M A K A M
Can dostlarım!
Son zamanlarda insanların çoğu KUR'AN'ı okumayı ve araştırmayı bırakıp Televizyon programlarında anlatılan, internette ve birçok kitaplarda yazılan KUR'AN dışı, her şeyi toz pembe gösteren ve ancak NEBİ ve RESUL'lerin yaşayabileceği halleri kendileri yaşamaya çalışıyorlar. Birçok insan ALLAH'tan dilemeyi bırakıp, dileksizlik makamını yaşamaya çalışıyorlar, daha doğrusu yaşadıklarını zannedip ALLAH'A ŞİRK KOŞUYORLAR. Hiçbir insan NEBİ ve RESUL MAKAMINA ULAŞAMAZ. Onların yaradılışı ÖZELDİR. Onlar sonradan bu makamı elde etmediler. O makamın özellikleri ile donatılmış olarak, NEBİ ve RESUL olarak doğdular. Onlar HAK ile HAK oldukları için DİLEKSİZLİK MAKAMINDADIRLAR. Onlarda ikilik yoktur, DİLEYEN ve DİLETEN " BİR " dir.
İnsan ancak ALLAH'ımın EMİR'lerini yerine getirip AĞIR İMTİHANLARI verdikten sonra KULLUK MAKAMI'na varır ve ondan sonra VELİLİK MAKAMI'nı HAK EDER.
Bir eli yağda, bir eli balda herşey yolundaykaen bu makam elde edilmez.
BAKARA suresi, ayet 155: Çaresiz sizleri biraz KORKU, biraz AÇLIK, biraz MALDAN, CANDAN ve ÜRÜNLERDEN EKSİKLİK ile İMTİHAN EDECEĞİZ. Müjdele o sabırlıları.
BAKARA suresi, ayet 214: Yoksa siz kendinizden evvel geçenlerin misal olmuş halleri HİÇ BAŞINIZA GELMEKSİZİN cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara ÖYLE EZİCİ SIKINTILAR, KIMILDATMAZ ZARURETLER dokundu ve ÖYLE SARSILDILAR Kİ. PEYGAMBER ve beraberindeki İMAN EDENLER: Ne zaman ALLAH'ın yardımı, ne zaman ? dediler. Bilesiniz ki, ALLAH'ın yardımı yakındır.
Yukarıda yazdığımız ayetten de anlaşıldığı gibi RESULÜMÜZ DAHİ ÇEKİLEN BÜYÜK ÇİLELER KARŞISINDA ALLAH'TAN YARDIM DİLEDİ.
İşte sıkıntılar karşısında FAHRİ ALEM PEYGAMBERİMİZ Hz. MUHAMMED ( s.a.v )efendimizin dahi ALLAH'tan yardım dilediğini gösteren bir ayet.
İSRA suresi, ayet 80: De ki; RABB'im, gireceğim yere doğrulukla girmemi sağla, çıkacağım yerden de doğrulukla çıkmamı nasip et ve BENİM İÇİN kendi katından YARDIM EDİCİ BİR KUVVET VER.
HADİS: Resulümüz Hz. ÖMER'e; Ey kardeşciğim Ömer! Salih duana bizi de ortak et ve bizi unutma.
VELİLİK MAKAMINDA OLANLARA DAHİ TANRI'DAN YARDIM DİLEMELERİ EMREDİLMİŞ'KEN normal bir insan nasıl ALLAH'tan dilememeye CÜRET EDEBİLİR?
AHZAB suresi, ayet 36: ALLAH ve RESUL'ü bir işe hüküm verdiği zaman; BİR KADIN ve ERKEĞE O İŞİ KENDİ İSTEKLERİNE GÖRE SEÇME HAKKI YOKTUR.
Bu ayet hayatımız boyunca her işimizi AYETLERDEKİ EMİRLERE GÖRE UYGULAMAMIZI EMREDER.
HADİS: Hz. MUHAMMED ( s. a. v ) buyurdular: ALLAH KENDİSİNE DUA ETMENİZİ EMRETTİĞİ GİBİ, duanızı kabul etmeyi size VAAD BUYURMUŞTUR.
İSRA suresi, ayet 108: Ve şöyle derler:” Ey her türlü noksanlıktan, ortakları olmaktan münezzeh yüce RABB'imiz! Eğer RABB'imiz bir şey VA'DETMİŞSE, O MUTLAKA GERÇEKLEŞİR.
HADİS ( Gümüşhanevi 1810 nolu hadis ): DİLEĞİNİ ALLAH'A SUNMAYANA, ALLAH GAZAB EDER.
Hz.MEVLANA: Gücün HAK'ta olduğu bilinsin:” Güçlüyüm!...” diyen kulun gecesi yakındır, görülsün! DAYANDIĞIM ALLAH'IM! deyiniz, yerden / gökten YARDIM DİLEYİNİZ.
RAHMAN suresi, ayet 29: Göklerde ve yerde kim varsa O'NDAN İSTER. O, HER AN YENİ BİR İŞ ve OLUŞTADIR.
MÜMİN suresi, ayet 60: RABB'iniz: BANA DUA EDİN, DUANIZA CEVAP VEREYİM. BANA karşı görevlerini yerine getirmeyi ( kulluk ) gururlarına yediremeyenler. ALÇALMIŞ OLARAK CEHENNEME GİRECEKLERDİR, buyurmuştur.
Hz.MUHAMMED: Dileyen niyaz eder, niyaz eden cevap alır…Gayenin oluşu, niyazın edilişine göredir…Denmesin: " niyaza ne hacet, ALLAH'ım görsün? " görür elbet! ALLAH'IM DİLEYENE VERİR. Dilemeyene, danışıp da sorana; sorulsun, yolu öğrenilsin diye verir / ALIR.
HADİS: KUR'AN okuyunuz ve KUR'AN'ın feyzi ile hacetlerinizi ALLAH'TAN DİLEYİNİZ…ALLAH, duada İKDAM ve İBRAM eden kullarına muhabbet eder, ALLAH duada İLHAH edenleri sever.
İKDAM: İlerleme, ilerlemeye çalışma, sürekli çalışma.
İBRAM: Usandırıncaya kadar üstüne düşme. ZORLAMA.
İLHAH: Bir şeyin kabulü için son derece DİRENME. ÜSTÜNE DÜŞME.
A'RAF suresi, ayet 55: RABB'inize YALVARARAK içten dua edin. Şurası bir gerçek ki O, had bilmezlik içinde davrananları hiç sevmez.
TEVEKKÜL ve ÇALIŞMAK
Tevekkül, yapacağımız herhangi bir iş için BÜTÜN GÜCÜMÜZLE ÇALIŞIP ELİMİZDEN GELENİ YAPTIKTAN SONRA, sonucu ALLAH'tan beklemektir.
Bunu bir misal ile açıklayalım:
Tarlasından iyi bir ürün almak isteyen bir çiftçi; önce tarlayı güzelce sürüp tohumu eker, tedbiri de aldıktan sonra gerisini ALLAH'a bırakır, O'na güvenir. Çünkü çiftçi, elinden geleni yapmıştır. Artık ekinin büyümesi ve ürün vermesi için ALLAH'a güvenecek, sonucu O'ndan bekleyecektir. GERÇEK TEVEKKÜL BUDUR.
Yoksa hiç çalışmadan bir işin oluvermesini istemek ve sonucunu ALLAH'tan beklemek, tevekkül değildir. Müslümana yakışmayan yanlış bir düşüncedir.
HADİS ( Keşfu'l-Hafa. Cilt 1, sayfa 144 ): Devesini dışarda bağlamayıp salıveren ve ALLAH'a tevekkül ettim diyen bir kişiye Peygamberimiz ( s.a.v ) Efendimiz şöyle buyurdu: Önce deveni bağla, sonra tevekkül et.
Peygamberimizin bu mübarek sözlerinden anlaşılıyor ki, Müslüman önce ELİNDEN GELENİ YAPACAK, SONRA ALLAH'A TEVEKKÜL EDECEKTİR.
Namaz kılmak, oruç tutmak nasıl dini bir görev ise, geçimini sağlamak için çalışıp kazanmak da ibadet değeri taşıyan bir görevdir.
CUMA suresi, ayet 10: Namaz kılınca yeryüzüne dağılın ve ALLAH'ın fazlından NASİBİNİZİ ARAYIN.
HADİS ( Keşfu'l- Hafa, Cilt 3, sayfa 46 ): Helal kazanç aramanız FARZ'dır.
HADİS ( Şerhu Ayni'l-İlim, Cilt 1, sayfa 46 ) Hz. ÖMER şöyle demiştir: Hiç biriniz rızkını aramaktan vaz geçip ALLAH'ım bana rızık ver demesin, biliyorsunuz ki, gökten ne altın yağar ne de gümüş.
Görülüyor ki, çalışmak dinimizin EMRİ, Müslümanın görevidir. Bir işi başarmak için önce ELİMİZDEN GELENİ YAPACAĞIZ, BÜTÜN GÜCÜMÜZLE ÇALIŞACAĞIZ. Sonra bizi başarıya ulaştırmasını ALLAH'tan bekleyeceğiz, O'na güveneceğiz.
S A B I R
Sabır konusu” TEBYİNU'L – KUR'AN "da Bakara suresinin ayrıntılarının açıklamasında 304 üncü sayfadan 308 inci sayfasına kadar olan açıklamalarından aynen alınmıştır.
ABDÜLKADİR GEAYLANİ Hz: Sabır boyun bükmek değil, MÜCADELE ETMEKTİR.
HADİS ( Buhari, Cenaiz 32, 43; Ahkam 11; Müslim, Cenaiz 14, 15 ): Peygamber ( s.a.v ) buyurdular: Sabur dediğin, FELAKETLE KARŞILAŞTIĞIN İLK ANDA DAYANMAKTIR.
İnsan kendi gücü ve iradesiyle üstesinden gelebileceği kötülüklere katlanmasına, ya da karşılayabileceği ihtiyaçları temin etme hususunda GEVŞEKLİK GÖSTERMESİ SABIR DEĞİLDİR. Acizliktir, tembellik ve korkaklıktır. Sabır " sıkıntı anında gevşememek, zaafa düşmemek ve BOYUN EĞMEMEKTİR ". Ancak sabrın ne olduğunun yanı sıra, ne olmadığını da belirlemek gerekir. Bilinmelidir ki, haksız yere mahkümiyete boyun eğmek, miskinliğe, uyuşukluğa ve aşağılanmaya razı olmak. Zillete, tecavüze, insan onuruna gölge düşürecek saldırılara, eziyetlere, hakaretlere katlanmak, bunlara karşı sessiz ve pasif kalmak, SABIR DEĞİLDİR. Bilakis sabır; " bu tarz kötülüklerle MÜCADELE ETMEK, onlara karşı çıkmak, bir hakkı SAVUNMAK ve KORUMAK için ÇABA GÖSTERMEK, bu sureçte KARARLI OLMAKTIR.
Hz: ALİ: Haksızlık karşısında eğilmeyin. Eğer eğilirseniz, hakkınızla beraber HAYSİYET ve ŞEREFİNİZİ DE KAYBEDERSİNİZ.
YARATILANI KORUDUĞUN GİBİ, KENDİNİ DE KORUMAK, KULLUĞUN VE YARATILMIŞLIĞIN ASIL GÖREVİDİR. İNANDIĞINA; DAĞLAR OLSA ÖNÜNDE SAHİP ÇIK. ( Hz. MUHAMMED )zH
|