanların güçsüzlerine gelirdi onları ziyaret ederdi, hastalarını yoklardı, cenazelerinde hazır bulunurdu.
En sevgili PEYGAMBER'imiz 23 yıllık peygamberlik hayatında hayvanları korumaya yönelik yapılabilecek her şeyi nokta – nokta işleme koydu, hayata kattı. Ne yazık ki hayvan hakları konusundaki yasalarımız çağdaş, uygar toplumlara ve dinimizin hayatı ve canlıyı algılayış biçimine uygun değil. Hayvanları kendimizden " aşağı " görüyor, onlara duygusuz, alınıp satılacak birer nesne gözüyle bakıyoruz. Yani onları " can " değil de " mal " statüsüne indirgiyoruz. Buna hakkımız var mı? Hz. MUHAMMED yolculukları sırasında bindiği deveyi yavaşlatıyor, dizginleri bırakıyor ve otlanmasına izin veriyordu. Yol üzerinde farklı ot ve yeşilliklerin yanından geçerken hayvanın canının çekebileceği, iştahını cezp edeceğini düşünür mola verirdi. Hayvanın vücuduna kızdırılmış demirle damga bırakanları gördüğünde hiddetlenmiş, " kim bu hayvanı çirkinleştirdi, eziyet etti? Kimse kimseye ateşle azap edemez!” buyurarak tepki göstermiştir
HADİS: Resulullah buyurdu: MANASINI DÜŞÜNMEDEN KUR'AN OKUMAKTA HAYIR YOKTUR.
MUHAMMED suresi, ayet 24: Onlar KUR'AN'ı DÜŞÜNMÜYORLAR MI? Yoksa kalpleri kilitli mi?
Hz. MUHAMMED: İnsana verilen akıl, gerçeği bulabilmesi, gerçek yolda olabilmesi içindir.
SAD suresi, ayet 29: Ya Muhammed! Sana çok mübarek bir KİTAB indirdik ki, AKIL SAHİPLERİ ONUN AYETLERİNİ DÜŞÜNSÜNLER ve İBRET ALSINLAR.
A'RAF suresi, ayet 174: Ve işte BİZ doğru yola dönmeleri için ayetleri böyle açıklıyoruz.
İSRA suresi, ayet 12: Ve BİZ her şeyi AYRINTILI OLARAK AÇIKLADIK DA AÇIKLADIK.
ZUHRUF suresi, ayet 44: Muhakkak ki o KUR'AN hem senin için, hem de kavmin için bir ÖĞÜTTÜR. İLERİDE ONDAN MESUL OLACAKSINIZ ! Umulur ki ÖĞÜT ALSINLAR.
Hz: MUHAMMED: Yüce RABB'imin sunduğu KİTAB'ımızın her harfi gerçeğin aynasıdır. Ama insan o aynada gerçeği okuyabilmesidir. İnsana verilen akıl; gerçeği bulabilmesi, gerçek yolda olabilmesidir. Günler, aylar, yıllar geçer, her insan GELECEĞİNİ KENDİ SEÇER. Kulun gecesi nedir bilir misin? UYANIKKEN GÖRMEDİĞİ, verileni bilmediği gafletidir.
MAİDE suresi, ayet 45: ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İLE HÜKMETMEYENLER, ZALİMLERİN TA KENDİSİDİR.
Kimliğinde Müslüman yazsa ne fayda; yılan gibi dilin, yalanla dolu kalbin olduktan sonra.
KUR'AN'DA YAZILAN : KULUN KANUNUDUR.
O'nun ADI dilimizde. O'nun SÖZÜ halimizde. O'nun İLMİ yolumuzda olmalı. KİTAB'ını duyalım, KİTAB'ına UYALIM , güzelliğiyle doyalım.
TANRI'ya inanan adam olmak kolay. Asıl zorluk TANRI'NIN İNANACAĞI İNSAN OLMAK. ( Albert EİNSTEİN ).
HADİS: Hayırlınız; ahiret için dünyasını, dünyası için ahireti terk etmeyip, HER İKİSİNİ BİRLİKTE YÜRÜTENDİR. Zira dünya ahiretin tarlasıdır. SAKIN İNSANLARA YÜK OLMAYINIZ.
HADİS ( Tirmizi, İman 12; Nesai, İman 8 ): Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.
ZARİYAT suresi, ayetler 35, 36: BİZ, müminlerden orada kim varsa hepsini çıkardık. Fakat BİR EVDEN BAŞKA, ORADA MÜSLÜMAN BULAMADIK.
HAC 78, MAİDE 111: Babanız İbrahim'in dininde olduğu gibi. Bundan evvelki KİTAB'larda ve bu KUR'AN'da SİZE MÜSLÜMAN İSMİNİ ALLAH TAKTI Kİ, Peygamber size karşı şahit olsun, siz de bütün insanlara karşı şahitler olasınız.
YUNUS suresi, ayet 84: Musa da " Ey kavmim! Siz gerçekten ALLAH'a iman ettinizse, O'nun birliğine samimiyetle teslim olmuş Müslümanlar iseniz, artık O'na güvenin " dedi.
" MÜSLÜMAN " ne demektir ?
Bu sözcüğün anlamı ise, " kendini, toplumunu; dertten, tasadan, korkudan, mutsuzluktan, kavgadan, savaştan ve benzeri tüm olumsuz şeylerden uzaklaştıran kimse " demektir. Bu anlama göre Müslüman, sürekli faaliyet halinde bulunan, PASİFLİKTEN UZAK KİMSE'DİR.
Hz. MUHAMMED: Bir mümin, bin müslim'e bedeldir.
MÜMİN: KENDİSİNE HER YÖNDEN GÜVENİLEN…ÖZÜ – SÖZÜ BİR OLAN KİMSEDİR.
MÜMİN: Mümin olmak, el bağlamakla değil, ALLAH'ıma gönül kapını açmakladır. Mümin olmak, ders almakla değil, gönül koymakla olur.
HUCURAT suresi, ayetler 10, 15: Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve ALLAH'tan korkun ki esirgenesiniz. Müminler ancak şu kimselerdir ki, ALLAH ve RESUL'üne iman ederler; sonra hiçbir kuşkuya düşmezler ve mallarıyla, canlarıyla ALLAH yolunda didinirler. İşte bunlardır, ÖZÜ – SÖZÜ BİR BİRİNE UYAN.
MÜMİNUN suresi, ayetler 1,2,3,4,5,8: Şüphesiz o müminler kurtuluşa ermiştir. Onlar, namazlarında huşu ( tam teslimiyet ) içinde olanlardır. Onlar, boş, lüzumsuz dedikodulardan uzak duranlardır. Onlar, zekatlarını verenlerdir. Ve onlar ki, ırzlarını korurlar. Onlar, emanetleri ve VERDİKLERİ SÖZLERİ KORUYANLARDIR.
İSLAM: Silm ve Selam köklerinden gelen bir kelime olup ( ALLAH'a teslimiyet ) anlamını taşır. Silm: Barış, güven, huzur demektir. Selam: mutluluk, esenlik, güven anlamına geldiğine göre, bu değerlerin olduğu yerde İslam vardır.
İSLAM: İnsan, islamda kaydını bulmalı. İslam, insanlık kuralıdır, o kuraldan her yaratılmış sorumludur. O islamdır ki, Ademden Ademe oluşan. Sevgide buluşan, insan için çalışan, insanda kainatı bütünleyen, teklik ve çoklukta bütünlenendir.
Öyleyse İslam dini de,” insanları sağlamlaştıran din ( dert, tasa, savaş, zayıflık, manevi hastalık, mutsuzluk ve benzeri şeylerden uzaklaştırıp, sağlama, güvenceye alan ilkeler bütünü ) demektir. Demek oluyor ki, düşüncelerdeki, eylemlerdeki, yasalardaki, uygulamalardaki tüm bozukluklar ve düzensizlikler, İslam dinine uymayan şeylerdir. Hak Din'deki herhangi bir ilkenin yerine, yapay dinlerden bir ilke benimsenmesi, RABB'imizin BAKARA suresi, ayet 85 deki beyanı gereği – kafirliktir. Herkesin mertçe, SONUCUNA KATLANMAK KAYDIYLA mü'min veya kafir olma özgürlüğü vardır.
BAKARA suresi, ayet 85: Yoksa siz KİTAB'ın bir kısmına inanıp da bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapanlar sonuçta dünya hayatında rüsvaylıktan başka ne kazanırlar? Kıyamet günü de en şiddetli azaba itilirler. ALLAH YAPTIKLARINIZDAN GAFİL DEĞİLDİR.
A'RAF suresi, ayetler 185, 186: Ve onlar, ALLAH'ın göklerde ve yerdeki mülkiyet ve tasarrufuna, ALLAH'ın yaratmış olduğu herhangi bir şeye ve ecellerinin gerçekten yaklaşmış olması ihtimaline hiç bakmadılar mı? Artık BU KUR'AN'DAN SONRA HANGİ SÖZE İMAN EDECEKLER? Kimi ki ALLAH doğru yoldan saptırır, artık onu yola getirecek kimse yoktur. ALLAH, onları azgınlıkları içinde bırakır, körü körüne yuvarlanır giderler.
ANKEBUT suresi, ayetler 2, 3, 4: İnsanlar DENENMEDEN, " iman ettik " demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar? Ve andolsun ki BİZ, onlardan öncekileri de saflaştırılmaları için ateşlere / sıkıntılara sokmuştuk. Artık elbette ALLAH, DOĞRU KİMSELERİ BİLDİRECEKTİR ve ELBETTE YALANCILARI DA KESİNLİKLE BİLDİRECEKTİR. Yoksa kötülük yapanlar, BİZİ öne geçebileceklerini / BİZ'den kaçabileceklerini mi sanıyorlar? İlke olarak benimsedikleri şey, ne kötüdür.
İNSAN ( DEHR ) suresi, ayet 7: ONLAR VERDİKLERİ SÖZÜ TAM BİR BİÇİMDE YERİNE GETİRİRLER ve kötülüğü salgın olan bir günden korkarlar.
HADİS ( Müslim, İman 164 ): BİZİ ALDATAN BİZDEN DEĞİLDİR.
HADİS: Kişi DOST'UNUN ( ALLAH'ın ) yolundadır. O halde sizden her biriniz DOST EDİNECEĞİ KİMSEYE DİKKAT ETSİN.
TAHA suresi, ayet 15: Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onun vaktini kullardan gizliyorum ki, HERKES YAPTIĞI İŞ KARŞILIĞINDA CEZALANSIN. ( iyi ise mükafatı, kötü ise azap görsün.)
Hz. MUHAMMED: Bir kimseyi inada kapılmış çekişmeci ve kendi görüşünü beğenmiş görürsen bil ki, onun ziyanı tamamdır.
Hz. ŞEMS-İ TEBRİZİ: Ey insan! Kaf dağı kadar yüksekte olsan da, kefene sığacak kadar küçüksün. Unutma her şeyin bir hesabı var, ÜZDÜĞÜN KADAR ÜZÜLÜRSÜN.
SENİ ÖLÜME GÖTÜRSE DE DOĞRULUKTAN AYRILMA.
Hz. ÖMER
|