GARİP SABAHAT ABLA'NIN KALEMİNDEN 2
KORUYAN
ve BAĞIŞLAYAN ALLAH'ın ADIYLA !
Sağ el ile aldığını, sol el ile ver.
Verdiğini dile verme, aklına koyma. Bir elin versin, öbürü unutsun. Yaptığın
yardım; senin, onun ve ALLAH'ımın arasında kalsın, çünkü ALLAH'ım içindir
yaptığın.
Sanmayın,
çiçekler-yapraklar dua almazlar. Alırlar !
Kulun süsü de, dağların süsü gibi SADE
OLSUN. Aşırı giden her şey, göze çirkin görünür.
Sırrı, ALLAH'la paylaş! Kulun vereceği, sadece sözüdür; ALLAH'ımın
vereceği, derdine çözümdür. ALLAH'ım, sırrı saklayan kulunu sever.
İmtihan dünyada ise zor gelir, manâda ise hoş gelir. ALLAH'ım, LAYIK OLAN KULUNU İMTİHANA ALIR. Dünyada
öyle değil midir? Kul, her okulun imtihanına girer mi? Kimi ilkokulda kalır,
kimi orta, kimi yüksek okula gidebilir.
Niyetini kuyuya dahi verme. Niyetini, ALLAH'ımdan gayri kimse vermez!
Aracı koyma, doğrudan ALLAH'ımdan dile!
Çünkü, ALLAH'ımla gönül bağın zaten mevcut… dediğini anında alır, makamına
havale eder. ALLAH'ımın her kulu mübarektir… Nurunu hıfzettiği ( koruduğu ) an!
Her dünyaya gelen, ALLAH'ımın
Nuru ile doğar, dünya tamahı ile
ALLAH'ımın Nurunu harcar. ALLAH'ımın adaleti, doğuşu ve ölüşünde de kendini
gösterir.
" ALLAH'ım!..” diyenle,”ALLAH'ıma duacı ol!..” diyen bir midir? ALLAH'ım
ağız vermiş, neden ben demeyim, sana havale edeyim, araya mesafe koyayım?
ALLAH'ımı anmanın kitabı olmaz, niyaz çerçeveye konmaz! KUR'AN,
ALLAH'ımı anmanın kitabı değil, kula yolunu vermenin kitabıdır! Yol, aramakla
bulunur. HER KULDA, ALLAH'IMIN KENDİSİ
VARDIR. Cümleniz, cümleye duacı olunuz.
YÜZDE ARANMASIN GÜZELLİK, GÖNÜLDE ARANSIN.
" Hayvanlarda da Ruh var!” diyene, de
ki: Kul, hayvanlar için değil: hayvan, kul için yaratıldı. Kuluna, beslensin
diye verdiğine, YÜCE ALLAH'ım Ruh vermez. Ruh, sadece kulundur.
Giderken yolun kenarında olan dikeni bahane edersen, elbet geç varırsın,
yoluna çıkan dikenin, koluna dokunması, yolunu kesmez. Kolunu çizer geçer,
gönüle dokunmaz. Bahane edersen,” Dikenli yol..” dersen, yolundan kalırsın.
Unutma! Baştan dikenleri aşabilirsen, sonradan yoluna gelen YARDIMCIN, sana zorluk bırakmaz, dikene
kolu değdirmez.Yeter ki yolun başını alabilesin, YARDIMINA LAYIK OLABİLESİN. Her kulun, ULU'su ( yardımcı Meleği
)olur. Ne var ki ULU, yardımını ALLAH'ımın İZNİ ile yapabilir. ALLAH'ım da,
layık olan kuluna, ULU'sunu yardımcı gönderir. ULU'su olup da yardımını
yapamadığı günde: ULU'su azab duyar, duacı olur " ALLAH'ım yolunu çevir,
dünyaya doyur, ahiretini duyur!”Uysun-duysun,YARDIMCI'yı bulsun: yolunu açanda,
ALLAH'ım gönlünü seçende olmuşsa duaların, olandır; olan yazılandır: Etmiş isen
duanı bilesin nasibindir; olmayacağın duasını ALLAH'ım nasip etmez! Duanın
ölçüsünden çıkmazsan, can-u gönülden edilen duanın şüphesi olmaz!
Nar kabuğu acı gelse de, ishâle penzehirdir. Kaynatılır içilir.
Eğer karşındakinde hata buluyorsan, o
sana ders olmalı. Aynı hatayı, bünyenden uzak tutmalısın.
Yumuşak
sohbet; yumuşak olmayan kulu da yumuşatır.
Dostlukta kızmak yoktur. Dost sadece
sever dedi ise, sevgisini ispat eder. Hatana, " Adam sende…” diyenden, uzak
kaç. Gülün neden dikeni vardır? Hoyrat eller yolmasın diye.
Murşid odur ki; Aşka meyyal olanın, Aşkını ateşlemek. Yol dileyen,
yoldan yürür. Aşk dileyen, gönülden bağlar. Kul-kula ders verir, yol gösterir.
Ne var ki, Aşkı kul kendi bulur. AŞK'ına düşmeyen, sohbetten almayandır.
Yumuşak yol alan kul, SEVMESİNİ ÖĞRENİR. Sevmesini öğrenene; ALLAH'ım
Kevser şarabından sundurur, Aşkına düşürür. Sevmeyi bilmeyen,
" Aşıkım!..” dese inanma.
Sen olgun ol ki, olgununu bulasın. Sen olgun isen: karşında olanın
hatasına uymazsın ve onu da olgunlaştırırsın.” Dostum!” dediğinin, eksik yönünü
doldurmaya çalışırsan; dostluğunu
kazanmış olursun.
Yetimin derdi, üzsün her ferdi. Elini versin, gözündeki yaşı silsin ki;
kendi gözüne gelen yaşı da, silen olsun.
Göçmesi ( ölmesi ) bedenden uzaklaşmasıdır. Ruhlar daima beraberdir. Ne
var ki; senin ölçemeyeceğin kadar kısa fasılalarla beraber olup ayrılırlar.
Kulda devamsızlık, bizde her an. Anda bizle, anda bedenle… Bedene girdiği an
bizden
perdelenir.
Kesilen kurban Hz. İSMAİL'i temsil eder.
Onun için özürsüz olması gerekir.
Önce can verilir,sonra beden, en son Ruh… Ana rahminde bebekte " can "
Vardır,” Ruh " yoktur. Ruh, doğar doğmaz
verilir. Daha önce dedim ya.. bebek, doğuşta ağlar. Kafese ( bedene ) girdiğine
Ruh isyan eder. Ruhun ilk isyanıdır.
Gönlünü ALLAH diye açan, kâinatta doğruyu seçendir. Çünkü ALLAH'ım
yardımcısız bırakmaz. ALLAH diyen kulunu yanıltmaz.
Bir işini yaparken, kendinden önce başkasını düşün.. zarar vermesin diye. Unutma ki, başkasına
bile bile vereceğin zarar, er veya geç senden de çıkar. Ummadığın, beklemediğin
zamanda.
Vazife alanın küçüğü-büyüğü olmaz, kul dünyaya yer doldursun diye
gelmez; ne var ki, vazife ile geldiğini bilmez. Bilen, sadakat ile çalışır;
bilmeyen, " Dünya.. " diye savaşır, dünyada bahçe diye dolaşır.
Unutma, önüne taş gelirse tekme ile
atma, ele al, kenara koy.. senden sonra gelen de takılmasın.
Öğretici verir, bir daha verir. Kul alır, bir daha alır. Almazsa sınıfta
kalır.
Güzellik; beden sıhatta iken arayıp bulmakta, olayı açmakta, hayıra
yormaktadır. Didinme, ömrü boşa harcamadır. Yanılmayın; gücünce çalışmayı
ALLAH'IM EMREDER, gücünün üstünde çalışırsan, bedenine zulmetmiş olursun.
Zemini sağlam yaparsan, üstüne sağlam
duvar çıkarsın. Gayret kuvvet kadar; sıhhat, ALLAH'ımın vergisi.. neden
yerinelim? Manimiz değil ki.
Kul hakkını düşünelim: sadece para ile ölçmeyelim.. Kul hakkı BEDEN İLE,
kul hakkı GÖNÜL İLE, kul hakkı SEVGİ İLE ölçülür.. Sevgisini ESİRGERSEN,
bedenine CEFA EDERSEN, gönlünü KIRARSAN ve parasını HAKSIZ YERE İKTİSAB
EDERSEN, ALLAH'ım seni afetsin.
Eğer yol gösteren gerekmese idi, evliyalar gönderilmezdi. Evliyalar niye
gönderildi? Ayrıca kitap mı yazdılar, yol mu çizdiler? Sadece Resulünün yolunu
gösterdiler, kuluna o yolda örnek
oldular. Olay budur.
KUR'AN'I OKUDUM DER: OKUMAK DEĞİL, YOLUNDA GİTMEK
GEREK.
Gönlünde Aşk olanın, AŞKINA SADIK KALANIN, dünyada her
muradı olur… Kapı zorlansa bile , er-geç
açılır. ALLAH'ım ADI'na el attığın kapının önünde ŞÜPHEYE DÜŞME. Çünkü; şüphe,
elindeki kuvveti düşürür. Evet… ALLAH'ın ADI'na başladığın işinde ŞÜPHENİ SİL
Kİ, kuvvetten düşmeyesin. Evet.. Madem ki ALLAH'ım benimle, gücü de bende,
şüpheye düştüğün an, ben, be olurum.
Halbuki, ben değilim, O'yum.. O olduğumu bildikte, korkuyu sildikte, sende seni
değil, O'nu buldukta… Her açılan kapının, seni onsekizbin perdenin ötesine
götürdüğünü bilesin.
Lailâhe illallah… dedikçe, çevrende toz dahi kalmaz. Müsterih olasınız,
gönüldeki kayguları siliniz.
Huymuş, güzeli güzel yapan; huymuş, kula kulluğunu bildiren; huymuş,
kulda sevgiyi uyandıran; huymuş, sevenleri birbirine bağlayan.
Huyunu
değiştiremezsen, yolunu değiştir. Hata sana kolay geliyorsa, DEVAMI GEREKMEZ.
Kolaylık HATADAN KAÇANA VERİLİR. Her hata bir kulundan uzaklaşmana malolur.
Gözde Nur dedik,
bedende pencereyi gördük.. Kulun gözüne bak, niyetini müşahade et.. aynen
gönlündekini verir. Ne var ki, o gözü de görecek göz gereklidir.
Huzur dileyen,
gönlünde güller açandır.. ALLAH'ımın EMRİ OLMAYANDAN KAÇANDIR.
Yaratılan her
varlıkta O vardır. Gönlünde ZATI, bedeninde SIFATI mevcuttur. Gönlünü ZATİ
için, bedenini SIFATI için pak tutmalısın.
Cimrilik kulu geriye
atar. Verdiği senin için değildir. Cümle ile paylaş.”Aşkımı SANA verdim, seni cümle
ile paylaştım " dediğin an: O'nun kulusun.
Cami yapısında
kubbeyi daire gördük.” Neden?” diye düşündünüz mü? ALLAH'ımın vergisinde köşe
yoktur. Camide o ifade edilir. Köşe gizliliği de gösterir. ALLAH'ın vergisinde
gizlilik yoktur.
ADEM'in gelişi, elbet
doğuş sebep değildir. YARATAN " OL " DEDİ; çamurda elini kardı. Sanılmasın,
toprak ile suyun karışımı… ALLAH'ın NURU ile; ZATI ile SIFATI.
ALLAH'tır yolun aslı.
Ve yol KUR'AN'I KERİM ile tamamlanır. Tevrat, İncil, Zebur… yola girişi
gösterir. KUR'AN'I KERİM, varışı. ALLAH'ımın kulunda; İsevi-Müsevi değil,
kulluk aranır. Kulluğunu bilmiş ise, kullarını sevmiş ise, evliya neden
olmasın?
Hiçbir kul,
YARDIMCI'sız yol alamaz! Ne var ki, YARDIMCI: dünyadan değil, ALLAH'ımın
gönderdiği; " KULUMU GÖZET "!!! Dediği Âlemdendir. Yola çıkan; yorgunluktan
şikâyet etmesin, varışta göreceği güzelliği düşünsün.
GÜL, HAZRETİ MUHAMMED'İ TEMSİL EDER.
Dünya niyetini
YÜCE'ye bağlayan, varışta neticeyi bulur. Çünkü, hiçbir kul, eğer nasibi değil
ise, niyet ettiği yere varamaz: emir gelmeden, yürüyemez. Niyetin, ameline (
gayretine ) eşit olmalı ki; ganimeti bulasın. Onun için, her atılan adımda
BESMELE-İ ŞERİF okunur ki: ALLAH'ımın ADI'nın anıldığı her niyet, hak olana
varır.
Olanın, kaderin
yazısına dahil olduğunu bilirsin. Kulun yaptığı ALLAH'ın "yap..” dediğidir,
DEĞİL… Suç: kulun niyetidir. Heybesine iyi niyet koyan kuluna ALLAH'ım " yap..”
demez. Onu böyle tecelliye kul etmez. Ona yaptırılan: niyetinin onu nerelere
kadar götüreceğini göstermektir.
Kâhin, dediğini;
senden alışına değil, YÜCE'den duyuşundan söyler. Kâhin, falcı değildir.”
Aldığımı dedim, ücretsiz naklettim " diyen; kâhindir.” Malum oldu da..” denir.
Rüyalar; kulun
yaşantısı. Olağan üstü görülen rüya, zaten senin dilini bağlar. Çünkü, her rüya
paylaşılmaz. Unutmayın; hatalar, doğrunun kapısıdır. Hata olmadıkça, doğrudan
emin olunmaz. Hata; döndürür, doğruyu buldurur.
Kulluk; her
yaratılana nasip olsa, dünyanın değeri kalmazdı. Kul dünyayı terazi bilmezdi.
Geldik; dünya terazidir, bilelim. Dünyaya gönderilişin sebebi; Ruhların
ayrımını terazisiz ayırdıkta, adaletinden şüphe edilirdi. Onun için; dünyada
ermiş kullarına cefayı çok verir. Onu öyle dürür. Vaktaki, cümlesi bir olanda,
kıyameti bulanda, her kattan ses gelende ALLAH'ım der ki;” BEN size sizi
verdim, size BENİ bildirdim, dünyada sıfatımı gösterdim… ZATI'mı arasaydın, sen
de gelirdin; Sıfatın yeter, ZATIN senin olsun demezdin. ZATIMI dileyen,
sıfatımda kahrını zevk edendir ". Ölçüyü alanın şikâyeti kalır mı? Çalışmayan
talebe; " öğretmenim not ver " diyebilir mi? YÜCE'nin kürsüsü de öyledir.
Hz. MUHAMMED
Efendimiz, ilmin ÖZÜ'dür.Ona sadece bir perde verilmedi ki;” ilmini vereyim…”
desin. Onu ilmim özü yarattı… temsili değil.
Kula dayandığın
müddetçe; hem kulluğundan uzak kalırsın, hem kuluna dünyada beden yükü vermiş
olursun. Her halini ALLAH'ıma emanet et ki:” kulunum..” diyebilesin, O'ndan
bekleyebilesin. Kulunun aldığı; O'nundur. Kulunun verdiği; O'nundur. Sadece
duaların senindir. Duaların senin oldukça yolun açıktır. ALLAH'ım; O'nu bilene
verir, O'nu bileni görür, O'nu seveni sever. O'nun yarattığını seveni; kendini
sevenden çok sever.. Çünkü, en büyük ibadet, sevmektir. Namaz, oruç: O'nu
sevenlerin borcudur. Dolayısıyla… kendi-kendini sevenlerin ibadetidir. Namaz
ile, oruç ile cümleyi de seversen… meleklerine eşit olursun.
Doğru; yüze tokat
atarcasına, söylenmez. Mevlâna, yolunu severek buldu. Dileyene: hatasını
süsleyerek söyledi…
Yüce ALLAH'ım için;
geçmiş-gelecek, olmuş-olacak yok.”Kulun niyeti " denmez. Yüce niyet etmez;
sadece " OL " der.
Kulun diğer manası:
KÜL. Kül; "OL” un olma halidir. Önce " OL " der, sonra kül eder, " KÜL "
dediğinde, KENDİ VARLIĞINA katar. " O'na kul ol " dendiğinde, hizmet manasına
alırsınız. Aslında: " O'na katıl..” manasındadır.
Dünyadan da,
kâinattan da yücedir her bir kul. Çünkü, kâinatı gönlüne sığdırabilir.
Güzel olan her şeyde
O'nu buldun.” Güzel değil..” dediğinde, niye O'nu aramadın? Eğer O'nu güzelde,
hayırda, şerde ararsan: sonsuzluğu, yaşadığın günde görmüş olursun.
Ağacın duygusu sana
yok gibi gelir. Aslında; yaprağının ucuna kadar, her olayı görür. Ağaçlarda
ibadet görülse, kulun gönlü erirdi. Kuşların niyazını duysaydı, bedeni kururdu.
Deryadaki balıkların çağrısını duysaydı, aşkından ölür-gine ölürdü. ALLAH'ım
onun için, hiçbir yarattığına, öbürünün ibadetini bildirmedi: kendi sırrını
kendinde sakladı.
ALLAH'ımın ADI'na
edilen her niyaz, gönlün yaklaştığı nisbette yerini bulur.
Sevgi ayrı, Aşk ayrı.
Sevgi, gönlün alabildiğince; AŞK, canını verebildiğincedir.
İbadet: beş vakit
namaz ve oruçla bitseydi, dünyanın saati kısalırdı. İbadet: kulun her anı, her
dakikasıdır. Gördüğün çiçeği, sevdiğin böceği "O'ndandır!” dediğin an, senin
tesbihindir.”Esen yel, taşan sel O'ndandır! Dediğin an, senin rükûndur. O'
kâinatın bütünüdür. Olan, O'nun sıfatıdır. Esen yel, taşan sel; CELALİ'dir.
Yakan güneş; CEMALİ'dir. Dünya; O'nun hayalidir.
Namazın sünnetini
kılar, RESULÜ'ne hediye edersiniz, neden?: Onun cümleye dağıtacağını, sizleri
onlarla karşılayacağını bildiğiniz için…Mümin olanın niyazı, cümleyedir.
Maddeyi silmek; her
şeyden elini çekmek değildir. Yerli-yerince, kulun gönlünce, ALLAH'ımın
EMRİ'nce olan her hal: mânâya adımdır!
Gönlünde aşk duyan,
ALLAH aşkına düşen; ne olursa-olsun şeklin üstüne çıkmıştır, aslında şekli
silmiştir.
O'nun yolunda olmak,
halince hallenmektir; sadece ADI'nı dilde gezdirmek değil. Demek ki; YARATAN
bilene değil, UYANA verir. " uyayım " diyenlere iletir. Varmayı dilersen,
uymaya çalış.
Saygı: diz büküp
boyun kırmak değildir, her kulun hakkına kendi hakkını eşit bilmektir. Kendi
hakkını çiğneyip başkasına bağışlamak, kendine olan saygıda kusur etmektir.
ALLAH'ım her kulunda vergide kusur etmemiş, kulu da kendi dahil kusurdan uzak
kalması gerekir.
Softa denildi, tarifi
soruldu? " yolun gidişini bilmeyene, bilmediği halde " Bilirim!..” diyene,
bilmediğini-bildiği halde sormayana softa denir. Suyunu dahi, softa elinden
içme!
UYDUM DİYENİN SÖZÜNE DEĞİL, YAPTIKLARINA
GÖZ ATIN.
Dost; sınır
koymayandır. Dostluk; sınırın bittiği yerde başlar. Sınır; verişin-alışın
ölçüye vurulduğu yerdir. Dostluk; sevginin-saygının ölçüsüz olduğu kadar,
verginin alasıya olmadığı ölçüdür.” Ver, almadan..” denen odur…
Düşünce, kötüye
döndüğü an, kulun her yönle irtibatı kesilir. Kötü düşündüğün an'daki bunalım
odur. Ne var ki; kötü düşünülen her olay, zararını gene düşünene verir, irtibat
kesilir.
Kulun dünyaya gelişi,
CELÂL-CEMÂL vasfı ile hemhâl oluşudur, onu beden ile alışıdır.
Akıl: yön verendir.
Mantık: aklın verdiğini eleyen, büyük geleni ufalayan… Güçlük: ne elemek, ne
ufalamaktır. Güçlük: ne yapacağını bilmemektir. Aklın yaptığını mantık
ölçmezse, yanılgıya düşülür, ölçme yeteneğin yoksa, ölçebilene danış.
Dünya hâli ile
ZATI'nı idrak, her kulun nasibi değil. Dünyada, SIFAT'ları ile yüklenelim ki;
ZATI'na varışımız kolay olsun.
Makamlar, seçilen
kişilerin. Ruhlar ezel alemde yaptıklarıyla kendilerini seçtirirler.
Hata işleyenin
hatasını yüzüne vurma.” Vurmazsam düzeltmez " deme. Her kulun YARATAN'ı birdir.
Gören O'dur, düzeltecek olan da " O "…
Yorum, her kulun
olduğu yerdir. Her kul, olduğu yerin yorumunu yapar.
Yok olan anılmaz,var
olan inkâr edilmez.” O " her kulda var. İdrak edebildiğin kadar cüz-i iradeni
kullanmış olursun. O senin kulluğundur. Elbet, Ruh O'ndandır. Kendi halinde
O'nu bilir. Beden, ancak idrak edebildiği zaman ölmeden ölür. Her kul kendine
dönsün, O'nu kendinde bulsun.
Olaylar olmasa, kul
kendini bulamazdı. Gerçekten; ne olursa olsun, kaçınma. Ne derlerse desinler,
gocunma. YAZAN bilir.
Niyaza dururken önce
tamamen boşal… Düşün; sevgim her düşündüğüme yeter mi? Yoksa araya kin katar
mı? Öyle oldukta, bomboş niyaza durdukta; elbet niyazın seni dilediğin yere
vardırır… Boşlukta maksat sevgisizlik değildir. İyi-kötü düşüncedir.
UYKUDA RUH BEDENDEN AYRILIR, AMMA TAMAMEN KOPMAZ.
Yarım gün kendin için
çalıştı isen, yarım gün cümleye çalışacaksın. Beden vermezse, DİL İLE; dil
vermezse, YOL İLE; yol vermezse, HAL İLE… Göreceksin, çözeceksin, düğümleri
açacaksın.
Ayet-el Kürsi… kulun
yoludur, kulun halidir. Her anı, her yanı onun ile doludur. Onun için, ayrı
kalmayalım. Ayet-el Kürsi'nin maksadı odur; kötü kul ve Ruhtan korur, ALLAH
KORUYUCU gönderir. ALLAH'a olan dualarınızı, daima O'nun BİLGİSİ'ne havale
edin!” ALLAH'ım! Dileğim SANA malum. SEN bilirsin, yolumu SEN çizersin.
Gizli eller, gizli
diller; vermez bize gizli yollar. Gizliye uymaz güzel haller. Gizli yapılan her
şeyde kötülük vardır.
Alandansın; VERENDEN
OLDUN MU? Verdi isen: VERDİĞİNE UYDUN MU? Kendine soracaksın, karara
varacaksın. Alan'dan oldunuz, vermeye vazifelisiniz.
Niyazın için niyaza
dur. ALLAH'ım olmayacağın niyazını ettirmez. Etti isem, olacağından şüpheye
düşmem.
Atacağınız her
adımda, yutacağınız her yudumda YARATAN'ı anınız.
Sizden buradakilerin
tek dileği; YASİN'dir, KUR'AN'dır. Onunla, onları anın! ALLAH'ım, cümlenizden
RAZI olsun. Yolun doğrusu, KUR'AN'dadır! Dualarını dinle, okumazsan bile onları
duy, açar seni; yolunu aydınlatır, kalbini ferahlatır. YASİN oku yuvanda.
Sabır, sabır, sabır,
ALLAH'a giden yolun yardımcısıdır. Sükunet, yola girene lazımdır.
Örnek olun, yolundan
çıkanı görün, yolunu gösterin gönül kırmadan. Yol vermek, ALLAH'ın; yön vermek,
kulun vazifesidir.
Çok üryan giyip
baktırmak, çok maryan giyinip de baktırmak ta, aynı şekilde kulu günaha sokar.
Onun için, her şeyin kararlı olması, karşındakinin de günaha girmemesi
lazımdır.
Zalim odur ki; kendi
yarım bilgisinin arkasından, YARATAN'ın yarattığı kullarına, kendinde büyüklük
görerek yoldan çevirir.
" ALLAH'ım!..” deyin,
yürekten anın, DİLEĞİNİZİ O'NDAN DİLEYİN. ALLAH'ım verir, kulun gönlünü görür,
aldığına " şükür!..” diyeni bilir. Daima yardım et, yardım edene daha çok
verir. O'ndan yalvarın, " ALLAH'ım!..” deyin hayır bekleyin. Olur, muradınız
tez gelir, dileğiniz olur.
Anında söz etmeyin,
düşünün-tartın. On dakika düşün bir kelime söyle, kimseyi kırma! Çok söyleyen,
düşünmeyen, kırıcı olur.
HAYATTA " BEN!..” DİYEN DEĞİL,”
CÜMLE!..” DİYEN KAZANIR.
Hak yiyen olmayın,
kula cefa etmeyin! Kula cefa da, Hak yemektir.
Kitabı okumak değil,
okuduğunu bilmek lazımdır verebilmek için.
Duanı ettin,” Olacak
mı?..” diye şüpheyle bekledin, olanı adım-adım öteye attın. Niyazını ettinmi;”
olacak mı?..” deme, şüpheye düşme! ALLAH'ım kulunu imtihan eder, sabrını ölçer.
Mümin; inançlıdır,
dosttur, davranışları içtendir, yumuşaktır, sabırlıdır. Mümin olmak: sadece
secdeye varmakla değil!.. Cemiyete uymak ta, müminin vazifesidir.
Yemin, olmayana yer
verir: doğru söyleyen, yeminden uzak kalır.
Kul her gün bitiminde
kendi-kendini yargılasın, yaptığı ile yapmadığını düşünsün, yediği lokmayı aç
ile paylaşsın, paylaşmadığı gün kendini suçlasın. Kulluk yalnız eğitmek-öğütmek
değil; dağıtmak da kulluktur, kuluna yolluktur.
İnandığın kadar
güzeli bulursun, niyazın kadar şüpheyi silersin.
Oluşumunu: önce
evdeki düzende, sonra mahalledeki düzende, daha sonra semtteki düzende
gerçekleştirmen lazım ki, zümreden-cümleye çıkabilesin. Önce görgü, sonra
bilgi, sonra vergi. Önce sevmen gereklidir, ne olursa olsun.
KUL İÇİN ÖĞREN, ALLAH İÇİN HARCA…
Her kulun MANA
ALEMİNDEN YARDIMCI'SI VARDIR, ne var ki YARDIMCI, kul ALLAH'ına yöneldiği anda
hizmetini yapabilir. Kul-ALLAH'ıma
yönelmezse, ALLAH'ım YARDIMCI'sı ile arasına perde gerer.
Ermeyen, görmeyendir;
görmeyen, sormayandır; sormayan, gerçek üzerinde durmayandır. Bilelim, bilmek
için soralım, bildiğimizi soralım. Az olsun, çok olsun, bilen kulu paylaşsın.
Kendini bulmak, her hali
bilmekle olur. Bilmeden bulamazsın, bulmadan olamazsın, olmadan sevemezsin.
Ben-sen değil,”biz” deyiniz, biz'de birliği bulunuz.
Unutulmasın…
Vazifenin küçüğü-büyüğü değil, yapılışıdır önemli olan.
" Niyaz'ın gecede
sevabı çoktur " denilen, katıksız alınan akımdır.”Katıksız nasıl?” denildi.
Yumuşak kulunun düzenine uymayan, hali halini bulmayan yalnızlıkta uyar, uyduğu
anda duyar. Duymaktan maksat; güzellik gönlüne dolar.
Yaratan,
düşüncededir! Tefekkür, düşünceyi oldurur, düşündüğünü buldurur. Bulduğun, hem
bedeni hem gönlünü dinlendirir.
Deniz dalgaya meyyal
ise, yelkeni denersin; sakin oldukta, küreğe dönersin. Demek ki, olaylar sana
değil, sen olaylarda kendine yön vereceksin, öylece düzeni bulacaksın.
Kaçanı kovalarsın,
öteni kötülersin,”vurdum” diye övünürsün. Kaçanı, kovalarsan; düşeni
tekmelersen.. Olamazsın, gülemezsin, sen bu yola gelemezsin.
Dost, yerini bilendir;
dost, kulunu sevendir; dost, ayıbını örtendir; dost, eksiğini tamamlayandır.
ALLAH'ı tanı ki,
aldığın dersler seni de çağırsın bu alemine. Orası gelip geçici. Yaşayan alem
burasıdır! ALLAH sizlere çok büyük bir alem verdi. Alemleri yaratan, size nimetler
verdi. İnsanları yaşatan, size ağaçlar verdi, sebzeler verdi, sular verdi… Size
havalar verdi yaşatmak için. Sizden istediği ne? O'nu tanımak!.. Çok mu bu?
O'na şükretmek, aldığınıza çok mu bu? Vermek çok, almak yok. İyi mi?..
ALLAH'ım, ver… ALLAH'ın yolu açık. ALLAH'a giden yolu bul! ALLAH'tan gelir her
şey. ALLAH'ı tanı ki, geleni bilesin. ALLAH'ı tanı ki, geleni açasın. ALLAH,
yaratan! ALLAH, yaşatan! ALLAH'tan başka Tanrı yoktur! ALLAH'a eş yoktur!
ALLAH'a kardeş yoktur! ALLAH, hepimizindir, hepinizindir. ALLAH, O'nu
bilenindir. ALLAH, O'nu tanıyanındır. ALLAH, O'nu sevenindir. ALLAH'a bağlan
ki, ferah bulasın, ALLAH'tan geleni tanıyasın.
Yanan dönen
sendendir, ALLAH'ım. Bilen bölen sendendir, ALLAH'ım. Arayan aratan sendendir,
ALLAH'ım. Dayandık sana, umduk ALLAH'ım. Güvendik sana, bulduk ALLAH'ım.
Taç giyse, kral dese,
bilene ayak uyduramazsa.. taçtan tahttan ne alır, dileyene ne verir? Taç, bilim
olsun; taht, ilim versin; cümlemize gülsün.
Doğuşta aldığın,
ölüşte verdiğindir can… Ruhunu vermezsin! Var olan, varedendensin.
Niyazlar, Hak ADI'na
edilir. Her aldığına noksansız iletilir. Nasıl ki susayana su verirsin.. niyaz
bekleyenleri, öylece beslersin. Elbet Ruhlarını aydınlattığını görürler, hep
birden gelirler, nasiplerini alırlar. Küçük-büyük denilmeden, azı-çoğu
yenilmeden; söze sözün katılmadan, umar ve alırlar. Elbet, huzura varırlar. Her
zerre sizlere; her damla onlara…
Her göçene ( ölene
)yardımcısı gelir, yardımcı elini verir. Eğite eğite götürür. Göçte ( öldüğünde
) kaybolmazsın, kâlbolursun… Her zerrede, dünyada iken verdiğini bulursun.
İşta, o zerreler, sana hizmettedir!.. İyiyi götürün! Dediğimiz odur! Her iyilik
zerreler halinde kainata yayılır, göç ( ölüm ) anında gelir, seni bulur.
Hatayı bilen de
bilmeyen de, yapar: yerini bulan da bulmayan da, yapar. Kim ki, gönülden tövbe
eder, elbet sevabına sevap katar. Hatadan uzak kalsak, daha iyi değil mi? Her
halden her hatadan, affını dileyelim. Diyelim ki:” Yaratan bilir, yaratılan
affetsin!..” Çünkü, hatamız yaratılanadır, Yaratan'a değil!..
HER OLAY ALLAH'IMA HAVALE EDİLİRSE, DÜZENİN SÖZÜ
YERİNE GELİR.
" Güçlüğü yerinde
bilmezsem, bildir ALLAH'ım! Çözemezsem, göster ALLAH'ım!” Tasarruf sahibi
O'dur! Çözen çözdüren O'dur! O'ndan olan, O'ndan çözülür! Yerimiz SEN'in ile
bellidir, cümlemiz SEN'in dilediğin haldedir.” Şükür!” diyelim, şükürde
selameti bulalım.
Her arayan yol bulur…
DAYANIRSA ALLAH'a. Her dileyen söz alır… İNANIRSA DUAYA.
Dost kapısı kime
açılır, Dost kapısında kim seçilir?: " Tövbe ALLAH!” diyenler, kulun elini
tutanlar, birbirine bakanlar, kini silip atanlar…
SELAM: Hakkın kuluna
tecellisidir, kulunun hakta kendini bilmesidir. Selam vermeyen bizden değildir.
Gelene-gidene " Selam! " derse, yolu kolay bitirir. Görgüde, her kulu birbirini
selamlasın.
Kendini bilmeye,
bulmaya MECBURSUN! O'ndan geldin, O'na döneceksin! Öyle ise, SENDE OLANI
BİLECEKSİN! Bilmezsen, O'NA NE YÜZLE DÖNECEKSİN???
Soğuk-sıcak verecek,
güzel-çirkin görecek, tatlı-acı yiyecek, "hepsi güzel” diyecek; o zaman
kulluğunu bilecek.
" Akmayan kan kendini
yenilemez!” denildi. Bilgi de öyledir. Vereceksin ki, yenisi gelsin.
Kainatta hiç tekerrür
yok. Dünya sadece bir geçit. Hiçbir zerre geçtiği dünyadan bir daha geçmiyor.
Noktadan başlayıp, noktada son bulma.
Ruhun mahiyeti ve
hakikatin açıklanmasına izin verilmemiştir. RESULULLAH, neden RUH'un sırrını ve
hakikatini ifşadan men edildi? Zira Ruh, zihinlerin anlayamayacağı, idraklerin
kaldıramayacağı bir takım sıfatlara sahiptir… Ruh, cihet ve mekândan
münezzehtir. Kendisinde bütün ilimleri bilmek ve onlara vakıf olmak gücü
mevcuttur. Ruhun sıfatları: 1-HAY: daim diri.
2-ALİM: bilen. 3- KADİR: kudretli. 4- MÜRİD: irade sahibi. 5- SEMİ:
işiten. 6- BASİR: gören. 7- MÜTEKELLİM: konuşan. Yukarıda gösterilen sıfatlar,
ALLAH'ın sıfatlarındandır.
ALLAH kuluna doğrudan
KENDİSİ vermiyor enerjiyi. NUR-U MUHAMMED kanalıyla insanlara veriyor. En başta
Adem'e de o'nun kanalı ile verdi.
Kul isem, kulu isem,
kulluğa dolu isem kaygu niye? İnsan isem yaratılmış, insan isem ne olsam
gözetilmiş.. öyle ise kaygu niye? Ne
olur isem olayım, O'nun kulu olduğumu bileyim, kayguyu silmeme yeterlidir.
TASAVVUF: bilmeyi
değil, bulmayı gösterir. Bilen değil, bulandır kayıtta kalan.” TASAVVUF”:
ALLAH'ın seni sende öldürüp KENDİSİNDE yaşatmasıdır.
HAK kapısı; kul niyet
kurduğu, HALİ İLE UYDUĞU anda açılır. Halin ile vermedikçe, niyetini haline
uydurmadıkça, KAPI ASLA AÇILMAZ; açılmadığı halde de, eşikten geçilmez! Hak
kapısının kilidi, niyazındır; ne var ki, gönül ile, hal ile uyduğun niyaz.
Gönlünde hiçbir gölge, şüphe, korku, kaygu kalmadığı an,”kapılar açıktır, geç!..”
" Ya ALLAH " dedikte,
ADI'na bürünürsün; " Ya ALLAH, Bismillah! " dedikte, ADI'na bürünür, ADI ile
gönlünü yıkamış olursun, her güçlüğe karşı durmuş olursun.
Ayağından başına
gerçeksin, şüpheyi sil. Nerden ararsan ara, GİNE DE DÖN KENDİNDE BUL; arama
orda burada! ALLAH'ım, gönül yapımda; açarsam, kapımda,de.
|