ALLAH'IM ANDOLSUN- YEMİN EDEREK BAŞLADIĞI SURELERDE BİZLERE NE İKAZLARDA BULUNUYOR! 12.01.2015
YASİN suresi,ayetler 1,2,3,4:Ya Sin; Ey insan, ey Peygamber! HİKMETLERLE; SAĞLAM HÜKÜMLERLE dolu olan bu KUR'AN'a ANDOLSUN Kİ, Elbette sen seçilip gönderilen Peygamberlerden birisin. Sen DOSDOĞRU BİR YOLDASIN.
YORUM: YASİN KUR'AN'IN KALBİDİR. Yüce RABB'imiz yazdığımız surelerde yemin ile başlamaktadır. RABB'imizin yeminlerinin biz insanlarınkinden farklı olduğunu görmekteyiz. Biz insanlar; karşımızdaki insanları sözlerimizle inandırmak için yemin ederiz. RABB'imiz ise AKIL SAHİPLERİNİN dikkatini çekmek, onları araştırmaya sevk etmek ve kanıt göstermek için yemin eder.
KAMER suresi,5:” Yüksek hikmetlerle dolu haberler, fakat bu uyarıların hiç faydası yok…” Demek oluyor ki, Peygamberimizin ALLAH'ın Elçisi olduğuna ve doğru yol üzerinde bulunduğuna " hakim, muhkem, yani yasalar içeren KUR'AN” kanıttır. Ayette geçen HİKMET sözü " zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş olan kanun, düstur ve ilke " demektir. Tasavvufi anlamı ise " yumuşak kuluna ALLAH'ımın armağanı / hizmettir. Sözlük anlamı: İş ve sözlerde isabetli olma, düşünce planında kalmayıp eyleme dönüşen yararlı ve derin bilgi, ilim ve akıl ile doğruyu bulmaktır. BAKARA 269: ALLAH hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet vermişse, şüphesiz ona çok hayır verilmiş demektir. BUNU ANCAK AKIL SAHİPLERİ ANLAR. Ancak KUR'AN'daki EMİRLERİ aynen hayatımızda uygularsak, DOSDOĞRU YOLDA olmuş oluruz.
SAFFAT suresi, ayetler 1,2,3,4: İbadet için saf saf duran, ŞEYTANLARIN VAHYE MÜDAHALESİNE ENGEL OLAN, KUR'AN'I OKUYAN, SÜREKLİ ALLAH'I ANAN meleklere ANDOLSUN. Sizin TANRINIZ TEK TANRIDIR. ( Lütfen buradaki şeytanların kimler olduğunu NAS suresini okuyup öğrenin )
YORUM: Peygamberimizin ve çevresindeki Müslümanların sıkıntılı günlerinde inmiştir. Müşriklere birçok kez uyarı yapılan surede, müşrik ve muttakilere ilişkin ahirete ait birçok tablo da sergilenmektedir. Bu sure bize KUR'AN'ı anladığımız dilde okumamızı, üzerinde düşünmemizi ve her daim ALLAH'ı anarak EMİRLERİNi yerine getirerek yaşadığımızda şeytanların bizi etkilemesine engel olabileceğimizi çok açık bir biçimde bildiriyor.
ZUHRUF suresi, ayetler 2,3: GERÇEKLERİ APAÇIK ORTAYA KOYAN bu KİTAB'a ANDOSUN, BİZ onu DÜŞÜNÜP ANLAYASINIZ DİYE Arapça bir KUR'AN olarak indirdik.
YORUM: Bu surenin temel konusu KUR'AN ve tvhiddir. ALLAH'ın evrendeki yaygın mucizelerine sık sık dikkat çekilir. Müşriklerin körü körüne atalarını taklitlerini kınar. Bu ayetlerde ayrıca KUR'AN'da anlaşılamayacak herhangi bir ayetin bulunmadığı da açıklanmıştır. FUSSİLET 44: Bu KUR'AN, İNANANLAR İÇİN bir hidayet rehberi ve ( gönüllere ) bir şifadır. İman etmeyenlerin kulaklarında bir ağırlık var, bu yüzden KUR'AN onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. Onlar, sanki kendilerine uzaktan sesleniliyormuş gibidirler ( hiçbir şey duymuyor, anlamıyorlar). Bundan da anlayacağımız gibi KUR'AN'ı gazete okur gibi okumak değil, üzerinde uzun uzun düşünüp araştırarak okuyup EMİRLERİNİ hayatımızda aynen uygulamamız gerekiyor, yani " ben bunu böyle anladım veya bunu böyle anlarsak daha iyi olur " deyip işimize geldiği gibi ayetleri uygulamak değil. ALLAH'ım taklidi imanı değil, tahkiki imanı istemektedir.
DUHAN suresi, 2,3: GERÇEKLERİ APAÇIK ORTAYA KOYAN bu KİTABA ANDOLSUN Kİ, BİZ onu kutlu bir gecede indirmeye başladık. Çünkü BİZ, İNSANLARI DAİMA UYARMAKTAYIZ.
YORUM: Bu sure ALLAH'ın bizi daima DOĞRU YOLA GELMEMİZ İÇİN uyardığını bildiriyor, peki bizi nasıl uyarıyor! Bela, mutlaka musibetlerle, zor şeylerle olmaz. Bazen hayır, iyilik de bela olabilir ve bunlarla ALLAH insanları dener. Bunu iki ayet ile açıklayalım. ENBİYA,35: Gerçek şu ki, her canlı ölümü tadacaktır. BİZ sizi ( bu dünyada ) kötülük ve iyilikle sınıyoruz. SONUÇTA HEPİNİZ HESAP VERMEK ÜZERE BİZİM HUZURUMUZA GELECEKSİNİZ. KAF,7: ( Niye üzülüyorsun ki ! ) BİZ, yeryüzünde göz alıcı güzellikler yaratarak kimin ( BU GÜZELLİKLERE ALDANMAYIP ) iyi ve güzel işler yapacağı konusunda insanları sınamak istedik.
Doğruya geldik diyen, hak sofrasında helal lokma yiyendir. Doğruyu bilen kimdir, doğruda olan kimdir? Açık olan doğruda olandır. Dayanmayı bilen, bildiğini değil UYDUĞUNU GÖSTERENDİR. Uyum açık ve nettir, taklit olmaz.
KAF suresi,1,2,3: Kaf şanı yüce bu KUR'AN'a ANDOLSUN Kİ, ( sen bir uyarıcısın ). Fakat o inkarcılar, İÇLERİNDEN BİRİNİN UYARICI OLARAK GELMESİNE şaşırdılar ve dediler ki: " Bu, gerçekten hayret edilecek bir şey! "
" şimdi biz ölüp toz toprak haline geldikten sonra TEKRAR DİRİLTECEĞİZ öyle mi? Böyle bir geri dönüş çok uzak bir ihtimal! "
YORUM: Bir önceki sure olan MÜRSELAT suresi'nin, " Peki, onlar bu KUR'AN'a da inanmadıktan sonra hangi söze, hangi kitaba inanacaklar? " son ayetinin devamı niteliğinde başlayıp gelişen surede KUR'AN ve Peygamber ilişkisi açıklanmakta, ahirete ait bazı sahneler canlandırılmakta ve diğer surelerde olduğu gibi geçmişte yaşamış olan inançsızların kötü sonları ibret olarak aktarılmaktadır. Bu ayette Büruç 21'deki gibi RABB'imizin sıfatları arasında yer alan el-mecid sıfatıyla nitelenmiştir. Mecid sözcüğü,” çok şerefli ve çok büyük " demek olup Büruç 15 de bizzat RABB'imizin sıfatı olarak da yer almıştır. KAF2. Ayette " İÇLERİNDEN BİRİNİN UYARICI GELMESİNE ŞAŞIRDILAR " İFADESİ VAR. Bunu açıklayan ayet MÜ'MİN, 15: Yüceler yücesi, DİLEDİĞİNİN DERECESİNİ YÜKSELTEN, arşın sahibi olan O ALLAH, insanları hesap günüyle uyarması için Kendi emriyle vahyi, KULLARINDAN DİLEDİĞİNE İNDİRİR. Bu ayetten de anlaşıldığı gibi ALLAH'IMIN SEÇTİĞİ GÖREVLİ KULLARI İLE, LAYIK OLAN KULLARI UYARIR.
ZARİYAT suresi, 1,2,3,4,5,6: Kuru otları, TOZU TORAĞI SAVURUP SÜPÜREN RÜZGARLARA, yağmur yüklü bulutlara, kolayca yüzüp giden gemilere, bütün işleri taksim edip yönlendiren meleklere ANDOLSUN Kİ, SİZE VADEDİLMİŞSE HEPSİ DOĞRUDUR. HESAP ve CEZA GÜNÜ MUTLAKA GELECEKTİR.
YORUM: Bu surede kesinlikle yapılanların karşılıklarının verileceği, herkesin ettiğini bulacağını ve amellerinin karşılığını alacağını belirtiyor. Bu ayetlerde " bilgi ve belgesiz yanlış inanan ve yaşayan zavallılar olarak kınanan kişilere”
" 13,14. Ayetlerde; O gün, onlar ateş üzerinde fitnelendirilirler ; Tadın kendi fitnenizi! İşte bu, sizin kendisini acele istediğiniz şeydir " denir. Bu ayetlerde, tutarsız kanaat sahibi olan, hiçbir bilgi ve belgeye dayanmadan inanç sahibi olan aşırı yalancılar kınanarak onlara sonlarının hiç de iyi olmayacağı mesajı verilmektedir. HARRAS orijinal sözcüğü;” aşırı yalancı, bir şeyi iyice araştırmadan, hakikatine ermeden inanç sahibi olan ve iş yapan " demektir.
" Tozu toprağı savurup süpüren rüzgarlara " ayetini KEHF 45,46 ayetleri çok güzel açıklamış.” Ey Peygamber! Servetiyle böbürlenenlere şu misali de ver: Dünya hayatı tıpkı şuna benzer; Bizim gökten yağdırdığımız yağmurla yeryüzünde sık bir bitki örtüsü oluşur. Sonra da bu yeşillikler kuruyup rüzgarın savurup götürdüğü çer çöp haline gelir. ALLAH'ın bütün bunları yapmaya gücü yeter. Oysa mal mülk ve çoluk çocuk, dünya hayatının geçici süsleridir. Asıl kalıcı olan iyi ve yararlı işler ise, RABB'inin katında sevapça daha değerli, ümit bağlamaya daha layıktır.
TUR suresi, 6,7: Dalgalanıp kabaran, kaynayıp duran denize ANDOLSUN Kİ, RABB'İNİN AZABI MUTLAKA GERÇEKLEŞECEKTİR.
YORUM: Ahiretin gerçekliğine ilişkin kanıtların ortaya konduğu surede, hem iman edenlerle ilgili özendirici sahneler, hem de inkarcılarla ilgili uyarıcı sahneler nakledilmektedir. Ayrıca puta tapan müşrikler, şiddetli inatları ve aşırı azgınlıkları sebebiyle kınanıp azarlanmakta, Resulullah ise kendisine yapılan saldırılara karşı sabra davet edilerek kendisinden elçilik görevini sabırla sürdürmesi istenmektedir. Ayetteki orijinal " mescur " kelimesi, " s-c-r " kökünden türetilmiştir. Scr; " oldurmak, akmak, suyu gitmek, sel suyuyla dolmak, fırını tutuşturmak " anlamlarındadır. Sözcüğün bu anlamları dikkate alındığında, kaynayıp duran denize ifadesiyle şu azapların anlaşılması mümkün olmaktadır: " Nuh kavminin suya gark edilmesi, Firavun ve yakınlarının suda boğulması, Sebe halkının sel felaketiyle cezalandırılması, Semud ülkesi gibi nice memleketlerin kuraklıkla, göllerinin, nehirlerinin kurutulup her yanının çölleşmesi ile cezalandırılması.
NECM suresi, 1,2,3: BATAN YILDIZA ANDOLSUN Kİ, arkadaşınız ( MUHAMMED ) NE YOLUNU ŞAŞIRMIŞ NE DE ( ŞEYTANA UYUP ) ALDANMIŞTIR. O, ARZU ve HEVESLERİNE GÖRE DE KONUŞMUYOR.
YORUM: Ayette geçen " batan yaldıza andolsun " sözüyle ALLAH şunu anlatmak istemiştir”. Ven nemci iza heva veel nemci = Yıldız, her şeyin her bir parçası, yansıyan NUR, ışık. İza haviy = düşen, kaydı, inen. Var olan her şeyden yansıyan NUR O'nu gösterir. Resulümüz o'na yansıyan NUR'u anlattı. Karanlığı yarıp kendini gösteren ve başkalarının yol bulmasını sağlayan yıldıza KUR'AN'da NECM dendiği gibi, her biri bir yıldız gibi ışık saçan, insanları aydınlatan ve onların yollarını bulmalarını sağlayan KUR'AN ayetlerine de " NECM " denmiştir.
Bunun örneği, konumuz olan NECM 1'den başka, VAKIA 75,76 ayetleridir.
VAKIA 75,76: Bakın, Ben yıldızların doğuş ve batış yerlerine yemin ediyorum. Eğer anlayabiliyorsanız bu çok büyük bir yemindir. Dikkat edilmesi gereken husus, İBADET'in KUR'AN'da bildirilen görevlerin tümünü kapsayan bir kavram olduğudur. Bu nedenle İBADET, halk arasında yaygınlaşmış anlamıyla sadece oruç, namaz, hacc, zekat gibi birkaç amelden ibaret değildir. Mesela KUR'AN'ı ANLAYARAK OKUMAK nasıl bir ibadet ise, İYİLİĞİ EMREDİP – KÖTÜLÜĞÜ YASAKLAMAK DA bir ibadettir. Sonuç olarak bu ayetin net mesajı şudur: Verilen bilgiler ve kanıtlara göre AKLINI KULLANIRSAN gerçeği görürsün. GERÇEĞİ GÖR ve sana verilmiş ödevlerini yerine getir.
KALEM suresi, 1,2,3,4: Nun KALEME ve kalemin yazdıklarına ANDOLSUN Kİ, Ey Peygamber! Sen RABB'inin peygamberlik lütfettiği birisin, ( onların iddialarının aksine ) asla deli değilsin. ( MÜŞRİKLERİN BU ve BENZERİ İTHAMLARINA ve EZİYETLERİNE KARŞILIK ) sana bitmez tükenmez MÜKAFATLAR VERİLECEKTİR. Hiç şüphe yok ki, SEN YÜCE BİR AHLAK, yüce bir din üzeresin.
YORUM: KALEM: KAL= Sırlar…EM= Anahtar… KALEM: ALLAH'ım RESULÜ'müze sırların anahtarını verdi. KAL: halin ötesidir, dünyadaki kulun en yüksek mertebesidir, o da sadece RESULÜ'ne nasip kılınmıştır. Kalemi verdim eline denen ayet odur. KAL denilen " emrinde değil,AŞK'ında olmaktır. Bu sure bize kafirler ve müşriklerden korkmamamızı ONLARA BOYUN EĞMEMEMİZİ ve onlara KESİNLİKLE TAVİZ VERMEMEMİZİ EMREDİYOR. Başka bir uyarı da inançlarımızı maddi ve manevi çıkarlar kesinlikle alet etmememizi EMREDİYOR. Bu surede ALLAH'ım: YOLUNDAN SAPANLARI en iyi bildiğini ve DOĞRU YOLA ERMİŞ OLANLARI en iyi bildiğini bize bildiriyor. Surede geçen İTHAM kelimesi: Bir kimseyi töhmet altında bırakmak ve yapmadığı bir şeyden dolayı suçlamak, iftira etmek. Bu da büyük bir kul hakkıdır. EZİYET: İllede dövmekle fiili olarak acı çektirmek değil, sözler ve hareketlerle, söz verip sözünü yerine getirmemekle, kişileri kullanmakla, hakkında iftiralar atmakla,davranış şekilleri ile hakaret etmek, küçümsemek v.s iledir ki, bu adilik ve şerefsizliktir. Bu surede geçen MÜŞRİK sözü: Müşrik kafirdir, şirk kökünden türeyen müşrik, ortak koşan, ortak yapan demektir. ( Dini kavramlar syfa 506 )
YÜCE AHLAK: Huy, seciye, tabiat, mizaç karakter, davranışlar, manevi vasıfları, iradeli vasıfları. Hz.AİŞE anamız , Hz. Peygamberimizin ahlakının KUR'AN AHLAKI olduğunu belirtmiştir. TEK önder Hz. MUHAMMED Efendimiz, TEK Rehber KUR'AN'dır.
Bu sure: bizim de Resulü'nün halini yaşamamızı ve o'nun gibi Yüce Ahlak sahibi olmamızı EMREDİYOR. Resulümüz özü – sözü bir EL EMİN idi, biz de böyle emin kişiler olabilmeliyiz.
Hz. MUHAMMED: ALLAH dostları onlardır ki, KENDİLERİNE BAKILDIĞINDA ALLAH HATIRLANIR.
KIYAMET suresi, 1,2,5,6,7,8,9,10,13,14,15,16: ANDOSUN KIYAMET gününe, YİNE ANDOLSUN kıyamet günü PİŞMANLIKLA DÖVÜNECEK OLAN NEFSE ( ki öldükten sonra MUTLAKA DİRİLTİLECEKSİNİZ ) Fakat insan, ÖMRÜNÜ SORUMSUZCA, BOŞ ARZU ve HEVESLERİNE UYARAK GEÇİRMEK İSTER. Ve bundan dolayı da,” KIYAMET GÜNÜ NE ZAMANMIŞ?!” DİYE ALAY EDER DURUR. GÖZLER KORKUDAN BELERDİĞİNDE, AY KAPKARA KESİLDİĞİNDE. AYLA GÜNEŞ BİRBİRİNE GİRDİĞİNDE , o gün insan,” YOK MU KAÇACAK BİR YER ?! DİYE FERYAD EDER. O GÜN İNSANA YAPTIĞI ve YAPMASI GEREKTİĞİ HALDE YAPMADIĞI BÜTÜN İŞLER BİR BİR HABER VERİLECEKTİR. HATTA İNSAN KENDİ ALEYHİNDE TANIKLIK EDECEK ( KENDİ AZALARI,YAPIP ETTİKLERİNİ TEK TEK SAYACAK. BİR KISIM MAZERETLER İLERİ SÜRSE BİLE ASLA FAYDASI OLMAYACAKTIR. ( AMEL DEFTERİ ELİNE VERİLİP, " OKU !" DENİLECEK KORKU VE ŞAŞKINLIKTAN OKURKEN DİLİ DOLAŞACAK. O ZAMAN DENİLECEK Kİ ONA:) " AMEL DEFTERİNİ OKURKEN TELAŞLE DİLİNİ DOLAŞTIRIP DURMA!”
YORUM: Yüce RABB'imiz, ahirette hissedilecek o çok acı pişmanlık anlarını AKILLI İNSANLARIN akledip gerçeği bulmaları için bu surede olacakları çok açık bir şekilde yazmış. Doğruluklarına dair mucizelerle desteklenen Peygamberlerin ALLAH'ın emirlerini tebliğ etmelerine ve inanmayanların bu emirleri uygulamamaları üzerine ALLAH'ın azabının ineceğini ihtar etmelerine rağmen bazı insanlar AKILLARINI KULLANMAZ, üzerinde ayrıntılı olarak düşünmezler ve inanmamakta ve bunlarıhayatlarında gerçekleştirmemeye ısrar ederler. Ne var ki, başlarına acı olaylar gelince ve kendilerini doğal felaketler ( Deprem, sel ve benzeri durumlar ) gelip yakalayınca, o ana kadar inkar ettiklerine hemen inanıverirler. Böyle bir ortamda iman edenlerin imanları kabul edilmez ve bunların o imanları kendilerine bir fayda vermez. Çünkü onlar özgür iradeleri ile değil, karşılaştıkları belaların sebep olduğu korku ve ümitsizlikle, yani zoraki olarak iman etmişlerdir. ENFAL 50,51: Ey Peygamber! Melekler, küfürde direnenlerin YÜZLERİNE ve SIRTLARINA vura vura canlarını alırken hallerini bir görseydin! ( onları cehenneme sürüklüyorlar ve diyorlardı ki ): Haydi, tadın bakalım yakıcı azabı. Bu, sizin KENDİ ELLERİNİZLE HAZIRLADIĞINIZ bir cezadır. Bilin ki, ALLAH kullarına asla böyle acımasızca zulmetmez. ( fakat bunu siz kendiniz HAK ETTİNİZ ) MUHAMMED 27: Melekler, bütün bunları yapanların, YÜZLERİNE ve ARKALARINA VURA VURA CANLARINI ALIRKEN halleri nice olur!
MÜRSELAT suresi, 1,2,3,4,5,6,7: ANDOLSUN art arda gönderilenlere, ESİP SAVURANLARA, YAYDIKÇA YAYANLARA, AYIRDIKÇA AYIRANLARA, kullarına MAZERET BIRAKMAMAK ve ONLARI UYARMAK İÇİN vahiy getirenlere ki, SİZE VADOLUNAN KIYAMET MUTLAKA KOPACAKTIR.
YORUM: Sure yukarıdaki 7 ayetten oluşan kasem cümlesiyle başlamış ve 1-6 ayetler, 7. Ayetteki " Size vadolunan kıyamet mutlaka kopacaktır " iddasının kanıtları olarak ileri sürülmüştür. Başka bir ifade ile; 1-6 ayetlerdeki kanıtlar, 7. Ayetteki iddianın ispatı olarak gösterilmiştir. HAC 75: ALLAH meleklerden de elçiler seçer, İNSANLARDAN DA . O SEMİ'dir: gönderdiği elçiler hakkında ileri geri konuşanları işitir, BASİR'dir: elçilerine inananları da inanmayanları da görür, bilir. MÜZEMMİL 19 : İşte bu ayetler bir ÖĞÜT bir UYARIDIR. Artık isteyene, ( bu öğütten yararlanarak ) RABB'inin yoluna girme imkanı doğmuştur.
NAZİ'AT suresi, 1,2,3,4,5,6,7,8,9: ANDOLSUN ŞİDDETLE SÖKÜP ÇIKARANLAR, KOLAYCA ÇEKİP ALANLAR,YÜZÜP GİDENLERE, YARIŞIP DURANLARA, İŞLERİ DÜZENLE YÜRÜTENLERE Kİ, O GÜN YERYÜZÜ ŞİDDETLİ BİR ŞEKİLDE SARSILACAK, Onun peşinden bir şey daha gelecek. O GÜN KALPLER GÖĞÜSTEN FIRLAYACAKMIŞ GİBİ ÇARPACAK, GÖZLER DE KORKUDAN YERE EĞİLECEKTİR.
YORUM: Nazi'at suresi, içeriği bakımından Nebe suresi'nin devamı ve açılımı mahiyetindedir. Bu surenin ilk ayetlerinde, özellikleri sayılan bir varlığa kasem edilmiş ve O GÜN, kişinin iki elinin ( iki gücünün: mal ve çevresinin )ne takdim edildiğine bakıp ( YAPTIKLARIYLA YÜZ YÜZE GELİP ) ve kafirin; " Ah ne olaydı, ben bir toprak olaydım! " demesinde haşyet duyacak kimseler için birtakım ibretler olduğu vurgulanmıştır. Hz. ALİ: Söküp çıkaranlar,” kafirlerin Ruhlarını şiddetle söküp çıkaran meleklerdir " demiştir. Şiddetle söküp çıkaranlar buyruğunun kafirler hakkında; yumuşaklıkla çıkaranlar buyruğunun da mü'minler hakkında olduğu da söylenmiştir. Yani, melekler mü'minin Ruhunu yumuşak bir şekilde alır. NEZ: Şiddetle,NEŞT de yumuşaklıkla çekmek demektir.
BÜRUC suresi, 1,2,3,4,5,6,7,8,9, 10,12: ANDOLSUN burçlarla dolu gök yüzüne, GELECEĞİ VADOLUNAN KIYAMETE, kıyamet günü ŞAHİTLIK EDEN PEYGAMBERLERE ve onların ŞAHİTLİK ETTİKLERİ ÜMMETLERE Kİ, ASHAB-I UHDUD LANETLENMİŞTİR. Onlar, hendekler kazıp içini alevli ateşlerle doldurmuşlar, O çukurların etrafına oturmuşlar, İNSANLARA YAPTIKLARI İŞKENCELERİ SEYREDİYORLARDI. Bütün bunları, sadece Aziz ve Hamid; yüce ve övülmeye layık olan ALLAH'a inananlardan öç almak için yapıyorlardı. O ALLAH ki, göklerin ve yerin hükümranlığı Kendisine aittir, O HERŞEYİ GÖRMEKTE ve BİLMEKTEDİR. İNANAN ERKEK ve KADINLARA İŞKENCE EDEN, sonra da TEVBE DE ETMEYEN KİMSELERİ CEHENNEM AZABI BEKLEMEKTEDİR. EVET ONLAR İÇİN YAKICI BİR AZAB VARDIR. ŞÜPHESİZ RABBİNİN CEZALANDIRMASI ÇOK ŞİDDETLİDİR.
YORUM: ZUHRUF 83: Ey Peygamber! Sen onları kendi hallerine bırak! Kendilerine söz verilen günlerine kavuşuncaya kadar dalıp gittikleri yalan yanlış yolları ve sözlerle oyalanıp dursunlar. Ayetteki; " şahitlik eden ve şahitlik edileni bulma işi, insanların görevidir. Çünkü RABB'imiz birçok ayette yeryüzünde gezip dolaşmamızı ve eski medeniyetler hakkında bilgi edinmemizi emretmektedir. RABB'imiz tarafından böyle bir emrin verilmesi, inkarcılar
( emirlerini yerine getirmeyenleri ) nasıl kıskıvrak yakaladığının kanıtlarını bulmamıza ve bu yakalayıştaki çetinliğe tanık olarak AKLIMIZI BAŞIMIZA TOPLAMAMIZA YÖNELİKTİR.
TARIK suresi, 1,2,3,4,5: ANDOLSUN gökyüzüne ve Tarık'a. Tarık nedir bilir misin? O IŞIĞIYLA KARANLIKLARI DELİP GEÇEN seher yıldızıdır. ( EVET ANDOLSUN Kİ, ) YANI BAŞINDA YAPIP ETTİKLERİNİ GÖZETLEYEN BİR MELEĞİN BULUNMADIĞI HİÇ KİMSE YOKTUR. İNSAN NEDEN YARATILDIĞINA BİR BAKSIN.
YORUM:Tarık suresi konuları itibariyle üç bölüm olarak değerlendirilebilir. İlk bölümde insanın yaratılışı – yapısı delil gösterilerek ahiret ispat edilmiş; ikinci bölümde KUR'AN'ın tartışılmazlığı bildirilmiş; üçüncü bölümde ise inananlar desteklenip maneviyatları arttırılırken, inançsızlar açık tehditlerle uyarılmıştır.
4. ayette de bizim her düşündüğümüzü, niyetlerimizi ve yaptıklarımızı en ufak noktasına kadar izleyip kaydeden bir meleğin olduğunu, ne kadar GİZLEMEYE ÇALIŞSAK DA MUTLAKA O KAYITLARIN BİZE GÖSTERİLİP KARŞILIĞININ VERİLECEĞİ apaçık yazılmıştır.
SIRLARIN MEYDANA ÇIKARILDIĞI GÜN: Ayette geçen " tübla " sözcüğü,
" imtihan etmek " demektir. İmtihan ise, " SAFLAŞTIRMA, AÇIĞA ÇIKARMA " anlamına gelir, çünkü imtihan ile kişinin ne bilip bilmediği veya kim olup olmadığı açığa çıkmaktadır. ALLAH'ın kişiyi imtihan etmesi, ALLAH'ın bilmediklerini öğrenmesi anlamına değil, o kişinin ALLAH tarafından zaten ayrıntılı olarak bilinen fiillerinin ( yaptıklarının ) yine ALLAH tarafından ifşa
( meydana çıkarılması ) anlamına gelir. Tıpkı bir öğretmenin öğrencisini, ondan bir şey öğrenmek için değil de, neyi ne kadar bildiğini ve bildiğini ne kadar uyguladığını açığa çıkarmak için imtihan etmesi gibi. Ayetin orijinalinde geçen
" Serair " sözcüğü,” Serire " sözcüğünün çokluğu olup " TÜM SIRLAR " anlamına gelir. Sözcük, iyi ya da kötü, EYLEME GEÇMİŞ ya da GEÇMEMİŞ bütün sırları kapsasa da, sözcüğün başında bulunan harf-i tarif ( belişte ), bu sırların SADECE GİZLİ YAPILMIŞ, ALLAH'TAN BAŞKA KİMSENİN GÖRMEDİĞİ, BİLMEDİĞİ EĞLEMLER OLDUĞUNU BELİRTMEKTEDİR. Çünkü KAF suresinde de belirtildiği gibi " RABB'İMİZ İNSANIN ZİHNİNDE OLUŞAN HER TÜRLÜ DÜRTÜYÜ BİLİR.
İşte kıyamet gününde BU SIRLAR ORTAYA ÇIKACAK ve HER KİŞİDEN YAPTIKLARININ HESABI SORULACAKTIR. Bazı insanlar birtakım davranışlarının kimlerde ne gibi etkiler meydana getirdiğinden habersizdirler. KIYAMET GÜNÜNDE BÜTÜN BUNLAR İLAN EDİLECEK, ekilmiş olan tohumların ( yaptıklarının )meyveleri ( sonuçları )insanın önüne getirilecek ve İNSAN BUNA GÖRE CEZA YA DA MÜKAFAT GÖRECEKTİR. 15,16,17 ayetlerinde " şüphesiz onlar, oldukça tuzak kuruyorlar, BEN de,onların tuzaklarını boşa çıkarıyorum ( onları cezalandıracağım ). Ey Peygamber! Sen o kafirlere biraz daha mühlet ver, onları kendi hallerine bırak.
KARANLIK ise, güvensizlik ve korkuyu çağrıştırmaktadır, çünkü karanlık, insanın çevresinden en fazla veri topladığı duyu organının, gözlerinin işlevini engellemektedir. Gözleri ile çevresinden yeterli bilgi alamayan insan ne ile karşılaşacağını bilmediği için korkmakta, hareketlerini kısıtlamakta, hatta hatalı davranışlarda bulunabilmektedir.
FECR suresi, 1,2,3,4,5,6: ANDOLSUN AĞARAN TANYERİNE, on geceye, çift olan her şeye ve tak olan ALLAH'a, akıp giden geceye. BU YEMİNLERİN AKIL SAHİPLERİ İÇİN HİÇ Mİ ÖNEMİ YOK? GÖRMEDİN Mİ, RABB'İN AD KAVMİNE NELER YAPTI?
YORUM: Surenin genel teması üç ana konuyla ilgilidir:
Yüce ALLAH'ın dünya hayatında insanları hayır, şer, zenginlik ve fakirlik ile imtihan etmesi hususundaki ilahi kanunun açıklanması.
Ad, Semud, Firavun ve yandaşları gibi,peygamberleri yalanlayan bazı milletlerin milletlerin helak edilmelerine yol açan sebeplerin açıklanması.
Dünyada iken Hakk'a teslim olmuşların ve olmamışların kıyametle beraber ahirette karşılaşacakları sahnelerin canlandırılması.
Sure andolsun ( kesem ) cümlesi ile başlıyor. 1-4 ayetler ( kasem ) yemin bölümünü. 14. Ayet de ( kasem'in ) yeminin " cevap bölümünü " oluşturmaktadır. Ayet 14: Çünkü RABB'in, KULLARINI YAPIP ETTİKLERİNİ DAİMA GÖRÜP GÖZETMEKTEDİR.” Şafak sökmesi” ya da " tanyeri ağırması " olarak ifade edilen " fecr " sözcüğü, " gecenin karanlığının çatlayarak dünyanın aydınlanmaya başlamasını,sabahın ilk beyazını, insanın mutluluk duyduğu ve ümitlendiği o değerli anları " ifade etmektedir. Özetle bu ayet, Yaratıcı'nın tekliği ve benzersizliğine karşılık, yaratılanların çokluğunu ifade eder.
4. ayet: akıp giden geceye: Gece aynı zamanda " karanlık " demek olduğundan,ayetin karanlığın yok olduğu veya yok olmaya yüz tuttuğu fecr vaktine işaret ettiği anlaşılmaktadır. Ayetteki sanatsal anlatım dikkate alındığında ise küfrün, şirkin, tuğyanın ve bunların verdiği sıkıntılarla oluşan ruhsal karanlığın geçmekte olduğu anlaşılmaktadır. Artık şafak söktüğüne göre gecenin ömrü bitmiştir. Artık vahyin ışığı sayesinde insanlık sahte ilah ve rablerden, tağutlardan, yalanlayıcılardan, fesat çıkarıcılardan, gamdan, kederden ve bunalımdan kurtulacaktır. KUR'AN'da eski dönemlerde yaşamış birçok kavimden söz edilmektedir. Sözü edilen ilk kavimler Ad ve Semud kavimleridir. Politik ve ekonomik güçlerine güvenerek şirk ve zulüm üzerine kurulu düzenlerini sürdürmek için gayret sarf eden bu kavimlerin sonları, insanlığa büyük bir ibret olmak üzere birçok ayette hatırlatılmıştır.
BELED suresi, 1,2,3,4: YEMİ EDERİM bu beldeye,senin içinde yaşadığın bu beldeye, o babaya ve o oğla ( İbrahim'e ve İsmail'e ) ki, BİZ insanı ÇETİN TABİATLI, ZORLUKLARA ve SIKINTILARA DAYANIKLI BİR VARLIK OLARAK YARATTIK.
YORUM: Diğer Mekki sureler gibi bu surenin konusu da " hesap ve ceza gününe inananlar " ile " inanmayanlar'ı ", gösterdikleri özellikleri itibariyle birbirlerinden ayırmak ve inananların inançlarını kuvvetlendirmektir. Ayrıca " sıkıntılara göğüs germek " konusu da Peygamberimize yönelik farklı bir işlenmiştir. Kitaplar dolusu anlatımla ifade edilebilecek meseller, Beled suresinde kısacık cümlelerle ve etkili bir şekilde ifade edilmiştir. 7. Ayette: o, kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?: Yani büyüklük taslayanlar ALLAH'ın onların bu serveti nasıl elde ettiklerini, niçin kullandıklarını, hangi niyetle, ne maksatla ve ne miktarda harcadıklarını en ince ayrıntısına kadar görmektedir. Ayet 19,20: Ayetlerimizi inkar edenler ( UYGULAMAYANLAR ), amel defterleri solundan verilecek olan kimselerdir. Onların cezası, kapıları sımsıkı kapatılmış cehennem ateşinde yanmaktır.
ŞEMS suresi, 1,2,3,4,5,6,7,8,9,10: ANDOLSUN güneşe ve onun aydınlığına, peşinden ortaya çıkan aya, güneşi açığa çıkaran gündüze, onu örten geceye, göğe ve onu bir tavan gibi kurana, yeryüzüne ve onu dümdüz yapıp döşeyene. NEFSE ve ONA GÜZEL BİR ŞEKİL VERENE, ONA KÖTÜLÜK YAPMA ve KÖTÜLÜKTEN SAKINMA YETENEĞİ VERENE Kİ, NEFSİNİ TEMİZLEYİP ARINDIRAN KİMSE KURTULUŞA ERMİŞTİR. ONU KİRLETİP KÖTÜLÜKLERE BOĞAN KİMSE DE HÜSRANA UĞRAMIŞTIR.
YORUM: Şems suresinde bir dizi yemin ile ( Andolsun ) yedi kanıt ileri sürülerek insanın özgür iradesiyle kendisini nasıl kurtarabileceği veya kendisini nasıl mahvedeceği açıklanmakta, bu ilahi yasaya da o günkü toplumda herkesçe bilinen Semud kavminin geçmişteki cezalandırılması örnek verilmektedir.Böylece insanlara hidayet edilmekte ( yol gösterilmekte ) ve gerekli uyarı yapılarak İNANANLAR itaate teşvik edilmektedir. Üzerine kasem ( Andolsun ) edilen güneş, " tüm insanlığı asırlardır aydınlatan ve bundan sonra da aydınlatacak olan KUR'AN "dır. Onun parıltısı ise " KUR'AN'ın insana sunduğu mutluluktur ". Güneş'i takip eden ay'dan maksat,” KUR'AN'a uyan Peygamberimiz ve inanıp ALLAH'ın emirlerini yerine getirenlerdir”. Gündüz,
" KUR'AN ışığıyla aydınlanmış toplumları”, gece ise " KUR'AN ışığından mahrum kalan cahil toplumları ” simgelemektedir. Sema,” KUR'AN'dan aldığı canla kendini üstün hale getirmiş kimseler "; yer ise,” KUR'AN'dan yararlanmayıp küfür ve fücur batağında yuvarlanıp duran kesimdir”. Bu sureyle dikkat çekilen bir başka önemli nokta da, her canlıya kendi yaşamını sürdürebilmesi için yararlı şeyleri ARAYIP BULMA, zararlı şeylerden UZAKLAŞMA yeteneğinin verilmiş olduğudur. KUR'AN'dan öğrendiğimize göre, Müslüman PASİF ve PISIRIK OLAMAZ; çünkü, eğer bir insan aklın ve dinin gösterdiği yolda AZİMLE MÜCADELE ETMİYOR, YANLIŞLARI GÖRDÜĞÜ HALDE SES ÇIKARMADAN BEKLİYOR, ZULME KATLANIYOR, NEMELAZIMCILIK RUHU İLE yakın çevresinin ve içinde yaşadığı toplumun bozulmasına SEYİRCİ KALIYORSA,” sabırlı” ve " hakk üzerinde bulunan ” bir insan değildir. Çünkü pasifliğin ve pısırıklığın bir göstergesi olan " KATLANMAK ",” SES ÇIKARMAMAK”
" KİM OLURSA OLSUN DOĞRU OLAN KİŞİNİN YANINDA OLMAMAK " gibi davranışlar, bir Müslüman'ın KUR'AN'da belirtilen özellikleri ile ASLA BAĞDAŞMAZ. Ne var ki, sadece " sabırlı olmak” ve " hakk üzerinde bulunmak " da nefsin örtülü olmaması için kafi gelmemektedir. Zira sabrı ve hakkı tavsiyeleşmeyenler , kendileri birey olarak sabırlı ve hakk üzerinde bulunsalar dahi zarardan kurtulamayacaklardır.( ASR 2,3 )
8-9. ayetlerde verilen yargıya göre, nefsini ARINDIRDIĞI TAKDİRDE kendini kurtarabilecek, güçlerini KÖTÜYE KULLANDIĞI TAKDİRDE İSE PERİŞAN OLACAKTIR.
LEYL suresi, 1,2,3,4,5,6: ANDOLSUN HER YERİ KARANLIĞA BÜRÜYEN GECEYE, AYDINLATAN GÜNDÜZE, erkeği ve dişi Yaratana ki, sizin yaptığınız ameller çeşit çeşittir. Malını ihtiyaç sahibine veren, CİMRİLİKTEN KAÇINAN, en güzel söz olan KELİME-İ TEVHİDİ TASDİK EDEN KİMSEYİ.
YORUM: Yüce RABB'imiz sureye yemin ile başlamaktadır.FİCR suresinin 5. Ayetinde RABB'imizin yeminlerinin biz insanlarınkinden farklı olduğu görülecektir. Biz insanlar muhatabımızı sözlerimize inandırmak için yemin ederiz. RABB'imiz ise AKIL SAHİPLERİNİN DİKKATİNİ ÇEKMEK, ONLARI ARAŞTIRMAYA SEVK ETMEK ve KANIT GÖSTERMEK İÇİN yemin eder.” Bürüyüp örten gece " deyimi ise karanlığı, KARANLIK ise, güvensizlik ve korkuyu çağrıştırmaktadır, çünkü karanlık, insanın çevresinden en fazla veri topladığı duyu organının, gözlerinin işlevini engellemektedir. Gözleri ile çevresinden yeterli bilgi alamayan insan ne ile karşılaşacağını bilmediği için korkmakta, hareketlerini kısıtlamakta, hatta hatalı davranışlarda bulunabilmektedir. Karanlık ile bilgisizlik arasındaki bağlantı aslında tek yönlü değildir. Yani " karanlık insanların bilgilerini engeller " saptaması nasıl doğru ise,” bilgisizlik insanları karanlık içinde bırakır " saptaması da o derece doğrudur. Bu noktadan bakıldığında, ayetlerde geçen " gece " sözcüğünün cehaleti ve toplumsal karanlığı, " gündüz " sözcüğünün ise vahyin aydınlığını ve sağladığı iç huzurunu, mutluluğu, güveni, kısaca RABB'in rızasını işaret eder.
DUHA suresi, 1,2,3: ANDOLSUN KUŞLUK VAKTİNE, KARANLIĞIN BASTIĞI, her tarafı sükunetin kapladığı geceye ki, RABB'İN SENİ NE TERK ETTİ, NE DE SANA DARILDI.
YORUM: Duha suresi Peygamberimizin va vahyin ALLAH'ın teminatı altında olduğunu açıklıyor. 1-3 ayetleri " kuşluk vaktine ": Kuşluk vakti,” günün ilk aydınlık saatleri”dir. Burada artık karanlık dönemlerin bittiğine, fecr'den / şafaktan sonra aydınlığın başladığına dikkat çekilmektedir. Artık ruhi bunalımlar bitmiş, işler yoluna girmiş, insanlar müminleşmeye başlamışlardır. İleride daha iyi günler de gelecektir.” Karanlığın bastığı, her tarafı sükunetin kapladığı geceye ki”. Burada küfür,şirk ve ruhi bunalımları simgeleyen karanlığın tam bastırdığı ortamlara dikkat çekilmektedir. Bir tarafta zifiri karanlık bütün ağırlığıyla kendini gösterirken diğer tarafta da kuşluk vaktinin yaşantısı kanıttır ki " RABB'in seni ne terk etti, ne de sana darıldı.
TİN suresi, 1,2,3,4,5,6: ANDOLSUN İNCİR DAĞINA ve ZEYTİN DAĞINA, BİR DE SİNA DAĞINA, ve bu güvenli beldeye ( Mekke'ye ) ki, BİZ insanı ( beden ve ruh bakımından ) en güzel şekilde yarattık. Sonra da onu ( YARATILIŞ AMACINA AYKIRI KÖTÜ İŞLERİ SEBEBİYLE ) AŞAĞILARIN AŞAĞISINA ( CEHENNEME ) ATTIK, ANCAK İMAN EDİP İYİ ve YARARLI İŞLER YAPANLAR İÇİN SONSUZ BİR MÜKAFAT HAZIRLADIK.
YORUM: Yukarıdaki ayetler bize şu gerçeği anlatmaktadır: İnsanlar kalpleri,kulakları ALLAH tarafından damgalandığı için kafir olmazlar: bilakis kafir oldukları için KALPLERİNİ, KULAKLARINI İLME VE UYARIYA KAPAMAK SURETİYLE KENDİ KENDİLERİNİ DAMGALARLAR . Çünkü kafirler ( gerçekleri örtenler ), kendi akıllarına çok güvendikleri için ALLAH'IN UYARILARINI DİNLEMEZ ve Peygamberi hatta onları uyaran ve doğruya dönmeleri için gayret eden insanları da küçümserler; böyle yapmakla akıllarını da doğru kullanmamış olurlar. Yüce ALLAH ise insanların bu duruma KENDİ HÜR İRADELERİ İLE DÜŞMELERİNE İZİN VERİR, böylece küfür yolunu seçmiş olan bu insanların kalplerini mühürlemiş olur. Yüce RABB'imiz zalim değildir. Yani kafirliği ve müminliği kimseye mecburi kader olarak yazıp da uygulattırmamaktadır. Aksine O, insanları ÖZGÜR BIRAKMIŞ, dileyenin kafir – dileyenin de mümin olabileceğini bildirmiş,hatta kafirlerin bile iman etmesine imkan sağlamak için TEVBE KARŞILIĞINDA çok bağışlayıcı olduğunu ilan etmiştir. Ayrıca ALLAH, kullarının kafir olmalarını istemez, onların küfrüne razı değildir. ( KAFİR: gerçekleri örten, demektir. ) NAHL 63: ALLAH'a yemin olsun ki, BİZ senden önceki birçok ümmete de Peygamberler gönderdik. Şeytan onlara KENDİ YAPTIKLARI İŞLERİ SÜSLÜ GÖSTERDİ. O ŞEYTAN O ÇEŞİT ( KARAKTERDEKİ ) İNSANLARIN BU GÜN DE YÖNLENDİRİCİSİDİR. ONLAR İÇİN BİR AZAP VARDIR.
HADİS ( Gümüşhanevi 62 nolu hadisi ): Bir kul GÜNAH İŞLEMEKTE DEVAM ETTİĞİ HALDE dünya varlığından sevdiği şeyleri ona Cenabı HAKK'ın vermekte olduğunu görünce bil ki, bu şüphesiz ALLAH Teala tarafından o kul için bir istidraçtır. YANİ O KULU TEDRİCEN FELAKETE KAVUŞACAĞINA BİR ALAMETTİR.
( İnsanları kandırmak, gönüllerini yıkmak, olumsuzlukları görüp ses çıkartmamak, doğru olan kulu müdafaa edip onun yanında olmamak, kul hakkı olup büyük günahlardandır ) NAHL 19: ALLAH GİZLEDİKLERİNİZİ DE…AÇIĞA VURDUKLARINIZI DA BİLİR. HADİS: ( Hatib – Tarih ). Hz. Cabir ( r.a ) tan rivayetle Efendimiz ( s.a.v ) buyurdular ki: Bir kişi, hangi topluluğun YAPTIĞINI SEVERSE, bu sevgi sebebiyle, kıyamet gününde onların arasında haşrolur ve onların hesabı ile hesap görür. ONLARIN YAPTIKLARINI YAPMASA BİLE.
ADİYAT suresi: ANDOLSUN soluk soluğa koşan, tırnaklarıyla yerden kıvılcımlar çıkaran, sabahın erken vaktinde baskın yapan, tozu dumana katan, ve düşmanın tam ortasına dalan atlara ki, İNSAN RABB'İNE KARŞI GERÇEKTEN NANKÖRDÜR. ÜSTELİK NANKÖR OLDUĞUNU KENDİSİ DE ÇOK İYİ BİLMEKTEDİR. O, DÜNYA MALINA ÇOK DÜŞKÜNDÜR, o bilmez mi ki, İNSANLAR DİRİLTİLİP KABİRLERİNDEN ÇIKARILDIKLARINDA ve İÇLERİNDE GİZLEDİKLERİ HER ŞEY ÖNLERİNE SERİLDİĞİNDE, işte o gün RAB'leri, ONLARIN YAPIP ETTİKLERİNİ TEK TEK BİLDİRECEK ve HEPSİNİN KARŞILIĞINI VERECEKTİR.
YORUM: Surenin ilk sekiz ayeti bir kasem cümlesi oluşturmuştur. 1-5 ayetler bu cümlenin kasem ( yemin )bölümünü, 6-8. Ayetler ise kasemin cevap bölümünü teşkil etmektedir. 9-11. Ayetlerde ise UYARILAR yer almaktadır. Gözü dönmüş inançsız ve inanır gözüküp ALLAH'ın emirlerini yerine getirmeyen çıkarcıların haram helal demeden, HESABA ÇEKİLECEKLERİNİ düşünmeden nasıl mal edindikleri anlatılır. Ayrıca bu inançsızların RAB'lerine karşı nankör oldukları vurgulanarak yaptıklarının ALLAH tarafından mahşer gününde YÜZLERİNE VURULACAĞI ve CEZALANDIRILACAKLARI bildirilir.
ASR suresi: ANDOLSUN asra; akıp giden zamana ki, ( ömür sermayesi tükenen ) İNSAN GERÇEKTEN ZARAR ve ZİYAN İÇİNDEDİR. ANCAK İNANIP İYİ ve YARARLI İŞLER YAPANLAR İLE BİRBİRLERİNE HAKKI, ADALETİ, HER TÜRLÜ İYİLİĞİ ve SABRI TAVSİYE EDENLER ZARARA ve ZİYANA UĞRAMAYACAKLARDIR.
YORUM: Bu kavramı toplumsal boyuta taşıdığımızda, bulunduğumuz zaman ve zeminde adli, idari, siyasi, iktisadi ve benzeri alanlarda her türlü bozukluğun düzeltilmesi için gösterilecek çaba, yapılacak uygulama, salihatı işlemektir. Toplumsal açıdan ele alındığında ise, müminlerden oluşan toplumun sürekli bir duyarlılıkla, hakka karşı batılın yayılmasına SEYİRCİ KALMAMASI ANLAMINA GELİR. Yani toplumdaki HER FERT, hakkı, doğruluğu, adaleti sadece kendisi yerine getirmekle kalmamalı, aynı zamanda bunu başkalarına da tavsiye etmelidir. BU TAVSİYE BİR ZORUNLULUKTUR. Çünkü hakka sarılmak zordur; nefsin arzuları, menfaatler, azgınların zulmü, zalimlerin adaletsizliği, kendisine batılı örnek almış insanların baskısı, cehalet gibi birçok husus hakka sarılmaya engel teşkil etmektedir. ALLAH'ın emirlerini yerine getirmek ve koyduğu yasaklardan kaçınmakla birinci derecede kendi nefsinden sorumlu olan Müslüman, bu ayetle " NEMELAZIMCILIK "ruhunu, " BANA DOKUNMAYAN YILAN BİN YIL YAŞASIN " zihniyetini terk etmeye çağırılmaktadır. Son olarak, bu konuda şu husus asla akıllardan çıkarılmamalıdır; Kişisel olarak " hakk " üzerinde bulunanlar, TOPLUMUN BOZULMASINA SEYİRCİ KALMALARI HALİNDE, KENDİLERİ DE " HAKK " ÜZERİNDE KALAMAZLAR. Bunun doğal sonucu olarak da hüsrandan ( kayıptan – zarardan ) kurtulamazlar.
Aman yarabbi! KUR'AN ne söylüyor, biz ne anlıyoruz! Sabır, " katlanmak " değil,
" göğüs germek " demektir. Neye göğüs germek? Evet, sonunda katlanılamayacak acılara katlanma ızdırabına mahküm olmamak için, önceden her türlü şedaide ( sertliklere, çetinliklere ), her türlü mezalime ( zulümlere ) MERTÇESİNE, İNSANCASINA GÖĞÜS GERMEK…Fedakarlıkların semtine uğramayarak miskin miskin oturmak, sonra da HİSSESİNE DÜŞECEK RÜSVALIĞI
( reziliği, kepazeliği ), " Kader böyle imiş, tahammül etmeli " diye hazma ( sindirmeye ) çalışmak, hiçbir zaman sabr sözcüğü ile telif olunamaz
( bağdaştırılamaz )
( Can dostlarım! YORUMLAR, bizim yorumlarımız değildir. Hepsi KUR'AN'da açıklanmış yorumlardır. Kendimizde bir cümle dahi eklemedik ).
|