R U H 23.09.2014
Bismillahirrahmanirrahim!
RUH'un tarifi: Balık yumurtasını düşünün!..Bir tek yumurtadır. Milyonlarca tane yumurta, dediğini düşün!.. Bir anda ALLAH'ımın HUZURU'nda, bir tek EMİR alanda kainata yayılabilen RUH.
O BİR'dir, O'ndan gelen ayrı kalamaz. Güneş, ışığını yaymakla birliğinden kaybetmez. O'ndan gelen, O'nundur; O'nun denilen, sadece O'dur! BİR olanı bölemezsin, O'na " onlar " diyemezsin! Uyuyan Ruhlar dediğimiz, bileni – bilmeyenden ayırdığımız odur. Uyuyan RUH, yakılmayan muma benzer.
RESULULLAH efendimiz, neden RUH'un sırrı ve hakikatını ifşadan menedildi? Zira Ruh, zihinlerin anlayamayacağı, idraklerin kaldıramayacağı bir takım SIFATLAR'a sahiptir. RUH, cihet ve mekandan münezzehtir. Kendisinde, bütün ilimleri bilmek ve onlara vakıf olmak gücü mevcuttur.
RUHUN SIFATLARI :
HAY: Daim diri. ALİM : Bilen. KADİR : Kudretli. MÜRİD : İrade sahibi. SEMİ : İşiten.
BASİR : Gören. MÜTEKELLİM: Konuşan.
Yukarıda yazılan SIFATLAR, ALLAH'ın SIFATLARI'dır.
RUH: varolanın ÖZ'ü, VAREDEN'in SÖZÜ'dür. Madem ki deryadan bir su zerreciği olarak madde alemine yansıdık; o halde, dönüşümüz yine o deryaya – ANA KAYNAĞA – hep BİR'likte, cümle ile dönmek olmalı. Su zerreciğinin tek – tek deryaya dönmesi, ALLAH'ın amacı değildir. YÜCE AMAÇ: su zerreciklerinin bir bulut meydana getirip, sağanak halinde deryaya dönmesidir.
Her niyazda, uyuyan zerreler uyanana katılır. RUH'un zerreleri, bedendeki her zerreyi döllendirir, bildiğince yollandırır, yandığınca küllendirir. Ruhlar, akıma tabi olurlar. Bazı Ruh az akım alır, bazısı çok. Her kul, kendi akımını kendi alır. RUH ENERJİ'DİR, vücuda intikal ederek zerreleri diri tutmaktadır. RUH ve zerreler birleşince ne oluyor ? NUR KABESİ, NUR sofrası. NUR'una leke düşürmemeğe çalış. Aslında NUR leke almaz; NUR ile RUH arasına perde koyar.
TEVBE suresi, ayet 32: ALLAH'ın NUR'unu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. ALLAH ise, kafirler hoşlanmasa da NUR'unu tamamlamaktan başka bir şey istemiyor.
RUH; SADECE ALLAH'IMIN NURUDUR.
PEYGAMBERİMİZİN NURU= HAK ile BAĞI. RUHU= HALK ile AĞI'dır.
Bedenini neden sakınırsın? Gelecekten elbet, gidecekten değil! Elbet her RUH enerjinin ta kendisidir. Halbuki, kendinde kaynayıp duran enerji yüküne inanabilsen, gelecek seni asla korkutmaz, çünkü her şeyi yenmeye muktedirdir. Sen onu uyutur, bedenine güç verirsin. " Bedeni sil !..” denen odur! O, nedir? Sana KENDİ'nden ÜFLEYEN, bedenine NUR'unu katan.
Bilgini sen nerede saklarsın? Beyninde değil tabi, Aslında her şey RUH'ta toplanır. Beyin Ruh'tan alır ve bedene maleder.
RUH, OLMAYA DEĞİL BULMAYA GELİR. NEYİ BULMAYA?..ASLINI.
MÜTAFFİFİN suresi, ayetler 13, 14, 15: Onlara ayetlerimiz okunduğunda,” Bunlar eskilerin masallarıdır " derler. Hayır, hiç de öyle değil! Yaptıkları kötü işler kalplerini paslandırmış ( RAN ) vicdanlarını karartmıştır. Hayır! Hayır! Bu yaptıkları cezasız kalmayacak! O gün onlarla RAB'leri arasında bir perde olacak ( O'nun Rahmetinden mahrum kalacaklar ).
HADİS: RESULÜ'ne sorulmuş: " RAN " nedir? Cevap: İnsan bir günah işlediğinde, Ruhunda bir leke damlası oluşur, RAN budur.
ALLAH'ım " BEN mümin kulumun gönlündeyim diyor, kulunun gönlünü kırıp harap eden insan, o gönülde KİMİ KIRMIŞ OLUYOR? Yüklenmiş olduğu RAN'ları ALLAH SEKAR'a atarak inleterek o insandan RAN'ları temizliyor. Aşağıda onu açacağız. Ama her ne kadar gönlü kara olanlar okusa da ALLAH'ım onların GÖZLERİNİ, KULAKLARINI, KALPLERİNİ MÜHÜRLEDİĞİ İÇİN gene olumsuzluklarına devam edeceklerdir yukarıda MÜTAFFİFİN suresinde ALLAH'ımın belirttiği gibi " Yaptıkları kötü işler kelplerini paslandırmış ( RAN ) VİCDANLARINI KARARTMIŞTIR diyor. ALLAH'ım böylelerine tövbe etmeyi akıllarına bile getirtmez. Şeytan da ayette dendiği gibi " onlara yaptıklarını güzel gösterir.
Bebekteki saf Ruh, açık altın tozu renginde, temiz, parlak floresans görünümlü, havada jelatin kağıdı gibi titreşen bir enerji bütünlüğüdür. Sahibi olduğu insan, bu saf parlak aynaya zaman zaman sinek pisliği benzeri noktacık kirler bulaştırır. Bu önemli olguya KUR'AN, özel üslubu içinde verir okuyana. Yalnız, okurken şu noktaya dikkat gerekir ki KUR'AN'da, ondan çıkarılmış olan " İslam tasavvufu " da RUH kelimesini kullanmaz; onun yerine kalp, gönül, can, nefha ( üfürülmüş olan ), vech ( yüz ), nefis, içteki öz, insanın cevheri, gönül aynası, kafesteki kuş, can içere can, bedendeki ben, Hakk'ın zuhuru gibi kelime ve deyimler kullanırlar. ABESE suresi, 40 ve 41 de " RAN ", yani yanlışlıklarımızla Ruhumuz üzerine getirttiğimiz nokta nokta kirler, başka bir tanım biçiminde yine çıkar karşımıza Ayet: " Kıyamet günü, yüzler ( Ruhlar ) vardır tozlanıp ŞEKLİ DEĞİŞMİŞ, SİYAHLIKLAR KAPLAMIŞ..” Ruhun üzerini deri gibi kaplayarak şeklini değiştirmiş olan bu siyahlık, RAN'dır, yine ayette. İnsan, yapısı ve konumu gereği her an yanlışlık yapabilir, günaha bulaşabilir. Böyle olunca da yaşarken RAN'dan kurtulmanın bir yolu olup olmadığı akla geliyor. Yukarıda yazılan Peygamber sözü, şöyle devam ediyor: TÖVBE EDİLİRSE, RAN silinir; fakat yeniden aynı günaha dönülürse, noktalar artar, ve kalbi ( Ruhu ) kaplar.
Kul kalbi kırıp o kulun AHINI aldıysanız, o kul sizi affetmediği müddetçe hiç ummadığınız bir vakit onun cezasını dünyadayken bedenen çekersiniz, öldükten sonra ise Ruhunuz çeker. ALLAH " BANA yapılan hataları affederim ama kuluma yapılan hataları o kul onu affetmediği müddetçe affetmem " diyor.
Peki ya ölümden sonra bu RAN'ların, yani parlak floresans lambası gibi olan ışıklı Ruhumuz üzerinde, KENDİ ELLERİMİZLE OLUŞTURDUĞUMUZ sinek pisliğine benzer RAN'ların durumu ne olacak? Ezelde ayrıldığımız o saf kaynağa, bu paslar, bu pislikler ile nasıl varacağız?
MÜDESSİR suresi, 26,28,29. Ayetler, Ruhtaki bu pasın ölümden sonra nasıl silineceğini açıklıyor: " Onu, SEKAR'a – ateşe fırlatacağım. ( Sekar ), ortada bir şey bırakmaz, vazgeçmez. ( Yani siyah lekeleri ateşte yakılarak parlatılan gümüş yüzükler gibi temizler Ruhu. ) Sekar, insan için levhalar – ekranlar sunandır. ( Yani dünyada günah ile karartılmış olan Ruhu ekran gibi, levha gibi ışıldatandır sekar )
MEARİÇ suresi, 15, 16. Ayetlerinde, insana ve evrene iyilik yapılması anlamındaki bu SEKAR'ı, yani ateşi, yani cehennemi, yani temizlenmeyi, değişik kelimelerle bir kez daha serer önümüze KUR'AN: " Hayır! O, alevden bir ateştir, deriyi yakar!..” Ruhun derisi ne olabilir? Elbette üzerine çiziktirdiğimiz kirli noktacıklar, RAN'lardır. Yoksa ateşte ne insanın eti, ne de Ruhu yanar! Yanan, bilinçli olarak yakılan, dünyada Ruh üzerine deri gibi alınan lekelerdir. " derisi yandıkça yenilenip yakılır " anlamındaki ayet bile temelde insana iyilik, hem de ilahi zorunluluktur: Ruhta kat kat olmuş kirlerin, peş peşe temizlenmesi zorunlu iyiliğidir. Zorunlu, çünkü temiz olan mana dünyasından gelip, pisliği kaçınılmaz olan bu esfeli safilin – aşağılık dünyada kire bulaştıktan sonra ölüm ötesine, başlangıca pislik götürülmesi mümkün değildir. Başka bir anlatımla, Ruhtaki RAN'ın yıkanması olgusu, arılaşarak ana kaynak olan ZAT'a katılabilme gereğidir.
O RUH'u verdiği gibi teslim et ki, YERİNE VARASIN.” O'nunum diyebilmek için O'NDAN GELENİ HARCAMA "!
ZÜMMER suresi, ayet 42: ALLAH, eceli gelenin Ruhunu ölümü sırasında, eceli gelmeyenin Ruhunu da UYKUSUNDA ALIR. O, ölmelerine hükmettiği kimselerin Ruhlarını alıkoyar, diğerlerinin Ruhlarını da belli bir süreye kadar yaşamaları için salıverir. HİÇ ŞÜPHESİZ BUNDA ALINACAK PEK ÇOK DERS VARDIR; fakat bunu anlayacak olanlar, DERİNLİĞİNE DÜŞÜNEN KİMSELERDİR.
Canlarım! Ayetlere eğer inanıyorsak, bu ayette apaçık her gece uyuduğumuzda Ruhumuzun mana alemine alındığını yazıyor, peki ALLAH'ım süs için mi Ruhumuzu her gece mana alemine alıyor??? Peki Ruhumuzu mana alemine aldığında ne oluyor??? Gün içinde neler yaptıksa BİZİM HUZURUMUZDA orada görüşülüyor ve kaydediliyor, hem de başta RESULÜ'müz ve melekler de şahitlik yapıyorlar. Öldüğümüzde bu kayıt karşımıza çıkarıldığında yaptıklarımız hakkında hiçbir itiraz hakkımız olmuyor. Hani dünyadayken ayetleri işimize göre yorumlayıp uygulayıp kişilerin gönüllerini yıkıp hayatlarını maf edip, onlara zulmedip ve kendimizi etrafa ve ALLAH'a haklı göstermek ve vicdanımızı rahatlatmak için türlü yalanlar uygulayıp ALLAH'ı kandırdığımızı zannediyoruz ya, İŞTE BUNLAR HER GECE BİZİM HUZURUMUZDA AMEL DEFTERİNE KAYDEDİLİYOR. ( Bu yazdıklarımıza itirazları olanlar, bize ayetlerle bunun böyle olmadığını İSPAT ETSİNLER lütfen. )
ZÜMER suresi, ayet 69: Yeryüzü, RABB'inin Nuruyla parıldamış, Kitap ortaya konmuş, Peygamberler, tanıklar getirilip aralarında hakla hüküm verilmiştir. Onlar asla haksızlığa uğratılmazlar.
BAKARA suresi, ayet 257: ALLAH, İMAN SAHİPLERİNİN VELİ'SİDİR; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Küfre sapanlara gelince, onların dostları tağuttur ( şeytandır ) ki, kendilerini Nurdan karanlıklara çıkarır. Bunlar cehennemin dostlarıdır. Orada uzun süre kalacaklardır onlar.
Kristal avize düşünün; ortasındaki ışık; NUR. Çevresinde yedi rengi verir. RUH ve zerre, ALLAH'ın SIFATLAR'ını alıyor.
NUR suresi, ayet 35: ALLAH, göklerin ve yerin NUR'udur. Onun Nurunun örneği,
İçinde çerağ bulunan bir kandile benzer. Kandil, bir sırça içerisindedir. Sırça, inciden bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nispeti olmayan bereketli bir zeytin ağacından yakılır. Bu ağacın yağı, neredeyse ateş dokunmasa bile işık saçar. Nur üzerine Nurdur o. ALLAH, dilediğini kendi Nuruna kılavuzlar. ALLAH, insanlara örnekler verir. ALLAH her şeyi bilmektedir.
Ruh O'ndandır. Kendi halinde O'nu bilir. Beden ancak idrak edebildiği zaman ölmeden ölür. Kulun bedeni kaybeder, RUH'u buldurur.
Öldüğümüzde bedeni bıraktığımızda alemden-aleme yürüdükte, oluşan beden elbet et kemikten değildir. Oluşan; madde ile değil enerji bedendir ve renklerle kendini gösterir.
Dünyada tekamül üç yöndedir; kanda, canda, tende. Ruhun tekamülü; geliştedir, HAKK'ın " OL " DEDİĞİ anda oluştadır. Ten silinir, kan bölünür, can bilinirse, tekamüle vardığı görülür.
Her kulun örtüsü; bedenidir, yoludur, halidir. BİR geldik, BİR'de olalım, BİR'liği – BİR'likte bulalım. Ruhumuz O'ndandır, " OL " DEDİĞİ'nden…” BUL " denilen, örtünün altındaki
" OL " dur. Bilmeyi dilersen, benliğini sil; görmeyi dilersen, kimliğini sil; varmayı dilersen,
" OL " DEDİĞİ halde kal.
Her Perşembe gecesi kul imtihan verir, gelen Ruhlar arasına öyle katılır karışır; bir merdiven çıktı ise, o kattaki ruhlar seviyesini bulur. Verilen imtihan, çeşit – çeşittir. Gelen Ruhlara hürmet, ALLAH'ıma verilen kıymettir. ALLAH'ıma ibadet, kulun borcudur.
Ruhun varlığı kainatta darlığı bilmez, dilediği an, elbet ALLAH'ımdan İZİN aldığında…Cumayı, dünya kulu ile beraber geçirir. Gelmiş – geçmiş cümle Ruhlar, cumayı dünya kulu ile beraber geçirir. Cumanın " Bayram " dendiği, bundandır. Ruhu nasıl selamlarsın, ona ne ikram edersin? Dua ile…O aleme göçene, ne ikram edilir? Elbet YASİN…
Önce nefsin ile savaş, sonra uymaya bak! Yokluk, bedendedir. Ruhun varlığı, evrenin üstündedir.
İnsanın göçmesi ( ölmesi ) bedenden uzaklaşmasıdır. Ruhlar, daima beraberdir. Ne var ki, senin ölçemeyeceğin kısa fasılalarla beraber olup, ayrılırlar. Anda manevi alemde, anda bedenle…Bedene girdiği an, mana aleminden perdelenir.
Duygu, Ruhta mıdır, bedende mi? Denirse; Ruh gittiğinde, beden gereksiz eşya olmaz mı?
Hayvanlarda da Ruh vardır! Diyene; kul – hayvan için değil, hayvan – kul için yaratıldı. Kuluna beslensin diye verdiğine, YÜCE ALLAH'ım Ruh vermez! Ruh, sadece kulundur!
Kulun – Meleklerden üstünlüğü, akıma gerçek diye baktığındandır. Verilen akıma, Ruh bedensiz dayanamaz. Onun için, " Bedeni sildim! " diyen; AŞK'ı ile kavrulandır,” Yandım!” diye bağırandır. Kulun dünyaya gelişi; CELAL – CEMAL VASFIN ile hemhal oluşudur, onu beden ile alışıdır.
KUL KENDİ KENDİNİ EĞİTİR; ÖĞÜTEN, YİNE ALLAH'IMDIR.
Akıl ile, beden ile, RUH'un EMRİ'ndesin! O Ruh ki, kayıtsız – şartsız uyumdadır! Nefsin isyan etse de, düzeni birbirine katsa da; gün gelir, BİR'de olan ile BİR'liği bulur.
Kalıp nedir? Beden…Ruh nedir? NUR'dan…Güzel nedir? NUR'unu bilenden…O'nun NUR'undan olduğunu bilen, NUR'UNA LEKE DÜŞÜRMEMEYE ÇALIŞIR. Aslında, NUR leke almaz; NUR İLE RUH ARASINA PERDE KOYAR. RUH varlıktır, varlığı NUR'u ile beslar.
Her zaman, cümle ölmüşlere, yerde kalmışlara dua ediniz! Güneş'e ulaşmayı dileyen, yağmura bulaşmayı da dener. Hayırla anıldıkça, zerreler buhar misali yükselir.
Kulun yapısı, her an yenilenmekte!...Her an ölür, her an dirilir. Kulun dünya ile kainat arasındaki irtibatı, çeşitli akımlarla yönetilir. Ölümden sonra, vücudumuzdaki zerreler Ruh ile ne zaman BİR'leşir? ERMİŞLER'de hemen; diğer kullar için, zaman içinde…İnkarda olan biri için, durum nasıl?..En geç altmışdört yılda Ruhla BİR'leşir. Bu altmışdört yıl, onlar için uzun bir zamandır elbet. Peki bu altmışdört sayısının bir manası var mı? Evet! Hz. MUHAMMED efendimizin yaşam suresi, ana rahminde ve dünyada. RUH ve zerreler BİR'leşirse, ne oluyor? NUR KABESİ, NUR sofrası…KABE; ZAT'ı…SOFRA; SIFATLAR'ı.
Hazır olan her şeyde geçici düzen vardır. ARAŞTIRICI BULUR. RUHLAR DOĞRUYU BULMASINA YARDIMCI OLUR…
Bir Ruh, ÜFLENDİĞİ bedene aittir. Nefes yettiğinde ( öldüğünde ) Ruh kendi mekanını bilir, bedenle bütünleşmeyi bekler. Her bir beden, zerre – zerre Ruh ile bütünleşir, KIYAM'da BÜTÜN'leşme tamamlanır. Varedilen, asla yok olmaz! Bedenlerimiz toprağın altına giriyor, toprak oluyor..diyoruz. Fakat zerreler halinde tekrar Ruhumuzla bütünleşiyor. O zerreler bütünleştikçe, Ruh daha üst kademeye çıkıyor. Ölülere yaptığımız dualar, bunu bütünleştiriyor. Ne kadar rahmetle anılırsa, o zerreler daha çabuk intikal ediyor Ruha ve Ruh daha bir üst kademeye yükseliyor. RESULÜ'nün büyük ruhaniyeti var. Bütün dualar PEYGAMBER'imize gidiyor, o dağıtıyor cümleye. Orada Ruhun idraki açılıyor, ölümden sonra. O'nun bütün MURADI, Ruhun – bedenle bütünleşmesi. Bizden istenilen bu. RESULÜ onun idrakinde olduğu için o hizmeti görüyor. RABB'inden onu dilemiş. ALLAH'ın MURADI o; o devreyi tamamlayıp aynı yere gelmek.
Birbirine karışmayan iki deniz, insandır. Ruh ile ten; birbirinin içinde, ama birbirine karışmayan iki deniz. ALLAH'ım, kalbimden zikrini, dilimden şükrünü, bedenimden sabrını, eksik etme RABB'im. AMİN. Bize bu bilgileri yaymayı nasip ettiğin için hamd ediyoruz. AMİN
|