Franz ın Sayfası

Seni sevgisinden YARATAN,
senin dışında olan her şeyi de sevgisinden yarattığını unutma.
Yarattığını sevdiğin kadar ALLAH'ı sevmiş olursun.
ÖNSÖZ
ALLAHIMIN İSİMLERİ 1
ALLAHIMIN İSİMLERİ 2
AŞK
RAMAZAN FIRSATI
ALLAHIMIN İSİMLERİ 3
ALLAHIMIN İSİMLERİ 4
AHİRET ve ORADAKİ YAŞANTIMIZ
ADALET
ALLAH ve Peygamberler kimleri korur.
AFFETMEK
ALLAH NEDEN BİZ DİYOR
ALLAH’IMIN YEMİN EDEREK BAŞLADIĞI SURELER
ALLAH’IN AZABI KİMLEREDİR
ALLAH KISKANÇTIR
ALLAH KORKUSU
ALLAH AYIRMAZ KAYIRMAZ
ALAK SURESİ
ALLAH KİMLERİ RAHMET ve ŞEFAATİNDEN UZAKLAŞTIRIR
ALLAH’A İNANMAK
ALLAH’IM “ OL “ DEDİĞİNDE NASIL OLDURUR
ALLAH NASIL DUYAR-İŞİTİR-GÖRÜR
ALLAH NASIL DAVRANMAMIZI İSTİYOR
AHZAB SURESİ BİZİ UYARIYOR
AKLIMIZI ALLAH’IMIZIN İSTEDİĞİ ŞEKİLDE KULLANMAK
ALLAH’A YARDIM ETMEK
ALLAH KİMLERİ RAHMET ve ŞEFAATİNDEN UZAKLAŞTIRIR
ALLAH ve İNSAN BİRBİRİNDEN KOPUK İKİ AYRI VARLIK MIDIR ?
AHDE VEFA
ALLAH DÜŞÜNCELERİ DE BİLİR
ALLAH’TAN DİLEMEK
ALTIN ANAHTARLAR
AYETEL KÜRSİ AÇIKLAMASI
ANA – BABA – EVLAT
ALLAH YALNIZ MÜMİNLERE YARDIM EDER
BANA NE, BEN BÖYLEYİM DEMEK YOK
BİZ BEDENLENMEDEN ÖNCE
BAYANLAR İLE EL SIKIŞMAK
ALLAH’IN BİZE VERDİĞİ GÜCÜ KULLANMAK
CEBRAİL YALNIZ FATİHA ve NEML SURELERİNİ BESMELEYLE VERDİ
AN’I YAŞAMAK NEDİR
DUA
DİLEKLERİMİZİN OLMASI İÇİN
DUANIN İKİ YÖNÜ
DOST
DUALARIN İŞLEYİŞİ
ARAŞTIR,ÖĞREN VE UYGULA
DÜNYAYA NİYE GELDİK
DÜNYA İLE AHİRETİ BİR TUTMAK
DOĞRULUK
DÜNYADA NE BÜYÜK BİR GÖREVİMİZ VAR BİLİYOR MUYUZ
Hz. FATIMA’NIN DUASI
EŞ OLMAK (KARI–KOCA DEĞİL)
Hz. FATIMA
EN’AM SURESİNDEKİ UYARILAR
FATİHA - YASİN
HİMALAYALAR’DAKİ SİVANA BİLGELERİN BİLGİLERİ
EZELDE ve DÜNYADA YAPTIKLARIMIZLA
NİÇİN EUZÜBİLLAHİ
HİÇKİMSE BAŞKASININ GÜNAHINI YÜKLENMEZ
İNSANLAR NELER YAPTIKTAN SONRA ALLAH’IN GAZABI GELİR
İNSAN NASIL HAYVANDAN AŞAĞI OLUR
HERŞEY ALLAH’TAN DEYİP KÖŞEYE ÇEKİLMEK Mİ?
İMTİHAN
HERKES İYİ BİR İNSANMIDIR
GARİP SABAHAT ABLANIN KALEMİNDEN 2
GARİP SABAHAT ABLAMIN KALEMİNDEN 4
Hz. İBRAHİM
HALA MI YANLIŞLARINA DEVAM EDECEKSİN
GÖÇ EDENİN ARKASINDAN ...
GARİP SABAHAT ABLA nın kaleminden 3
GARİP SABAHAT ABLANIN KALEMİNDEN 1
GECE UYUDUĞUMUZDA,RUHUMUZ MANA ALEMİNE ALINDIĞINDA
GÖÇ ETMEK (ÖLÜM)
İNSAN OLABİLME SANATI
İFTİRA ATANLAR
İNSANLARIN GERÇEK YÜZLERİ
GÖNÜL
HADİS
HZ.HAMZA
HADİSLER
KENDİMİZDE BAŞARMAMIZ GEREKENLER
UYARI
UYDURULMUŞ HADİSLER
HİZMET v e VAZİFE
KİMLERDEN UZAK KALMALIYIZ
HOŞGÖRÜ
KEVSER SURESİNİN RESULÜMÜZÜN AÇIKLAMASI
HANGİ ANNE BABAYA ÜF DENMEZ
ALLAH’IN UYARILARINA UYMAYANLAR
İNSAN,MÜSLÜMAN,MÜMİN,KUL
KADERDEKİ ROLÜMÜZ
KİMİ İNSANIN DÜNYA SINAVI NİÇİN AĞIRDIR
İNSANLARIN,VAREDİLMİŞ HER ZERRENİN,KÂİNATIN NİYE DUAYA İHTİYACI VARDIR
KORUMAK ve KORUNMAK
KADER
İNSANLARIN ÇOĞUNA UYARSAN
İNSANİ DEĞERLER ve kafirler
İTİKAF - ERBAİN
KUR’ANI ANLAMADAN OKUMAK
KUR’AN ve İÇİNDEKİ YABANCI LİSANLAR
KUR’AN SURELER HALİNDE İNMEMİŞTİR
KİMLER MÜNAFIKTIR
KENDİMİZİ ARINDIRMAMIZ
KUR’AN ve DİN
KIYAMET
KUR’AN’daki Tevrat,İncil,Zebur sureleri
KUL HAKKI
KÖTÜLÜKLERİ İYİLİKLE DEFETMEK
KUR’AN’I YAŞAMAK
KÖTÜLÜKLERİ ALLAH YAPTIRMAZ
NASİHATLER
Hz.HUHAMMED ve Hz. HATİCE
NAMAZ İLE İLGİLİ BİLGİLER
MÜSLÜMAN KİMDİR
NAMAZ - SALAT
Hz. MUHAMMED ( s.a.v )
MELEKLER
HER NAMAZ KILAN MÜMİN MİDİR
Hz. MERYEM
MAKAM
NEDEN HZ.MUHAMMED KÖTÜ SÖZ DUYACAĞI KİŞİNİN YANINA GİTMEZ VE YANINA SOKMAZDI
MELEKE
NASIL İNSAN OLUNUR
NEFS
NİYAZ
NİÇİN
OLAYLAR BİZE NE ÖĞRETİYOR
O GÜN
OLUŞ - BULUŞ
PEYGAMBERİMİZİN ve VELİLERİN ÖĞÜTLERİ
OLAYLAR KARŞISINDA NASIL DAVRANMAMIZ GEREKİYOR
PEYGAMBERLER DE HESABA ÇEKİLECEKLER
ÖĞÜTLER
RESULÜMÜ SEVMEKLE,O’NU SEVMİŞ Mİ OLUYORUZ.
ÖFKE
RUH
RUH ve RÜYA
RAMAZAN ve ORUÇ
REANKARNASYON
RESULÜNDEN
SEKAR’A ATILMAK
SESLENİŞ
SELAM
SALAVAT
SEVGİNİN YAŞANMASI
SEVGİ
SORUMLULUKLARIMIZ
SEYİRCİ OLARAK GELMEDİK DÜNYAYA
SİZ KENDİNİZİ DÜZELTMEYE BAKIN
SİTEM ETMEK
SÖZÜNDE DURMAK
SIRLAR DERYASI
SÖYLEŞİ
ŞEYTAN’IN VASIFLARI ve ETKİLEMESİ
TESLİMİYET
TANRI’M muradını nasıl gerçekleştiriyor
ŞEMS ve MEVLANA
ŞÜKÜR ve HAMD
TEVHİD (TEKLİK – BİRLİK)
TAHKİKİ İMAN
TEVEKKÜL NEDİR
TORUNUM CAN ve AİLEM
YARADILIŞ KAÇ EVREDE GERÇEKLEŞTİRİLDİ
YOLA GİRİŞ
EDEP 1
EDEP 2
YAKINDA OLACAK BÜYÜK OLAYLAR
YÜKLENDİĞİMİZ ve YAYDIĞIMIZ AKIM ( ENERJİ )
YED-İ NE DEMEK
ZİNA
MESAJ BORDU

ESMA-İ  HÜSNA

                                      ( ALLAH'IMI  TANITAN  İSİMLERİ )

 

Bismillahirrahmanirrahim!

Can Dostlarım!

Bu güne kadar bize bir öğüt, yol gösterici olan ALLAH'ımın insanlar için en büyük lütfu olan         

" İNSANLIĞIN ANAYASASI " KUR'AN'I KERİM'İ, ayetlerde " anladığın dilde oku, öğren, uy, öğret " demesine rağmen; arapça okuyup, ALLAH'ımın bizden neler istediğini, neler yaparsak

" gözümüzü, kulağımızı, kalbimizi " mühürleyip bizi cehenneme atacağını ve ahirette "BİZİMLE KONUŞMAYACAĞINI " ve neler yaparsak; bizim gönül gözümüzü açıp, dünyada ALLAH'ı ( kendisini ) bulduracağını, dünyada ve ahirette RAHMETİNİ ve RESULÜ'müzün ŞEFAATİNİ VERECEĞİNİ ve göç ettiğimizde ( öldüğümüzde ) ZAT'ına KATACAĞINI, bilmeden, öğrenmeden 

okuyup " BU GÜNKÜ CEHALETİMİZE DÜŞTÜK ".

SEN  KAİNATTA NOKTADAN  DA  KÜÇÜK BİR ZERRESİN, KOSKOCA BEDENİNDE  KÜÇÜCÜK BİR KANSER MİKROBU, BEDENİNİ HARAB EDİP SENİ ÖLÜME SEVKEDİYORKEN. SEN ALLAH'IMIN EMRİNİN DIŞINDA HAREKET EDİP BİRŞEY YAPTIĞINDA  EVRENE VERDİĞİN ZİYANI  DÜŞÜN VE YÜKLENDİĞİN  KUL  HAKKININ  HESABINI NASIL VERECEĞİNİ DÜŞÜN BİRDAHA  DÜŞÜN.

2010 senesinde Diyanet İşleri Bakanlığının 22 bin kişi üzerinde yaptırdığı ankette:

% 20 hayatta KUR'AN'ı eline almamış. % 60 KUR'AN'ı eline aldığı ama yüzüne okuyamadığı.

% 40 KUR'AN'ı yüzüne okuyabildiği. % 80 kesimin KUR'AN'ın manasını bilmediği.

% 1 KUR'AN'ı Türkçe okuyup anladığını ve EMİR'lerine uymaya gayret ettiğni söylemişler. Demekki 22.000 kişiden ancak 220 kişi KUR'AN'ı anladığı dilde okuyup haline vermeye gayret ediyor, ne acı bir gerçek bu değilmi.

   ÖNEMLİ  OLAN  MÜSLÜMANIM DEMEK DEĞİL, MÜSLÜMANCA YAŞAMAKTIR.

 İnsanların çoğu " Esma-i Hüsna'yı " ezberle cennete gidersin diyorlar ve bilmeyenlere de bunu öğretip yanlış yapmalarını sağlayıp hem karşılarındaki kişilerin günaha girmelerine sebep oluyorlar, hem de karşılarındaki kişilerin de günahlarını yüklenip kendi günahlarının çoğalmasını sağlıyorlar.

ALLAH'ım kendisini isimleriyle bize en güzel şekilde tanıtır. Bu ilahi isimler vasıtasıyla insan, yaşayışının her türlü durumunda ALLAH ile bir bağ ( irtibat ) kurma imkanına kavuşur. Esma-i Hüsna'nın en önemli işlevi ALLAH ile insan, insan ile ALLAH arasında münasebetleri en ideal

( uygun ) bir seviyede gerçekleştirmektir. İsimlerinden ALLAH'ı tanıyıp o sıfatlarını bizde yaşanır hale getirmek mecburiyetindeyiz, dünyaya gelmeden önce ALLAH'a bunu yapacağımıza dair söz verip geldik ve bundan sorumluyuz. ( Şems suresini okuyun lütfen )

         Kalem dünyayı yazmışsa okumak görevindir. Hem ağlayıp hem gülmek, hem eğriye yön vermek, hem hatayı yenmek, seni sana bildirecek, sana SENDE OLANI ( ALLAH'ı ) bulduracak ve cümlemizi bu sofrada buluşturacak. Niyazların en güzelini sevenlerle, sevilenlerle söyleştirecek. Günümüz gecemizi aydın etsin, ne günde ne gecede dostsuz bırakmasın. 

Esma-i Hüsna, Hakikatin sonsuzluğunda O, eşsiz DOST'a yolculuktur. Haydi, uzatın ellerinizi ve yüreğinizi YARATAN'a! " Bilmekten " " Bulmaya " bir yolculuk bu!

İSRA suresi, ayet 96: De ki; Benimle sizin aranızda tanık olarak ALLAH yeter. Kuşkusuz O, insanların her yaptığından haberdardır ve onları görür.

          A'RAF suresi, ayet 196: Kuşkusuz benim yardımcım, Kitab'ı indiren ALLAH'tır. O, İYİLERİN YARDIMCISIDIR.

EN'AM suresi, ayet 155: Bu KUR'AN, bizim indirdiğimiz mübarek bir KİTAB'tır. Şu halde ONA UYUN ve ALLAH'a karşı gelmekten sakının ki, size merhamet edilsin.

          HADİS ( 3. Buhari, I'tisam 2, Edep, 70 ): Muhakkak ki, en güzel söz ALLAH'ın KİTAB'ıdır. Engüzel yol da Hz. MUHAMMED ( s.a.v )'in yoludur. İşlerin en kötüsü de dine aykırı olarak sonradan çıkarılandır.

RAHMAN suresi, ayetler 1, 2, 3, 4 : Rahman, KUR'AN'ı öğretti, insanı yarattı; ona konuşmayı talim etti.

Ayette de açıkça bildirildiği gibi, biz dünyaya gelmeden önce ALLAH'ım zerrelerimize bütün isimlerini öğretip yüklemiş. Bizler mevcut olan bilgiyi uyarıp, ortaya çıkartmaktayız. Yani, o bilgiyi

elde etmiyoruz: idrak edip keşfediyoruz. ALLAH'ımın isimleri 99 ile sınırlı değildir, bütün isimleri de KUR'AN'da belirtilmemiştir.

 

 

Binbir ana zerre vardır her kulunda; dağılmadan tutar, sevgiyi birbirine katar. RUH'un nüfus edebildiği, devamlı irtibatta olduğu zerreler sayısı kadar kuluna kapı açılır. Bilgi, alışa – verişe gelişir; her zerren, verdiğin halde " HAY  " diye söyleşir. ALLAH'ımın bir sıfatını hallenince

( kendinde yaşanır hale getirirsen ) ALLAH'ın o sıfatına bağlı diğer kapıları kendiliğinden açılır.

Kendini tanı ki, O'nu ( ALLAH'ı ) bulasın! Kendini tanı ki, VERDİĞİ'Nİ  bilesin, her zerreye niyazını katasın.

Her yaratılan için niyaza durunuz! Çünkü, zerreden sizin, sizden zerrenin alacağı vardır! Asla, alacaklı – borçlu kalmayın birbirinize. Her zerre NİYAZ BEKLER, sizlerin beklediği gibi.

Unutmayın, sizler de zerrelerden oluşursunuz; her zerrenizde, niyaz ile buluşursunuz. Elbet kendi bedeniniz dahi sizden niyaz bekler, niyaz ile kulunu birbirine iter.

Mü'min olan bilir!RESULÜ, HAK ile yaratılan arasında TEK KAYNAK'tır. Her zerrede NUR'aniyeti ile mevcuttur. " RUH'aniyeti; HAK ile bağı.." " NUR'aniyeti; kul ile ağıdır ".

ALLAH'ımın sıfatları RESULÜ'müz ile tecelli eder. Biz ALLAH'ımın sıfatlarını öğrenip hallenince, önce RESULÜ'ne katılmaktayız ve Fahrialeme katıldıkça, o'nun ile birlikte ALLAH'a katılmaktayız. Nasıl katılıyoruz? Önce sıfatlarıyla ALLAH'ı tanırız, sonra bu sıfatları yaşar hale geldiğimizde " yaşayan KUR'AN " olmaya başlarız ve böylelikle ALLAH'ı dünyada bulmuş oluruz.

           Her kulu RESULÜ ile geldi, ER kulu " O'ndan " dedi, RESULÜ'nde HAKK'ın RIZASI'nı gördü. YÜCE ALLAH RESULÜ'ne ADIM ile ANILSIN DEDİ, MÜHRÜ'nü verdi. ALLAH'ımın MÜHRÜ o'ndadır, o'nda kalacak; kıyamet gününde, her kulu belgesini o'ndan ( Resulü'nden ) alacak! GÜL'ÜMÜZ, SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZ'in kab ölçüsü, KUR'AN'ı KERİM'dir.

" Örnek alayım, öyle olayım "diyeceğin tek varlık, Hz. MUHAMMED'dir. Her ulu, o'nun bir tek vasfı ile yol bulmuştur; RESULÜ'müz, bütün vasıfları bünyesinde toplamıştır. Her bir ULU, o'nun yolunun tozunu tamamlar.

HADİS ( Münavi, Feyzu'l Kadir, III.467 ) Hz. MUHAMMED ( s.a.v ) " Dost, yanına vardığında

sana ALLAH'ı hatırlatandır " buyuruyor.

Dünyanın haline bak, insanın yolunu gör, içindeki şeytanı at, Sevgilinin haline bürün. Bürün ki; O'nun ismi seni yüceltir. Bürün ki; dilenen tahta seni oturtur.

HAKSIZLIĞA  SAPIP  BÜTÜN  İNSANLAR  SENİ  TAKİP  EDECEĞİNE, ADALETLE

           HAREKET  EDİP  TEK  BAŞINA  KAL, DAHA  İYİ. ( GANDHİ )

ALLAH bizden bakar; O, bizimle ocağı yakar. ALLAH, bizimle dilenen ele su döker. O'nun olduğu mekan ( gönül ) ARINMALI, KORUNMALI; oraya her giren barınmalı ve her insan, ALLAH'ın sevgisi ile sarınmalı.

En güvenilen insan; görüldüğünde ALLAH'ı düşündüren insandır. Sadece O'nu ( ALLAH'ı ) düşününüz, O'nun ( ALLAH'ın ) isimlerini belleyiniz. O'nun isimlerini KENDİNİZE UYGULAYINIZ. Dualarınızda isimlerini tesbih ediniz. O isimleri HALLENİNCE göreceksiniz ufkunuz açılacak.

A'RAF suresi, ayet 180: En güzel isimler ALLAH'ındır. Öyleyse ALLAH'ı onlarla çağırın. O'nu yanlış adlarla isimlendirenleri TERKEDİN. Yaptıklarının karşılığını yakında göreceklerdir.

İSRA suresi, ayet 110: De ki: " İster ALLAH diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangi ismi ile O'nu çağırırsanız çağırın, bilin ki bütün güzel isimler O'nundur. O halde namazında çok yüksek sesle de okuma, çok alçak sesle de okuma. Bu ikisi arasında bir yol tut.

TAHA suresi, ayet 8: ALLAH'tan başka TANRI yoktur, en güzel isimler O'nundur.

HAŞR suresi, ayetler 22, 23, 24: O ALLAH ki; O'ndan başka ilah yoktur. Gaybı da, müşahede edebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O'dur. O ALLAH ki, O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir;

Kuddus'tür; Selam'dır; Mümin'dir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cebbar'dır; Mütekebbir'dir. ALLAH ( müşriklerin ) şirk koştuklarından çok Yücedir. O ALLAH ki, yaratandır, ( en güzel biçimde ) kusursuzca var edendir, " şekil ve suret "verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir.O, Aziz, Hakimdir.

İşi gücü dünya isteği olan kişinin ve ALLAH'ın doğru yola ilettikten sonra tekrar eski hallerine dönüp, dünya isteklerine dönen kişilerin hallerinin ne olacağını Ayet ve hadisler ile açıklayalım.

 

 

NAHL suresi,ayet 61: Şayet ALLAH insanları zulümleri ile cezalandırsaydı, yeryüzünde bir tek deprenen canlı bırakmazdı, fakat onları belirli bir sureye kadar erteler. Sure sonu geldiğinde ise ne bir an erteleyebilirler , ne de öne alabilirler.

          ALLAH'ım onları ikaz eder ama onlar gene ALLAH'ımın YASAK ETTİĞİ ve LANETLEDİĞİ şeyleri yapmaya devam ederlerse, ALLAH niyetlerinin onları nereye götüreceğini göstermek için, olumsuzluklarını yapmalarına müsade eder, süre sonunda da onlara hak ettikleri cezayı verir.

HADİS: BİZ birşey yaptıracağımız vakit, kulun aklını alır, o işi yaptırırız; sonra aklını verir YANIŞA BIRAKIRIZ.

ALLAH'ım her yaratılmış olanın amacına uygun ( niyetine göre ) işlevini yapmasını bekleyip,

o işlevini tamamladıktan sonra sonuçlarını yaşatır. ALLAH'ın, zalimin zulmüne müsade etmesi, hem zalim hem mazlumun yönünden yaşanacak işlevin tam hakkıyla yaşanması ve daha sonra sonuçlarının oluşması içindir. Cezanın oluşması için, yapılanlar Melekler tarafından kaydedilir ve bunun sonucunda kişiye cezası verilir.

HADİS ( Gümüşhanevi 62 ): Bir kul günah işlemekte devam ettiği halde, dünya varlığından sevdiği şeyleri ( para, dünya malı, şöhret, makam, methedilmek ) ona, Cenabı HAKK'ın vermekte olduğunu görünce bil ki, bu şüphesiz ALLAH Teala tarafından o kul için bir istidraçtır. YANİ O KULU TEDRİCEN  FELAKETE KAVUŞACAĞINA BİR ALAMETTİR.

HADİS ( Buhari ): Resulümüz buyurdular: Benim ve sizin benzeriniz, ateş yakan ve ateşine pervane ve çekirgeler düşmeye başlayınca onları men etmeye çalışan kimse gibidir. Ben sizi ateşe düşmektan kurtarmak için eteklerinizden, ayaklarınızdan yapışıyorum. SİZ İSE BENİM ELİMDEN KURTULMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ.

          ALLAH'ımın isimlerini halimize vermeye ve KUR'AN'ın emirlerine aynen UYMAK MECBURİYETİNDEYİZ. Aksi takdirde büyük cezaya çarptırılırız. Bunlar ile ilgili ayetleri yazıyoruz LÜTFEN dikkatlice okuyun. ALLAH'ı kandıracağınızı umuyorsanız yanılırsınız, ancak kendinizi kandırırsınız ve hem dünyada hem de ahirette çekeceğiniz AZABI kendiniz seçmiş olursunuz.

ZUHRUF suresi, ayet 44: Şüphesiz ki o KUR'AN; hem senin için hem de senin halkın için KENDİSİNDEN SORUMLU  TUTULACAĞINIZ BİR ÖĞÜTTÜR.

NEM suresi,ayet 29 – ZÜMER suresi, ayet 59 : O halde, BİZİ anmaya ve KİTAB'ımıza sırt dönen ve dünya hayatını yegane gaye edinenleri sen de bir tarafa bırak.

AHZAB suresi, ayet 36: ALLAH ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman bir kadın ve erkeğe  O İŞİ KENDİ İSTEKLERİNE GÖRE SEÇME HAKKI YOKTUR. Her kim ALLAH ve Resulüne karşı gelirse bir sapıklığa düşmüş olur.

CASİYE suresi, ayet 8 – LOKMAN suresi, ayet : Ki  ALLAH'ın ayetlerinin kendisine okunuşunu dinler, sonra böbürlenmiş olarak İNADINA DEVAM EDER. Sanki hiç duymamıştır onları. Artık acıklı bir azapla muştula böylasini.

MAİDE suresi,ayet 45: ALLAH'ın indirdiği ile HÜKMETMEYENLER  zalimlerin ta kendileridir.

ARAF suresi, ayet 40: AYETLERE UYMAYANLARA GÖKLERİN KAPILARI AÇILMAZ.

ZÜMER suresi, ayet 59 – YASİN suresi, ayet 46: Ayetlerim sana ulaştı fakat sen onları yalanladın

onları kabul etmeyi kibrine yediremedin ve Kafirlerden oldun.

ALLAH'IN ZATİ sıfatları, SÜBUTİ sıfatları ve hepimizin halimize vermek, bizde yaşanır hale getirmekle mecbur olduğumuz sıfatları ( ADLARI ) vardır.

ALLAH'IN  ZATİ SIFATLARI:

VÜCUD : ALLAH'ın varlığı ZAT'ının gereğidir.

KIDEM  : Varlığının başlangıcı yoktur.

BEKA     : Varlığının sonu olmamasıdır.

MUHALEFETUNLİ'L – HAVADİS : Sonradan olanlara benzememesidir.

VAHDANİYYET : ZAT'ında ve sıfatlarında bir ve tek olması, eşi, benzeri ve ortağının bulunmamasıdır.

KIYAM Bİ-NEFSİHİ: Var olmak için başka varlığa ihtiyaç duymamasıdır.

ALLAH'IN  SÜBUTİ  SIFATLARI: ( Müsbet, isbatlı olan )

HAYAT   : Yüce ALLAH ezeli ve ebedi olarak diridir ve canlıdır. Her şeye can verendir.

İLİM       : ALLAH her şeyi bilendir. Olmuşu, olanı, olacağı, gelmişi, gizliyi, açığı bilir.

SEMİ      : ALLAH herşeyi işitendir.

BASAR   : Yüce ALLAH her şeyi görendir.

İRADE    : Her şey O'nun dilemesi ile olur.

KUDRET: ALLAH sonsuz güç ve kudret sahibidir.

KELAM  : ALLAH'ın harf ve sese ihtiyaç olmadan konuşması demektir. Nitekim O,                                 

                   Peygamberlerine konuşmuş, onlara hitap etmiş, emir ve yasaklar vermiştir.

TEKVİN  : ALLAH, yaratan varlıkları örneği olmadan icat eden, var edendir.

 

A D L : Çok adaletli, mutlak adil.

Hep adaletten bahsederiz ve bize adaletli davranmalarını isteriz, peki biz gerektiği gibi ÖNCE KENDİMİZE, sonrada etrafımıza ALLAH'ımın emrettiği gibi adaletli davranıyor muyuz? Dünya bir imtihan yeridir, hepimiz imtihanlarımızı ne ölçüde verirsek göç ettiğimizde ( öldüğümüzde )

buradan hak ettiğimiz yere gideceğiz.

ENBİYA suresi, ayet 35: Her can ölümü tadacaktır. BİZ, bir imtihan olarak sizi kötülükle ve iyilikle deneriz. Sonunda BİZE döndürülürsünüz.

ANKEBUT suresi, ayetler 1, 2, 3, : Elif, Lam, Mim: İnsanlar," inandık " dediler diye, SINANMADAN bırakılacaklarını mı sandılar. BİZ KESİNLİKLE onlardan öncekilerini de sınadık.

ALLAH kimlerin doğru söylediklerini, kimlerin de yalancılar olduğunu kesinlikle bilir.

          Her şeyimiz yerinde iken, hiç bir sıkıntımız yokken elbet imtihan olmayız. İmtihanlar bize bir ayna olup, bizdeki yanlış ve eksiklerimizi bize gösterir. Bize düşen görev bu yanlışlıklarımızı ve eksikliklerimizi hemen düzeltip, ALLAH'ımın bizden istediği gibi davranıp mesuliyetlerimizi yerine getirmemizdir. Yoksa benim huyum bu ne yapalım deyip hatalara ve günahlara devam etmek değildir, şunu unutmayın ki ALLAH küçük hatalarımızı ve günahlarımızı affeder, yoksa büyük günahları hele LANET ETTİĞİ günahlarla hataları affetmez, ALLAH'ın sabrı sonsuz değildir. Hele KUL HAKKI'nı ve KUL GÖNLÜNÜ kıranları, dünyada da ahirette de o kişiler onlara haklarını helal etmeden ve onları affetmeden ALLAH'ım onları affetmez. Bunu ayetlerde apaçık belirtmiştir ALLAH'ım.

MAİDE suresi, ayet 105 : Ey inananlar, siz kendinizi düzeltmeye bakın. SİZLER DOĞRU YOLDA OLDUĞUNUZ SÜRECE, yoldan sapanlar size zarar veremez. Hepinizin dönüşü ALLAH'adır. ALLAH size neler yaptığınızı haber verecektir.

          Bizden önce yaşayanlar, bizden çok zor şartlarda kuvvetli imtihanlar geçirmişler ve herkes imtihanında başarılı olduğu ölçüde öte alemdeki ALLAH'a yakınlık mertebesini kazanmıştır.

BAKARA suresi, ayet 214: Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız! Onlar öyle sıkıntı ve zorluklarla karşılaşıp sarsıldılar ki, sonunda elçileri ve onunla birlikte iman edenler: " ALLAH'ın yardımı ne zaman gelecek! "dediler. İyi bilin ki ALLAH'ın yardımı kesinlikle yakındır.

BAKARA suresi, ayet 155: BİZ,sizi KORKU, AÇLIK, MALLARINIZ, CANLARINIZ ve ürünlerinizden EKSİLTMEK suretiyle KESİNLİKLE SINARIZ.Sabredenleri müjdele.

( Burdaki sabır, eziyetlere, işkencelere, namusunuza, şerefinize yapılanlara boyun bükmek değildir,

Abdülkadir Geylani Hz. " Sabır boyun bükmek değil, mücadele etmektir " demiştir. Siz kendinizi korumak ve hakkınızı almak için herşeyi yaptıktan sonra sonucunu beklemektir.)

  NİYETİNİ EMEĞİNLE BESLE Kİ, HAK ETTİĞİNE ERESİN.( Hz. MUHAMMED )

          NECM suresi, ayet 39: Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası  yoktur. 

TEVBE suresi, ayet 119: Ey inananlar, ALLAH'a karşı SORUMLULUĞUNUZU YERİNE GETİRİN ve DOĞRU OLANLARLA BİRLİKTE OLUN.

ALİ İMRAN suresi, ayet 77: Fakat ALLAH'a verdikleri sözü ve KENDİ YEMİNLERİNİ BİRKAÇ PARAYA SATANLARA gelince, onların ahirette hiçbir nasibi yoktur. ALLAH ONLARLA KONUŞMAYACAK, KIYAMET GÜNÜNDE ONLARA BAKMAYACAK ve ONLARI TEMİZE ÇIKARMAYACAKTIR. Onların hakkı elim bir AZAPTIR.

RUM suresi, ayet 6: Bu ALLAH'ın va at ettiğidir. ALLAH VADİNDEN CAYMAZ; insanların ÇOĞU bilmezler.

NAHL suresi, ayetler 91, 94, 95, 96 : Verdiğiniz sözleri ve yeminlerinizi yerine getirin, bozmayın. Nasıl olur ki, ALLAH'I ÜZERİNİZE KEFİL YAPMIŞTINIZ! ŞÜPHE YOK Kİ, ALLAH YAPTIKLARINIZI TAMAMEN BİLİR.

          FETİH suresi, ayet 29: MUHAMMED, ALLAH'ın Resulü'dür. O'nun maiyetinde bulunanlar, KAFİRLERE KARŞI ÇETİN, kendi aralarında ise merhametlidirler.

Dert ALLAH'ımın sevdiği kuluna olan lutfu'dur. Derdi olanın dünya ile bağı kalmaz, ALLAH'a yönelir.

HADİS ( Buhari, Merde 1 ): Resulullah ( s.a.v ) buyurdular: ALLAH, hayrını dilediği kişiyi sıkıntıya sokar.

İmtihan talep edene değil, LAYIK OLANA VERİLİR. İmtihanlar mümin olanlar içindir. Diğerlerine dünya malını ve zevklerini verir ve bir başağrısı dahi vermez ki, ALLAH demesin.

HADİS: Bir insanın ALLAH'a olan imanı çoğaldıkça başındaki belayı çoğaltırız, ta ki nefis kırıntısı

kalmayıncaya kadar.

           NİSA suresi, ayet 75: Zulüm gören erkekler, kadınlar ve çocuklar için NEDEN SAVAŞMIYORSUNUZ?

HADİS ( İbn Mace, fitne 20 ): İnsanlar zalimi görüp zulmüne ENGEL OLMAZLARSA, ALLAH'tan hepsini kaplayan bir azabın gelmesi yakındır.

YARADILANI KORUDUĞUN GİBİ, KENDİNİ DE KORUMAK, KULLUĞUN ve YARADILMIŞLIĞIN ASIL GÖREVİDİR. İNANDIĞINA: DAĞLAR OLSA ÖNÜNDE

                                              SAHİP  ÇIK. ( Hz. MUHAMMED )

Haksızlık karşısında EĞİLMEYİN. Eğer eğilirseniz, hakkınızla beraber HAYSİYET ve ŞEREFİNİZİ de KAYBEDERSİNİZ. ( Hz. ALİ )

NİSA suresi, ayet 135: Ey inananlar, adaleti hakkıyla yerine getirin. KENDİ  ALEYHİNİZE ,

zengin olsun fakir olsun – anne, babanızın yahut akrabalarınızın – aleyhine olsa bile ALLAH İÇİN ADİL ŞAHİTLER OLUN ve ALLAH onlara sizden daha yakındır. Arzularınıza uyup da  ADALETSİZLİK YAPMAYIN. Eğer bildiğinizi değiştirir ya da şahitlikten vazgeçerseniz vazgeçerseniz, ALLAH bütün yaptıklarınızdan HABERDARDIR.

          KASAS suresi, ayet 17: Musa: RABB'im! Bana lütfettiğin nimetlere and olsun ki, artık SUÇLULARA ve ( SUÇA  İTENLERE ) ASLA  ARKA ÇIKMAYACAĞIM, dedi.

Şahitlik sırf mahkemelerde şahitlik etmek değildir! Yaşadığımız her olayda, gördüğümüz ve duyduğumuz her şeyi doğru söyleyip, Nisa 135 ayetinde de apaçık yazılı olduğu gibi, ki olursa olsun daima DOĞRU  OLANIN  YANINDA olup, onu korumamız EMREDİLİYOR. Biz gerçekleri ( olayları, kişileri, kişilerin yaptıklarını ) olduğu gibi görüp kabullenmiyoruz, görmek istediğimiz gibi, İŞİMİZE GELDİĞİ GİBİ görüp GERÇEKLERİ ÖRTMEYE ÇALIŞIYORUZ.

Bunu yaparak ALLAHI KANDIRACAĞINIZI zannediyor ve hem dünyada hem öldüğünüzde bunların önünüze çıkartılmayacağını ve bunlardan yargılanmıyacağınızı mı zannediyorsunuz! KUR'AN 'da bunlara karşı nasıl davranmamız gerektiği apaçık yazılmıştır. Bizler KUR'AN'da EMREDİLDİĞİ gibi davranmakla yükümlü ve sorumluyuz.

HADİS ( Ebu Nuaym, Hılye ): Resulullah ( s.a.v ) buyurdular ki: Bir kul, bir adım dahi atsa, ALLAH o adımı hangi gaye ile attığını mutlaka ona soracaktır.

TÖVBE suresi, ayet 123: Ey iman edenler! Kafirlerden ( öncelikle ) YAKININIZDA OLANLARLA  SAVAŞIN ve SİZDEN BİR SERTLİK BULSUNLAR. Bilin ki, ALLAH kendisine karşı gelmekten SAKINANLARLA  BERABERDİR.

          Emirdağ lı lahikası sayfa 145: Küfre rıza küfür olduğu gibi, dalalete fıska, ZULME RİZA DA FISKTIR, ZULÜMDÜR, dalalettir.

İmamı Azam Ebu Hanife ( el-Fikhu'l – Ekber kitabı ): Zulme karşı sessiz kalıp kabullenmeyip mücadele etmelidir.

Ahmet bin Hambel – Ebu Hasan el – Eş'ari – Ebu Mansur Maturidi: Aşağılanmaya, küfre, eziyete, zulme karşı koymalıdır.

 

MERYEM suresi, ayet 72: Sonra biz KORUNUP  SAKINANLARI KURTARACAĞIZ. ZALİMLERİ DE orada dizleri üzerinde çökmüş bırakacağız.

          EN'AM suresi, ayet 46: De ki: " Gördünüz mü / düşündünüz mü hiç: eğer ALLAH sizin İŞİTMENİZİ, GÖRMENİZİ alır ve KALPLERİNİZİ MÜHÜRLERSE, onları size ALLAH'tan başka getirebilecek ilah kimdir?" Bak, BİZ ayetleri nasıl açıklıyoruz da onlar yine sırt çevirip engelliyorlar.

ZÜMER suresi, ayet 55: Farkında olmadan, ANSIZIN azap size gelmeden önce RABB'inizden size indirilenlerin EN GÜZELİ  KUR'AN'A  UYUNUZ.

 

AFFETMEK :

AFÜVV: Affeden, bağışlayan.

GAFFAR: Günahları tekrar tekrar çokça bağışlayan.

GAFUR: Kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır.            Can dostlarım!

Yazımıza Hz. ALİ'nin bir sözü ile başlamak istiyoruz." Haksızlık karşısında eğilmeyin, eğer eğilirseniz, hakkınızla beraber HAYSİYET ve ŞEREFİNİZİ DE KAYBEDERSİNİZ.

ALLAH'ımın lanetlediği ve kesinlikle affetmediği eylemleri bizim affetme hakkımız var mıdır? Işte bunun ile ilgili birkaç ayet.

AHZAB suresi, ayet 36: ALLAH ve Rasulü bir işe hüküm verdiği zaman, bir kadın ve erkeğe o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim ALLAH ve RESULÜ'ne karşı gelirse bir sapıklığa düşmüştür.

AHZAB suresi, ayet: Şüphe yok ki ALLAH'a ve Resulü'ne eziyet verenlere, ALLAH DÜNYADA ve AHİRETTE LANET ETMİŞTİR. ( ONLARI RAHMETİNDEN KOVMUŞTUR )

          Bu ayeti defalarca iyice düşünerek okuyunuz LÜTFEN. KUR'AN her devire aittir. Bu devirde    ALLAH'a ve Resulü'ne nasıl eziyet çektirebiliriz? Ne yazık ki, herşeyi bizim dışımızda arıyoruz, halbuki her aradığımız bizde, bizim içimizde BİZ KENDİMİZİ ARIYORUZ da bundan haberimiz yok. ALLAH'ım demiyor mu " BEN SANA ŞAH DAMARINDAN DA DAHA YAKINIM ".   

 KAF suresi, ayet 16: Andolsun ki, insanı biz yarattık ve biz, nefsinin ona ne fısıldadığını da biliriz,  BİZ ona ŞAH DAMARINDAN DAHA YAKINIZ.

TA HA suresi, ayet 46: ALLAH," Korkmayın, çünkü BEN sizinle beraberim, işitirim ve görürüm" buyurdu.

AL-İ İmran suresi, ayet 101: Resulü içinizde diyor.

Bütün bunları okuduktan sonra düşünelim " gökte aradığımız ALLAH meğer nerede gizlenmiş de biz görmemişiz ( ALLAH'ım göremiyenleri tez vakitte görenden eylesin.Amin ) Öyleyse biz karşımızda olan bir kişiyi kırıyorsak ALLAH'ı ve Resulü'nü kırmış oluyoruz. Karşımızdaki kişiye kötülük yapıyorsak veya zulüm yapıyorsak; ALLAH ve Resulü'ne yapmış oluyoruz. Aynı şekilde bizi kırmalarına, bize kötülük yapmalarına ve bize zuüm yapmalarına müsade ediyorsak, bizde olan ALLAH ve Resulü'ne eziyet etmelerine müsade ettiğimiz için AHZAB 57 de açıkça bildirildiği gibi, dünyada ve ahirette LANET'e hak kazanmış olup, ALLAH'ın rahmetinden kovulup pek hor düşürücü bir azabı da çekeceğiz.

Bir kişinin zulüm gördüğünü görüp karşıdan seyretme şansına sahip değiliz. Ona müdahale edip o kişileri kurtaracağımıza dair ALLAH'a söz verip de dünyaya geldik.

TÖVBE suresi, ayet 123: Ey iman edenler! Kafirlerden ( öncelikle ) YAKININIZDA OLANLARLA SAVAŞIN ve SİZDEN BİR SERTLİK BULSUNLAR. Bilin ki, ALLAH kendisine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.

          EMİRDAĞ LAHİKASI sayfa 145: Küfre rıza küfür olduğu gibi, dalalete, fıska, ZULME RİZA DA FISKTIR, ZULÜMDÜR, dalalettir.

İMAMI AZAM EBU HANİFE ( El-Fikhu'ul – Ekber kitabı ) Zulme karşı sessiz kalıp kabullenmeyip mücadele etmelidir.

AHMET BİN HAMBEL – EBUL HASAN el-EŞ'ARİ – EBU MANSUR MATURİDİ: Aşağılanmaya, küfre, eziyete, zulme karşı koymalıdır.

 

MERYEM suresi, ayet 72: Sonra biz KORUNUP  SAKINANLARI  KURTARACAĞIZ. Zalimleri de orada dizleri üzerinde çökmüş bırakacağız.

ENFAL suresi, ayet 22: ALLAH katında canlıların en kötüsü, AKILLARINI KULLANMAYAN  sağır ve dilsizlerdir.

NİSA suresi, ayet 75: Zulüm gören erkekler, kadınlar ve çocuklar için neden savaşmıyorsunuz ?

ALAK suresi, ayetler 9 – 14: Bakmazmısın şu men etmeye, engellemeye kalkışana, namaza durduğu zaman ( mübarek ) bir kulu! Ne dersin, böyle mi yapması gerekir, eğer o kul doğru yol üzerindeyse: ya da insanları ALLAH'a saygı duyup, O'na karşı gelmekten sakınmaya çağırıyorsa. Ne dersin, buna karşılık o adam gerçeği yalanlıyor ve onu kabulden yüz çeviriyorsa? Bilmez mi ki ALLAH, herkesin yaptığını görmektedir.

Bütün bu ayetleri bir örnek olarak yazdık ki, hangi işlevleri yapanları ve kimleri affedebileceğimizi ve kimleri de affetmememizi öğrenelim. NİSA 75 ve ALAK 9-14 ayetlerinde de ALLAH'ımın AÇIKÇA BİLDİRDİĞİ işlevleri yapanları ALLAH'IM  AFFETMEDİĞİ HALDE, biz bu kötülükleri yapanları ALLAH'ın EMİRLERİNE karşı gelerek hangi hak ile affedebiliriz.

FETİH suresi, ayet 29: MUHAMMED ALLAH'ın Resulü'dür.Onun yanında bulunan Mü'minler, KAFİRLERE KARŞI ÇOK SERT, kendi aralarında son derece merhametlidirler.

KEHF suresi, ayet 51: Ben onları göklerin ve yerin yaratılışına tanık etmediğim gibi, bizzat kendi yaratılışlarına da şahit kılmadım. Ben sapık ve saptıran kişileri HİÇBİR ZAMAN YANIMA YAKLAŞTIRMAM, YARDIMCI EDİNMEM.

HADİS ( Gümüşhanevi 451 nolu hadis ): Resulümüz'ün kötü söz duyacağı kişnin yanına gitmediği yazılıdır.

Biz RESULÜ'müze uymakla EMROLUNDUĞUMUZA GÖRE, o'nun yapmadığı şeyleri nasıl yapma cüretini kendimizde buluruz?

          Affetmek, başkalarının yarattığı koşullardan ve yanlışlardan dolayı kendimize acı vermeye, ya ada başkasının bize acı vermesine İZİN VERMEMİZE SON VERMEK demektir.

 Affetmek unutmak değildir. Geçmiş unutulmaz...Unutmamalıyız da, o bize tekrar aynı hataları yapmamamız için bir derstir. Ama geçmişte yapılanların yıkıcı etkisini ortadan kaldırmaktır. Artık acıyı hissetmemektir. En önemlisi geçmişte yaşadığımız güzellikleri ve bize bu güzellikleri, sevgiyi, mutluluğu yaşatan, her zerresiyle yanımızda olan, bize hiç düşünmeden canını seve seve verecek olan kişileri de, gömleğimizi atar gibi bir çırpıda  silip hayatımızdan atıp, insani değerlerimizi kaybetmememizdir.

İNSAN suresi, ayet 24: O halde, RABB'inin hükmüne sabret. Onlardan hiçbir GÜNAHKARA ve NANKÖRE İTAAT ETME.

          Affetmek, yapılanları onaylamak, hoşgörmek değildir. Yapılanları önemsiz farzetmek,ÖRTBAS ETMEK, yapılanların kötü olduğunu geçersiz farzetmek ya da o kişinin haklı olduğunu zannetmek de değildir....Tam tersine " yapılanlar kötüydü....incitti "diyerek ve YÜZLEŞEREK yola çıkılır.

BAKARA suresi, ayet 190: Sizinle savaşanlara karşı ALLAH yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin, çünkü ALLAH aşırı gidenleri sevmez.

Affetmek, fedakarlık değildir...KATLANMAK HİÇ DEĞİLDİR..." iyilik perisini " oynamak ta değildir. Affetmek o ana mahsus bir durum değildir... bir sureçtir...zaman içerisinde sabırla yavaş olur.

YUNUS suresi, ayet 27: Kötü işler yapmış olanlara gelince, bir kötülüğün cezası misliyledir ve onları bir zillet kaplayacaktır. Onları ALLAH'ın azabından koruyacak hiçbir kimse de yoktur. Sanki yüzleri, karanlık geceden parçalarla örtülmüştür. İşte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.

          Affetmek, o kişiyi sevmek değil, o kişiyle konuşmak zorunda olmak değil, O KİŞİYLE İLİŞKİYİ SÜRDÜRMEK DEĞİL, o kişinin beklentileri doğrultusunda davanmak değil, o kişiyi suçsuz ya da haklı bulmak değildir.   

Affetmek öfke ve intikama yatırım yapmaktan vazgeçmektir. Affetmek kendimize verdiğimiz en büyük armağandır. Acı, öfke ve çaresizlik hislerinden özgürleşmektir. Geçmişe değil, şimdiye ve geleceğe yatırım yapmaktır.       

 PİR SULTAN ABDAL: Yolumuz açıktır " HAK ADI'NA GELEN İSE ", yollarımız açıktır                 

" ALLAH, ALLAH DİYEN İSE ". Soframız açıktır " HAK LOKMASI YİYEN İSE".

Hz. MERYEM: Zaman O'dur. Zamanı boşa harcamıyalım, doğruyu-eğriyi bilmeyenle paylaşmayalım.

TEVBE suresi, ayet 119: Ey inananlar, ALLAH'a karşı sorumluluğunuzu yerine getirin ve DOĞRU OLANLARLA BİRLİKTE OLUN.

CUMA suresi, ayet 5: ALLAH DOĞRUYA ULAŞMAK İSTEYENİ DOĞRUYA İLETİR.

          İnsan, yapısı gereği hata yapmaya çok müsaittir. Her an, pek çok konuda eksik düşünebilir, yanlış bir karar verebilir, hatalı bir tavır sergileyebilir. Ancak insanı yaratan ve ondaki bu eksiklikleri bilen ALLAH, yapılan HATALARI da affedicidir. Hataları dedik, büyük günahları değil ve ancak bilmeden, istemeden yapılan küçük günahları affeder. ALLAH'ın " affediciliği " olmasa hiçbir insanın cennete girmesi mümkün olmazdı. Nitekim bu gerçeğe KUR'AN'da açıkça dikkat çekilmiştir.

NAHL suresi, ayet 61: Eğer ALLAH, insanları zulümleri nedeniyle sorguya  çekecek olsaydı, onun üstünde ( yeryüzünde ) canlılardan hiçbirşey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.

          Fakat unutmamak gerekir ki, ALLAH'ın affediciliği samimi kulları için geçerlidir. O, Kendisine içten yönelip dönen insanların, günahlarını affeder. Önemli olan, kişinin samimi olup, KESİN BİR KARARLILIKLA TEVBE ETMESİDİR. Yoksa tevbe edip edip tekrar eski hatalarına geri dönenlerin ve yaptıklarından gerçek bir pişmanlık duymayanların tevbesinin    kabul edilmeyebileceğini ALLAH bir ayette şöyle bildirmiştir.

NİSA suresi, ayet 17: ALLAH'ın ( kabulünü ) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra HEMENCECİK tevbe edenlerin ( kidir ) İşte ALLAH, böylelerinin tevbelerini kabul eder.

HADİS: Yüce ALLAH buyurdu ki:" BEN'im koruduğum hariç, hepiniz günah işleyebilirsiniz. Bu itibarla, BEN'den mağfiret dileyiniz ki sizi bağışlıyayaım. Sizden kim, bağışlamaya gücüm yettiğini bilir de kudretimle BEN'den mağfiret dilerse, o kimseyi bağışlarım.

HADİS: Hidayete erdirdiğim kimseler hariç, hepiniz dalalettesiniz. Onun için BEN'den hidayet dileyiniz, sizi hidayete erdireyim.( Dalalet: Azma, Doğru yoldan sapma )

HADİS: Sakın biriniz:" ALLAH'ım dilersen beni magfiret eyle. ALLAH'ım dilersen bana merhamet eyle..." diye dua etmesin! Azim ve katiyyetle, KESİN OLARAK:" YA RAB! Beni affet, bana merhamet et! Diye dua etasin! Çünkü, ALLAH'ı icbar eden yoktur.

( AZİM: Kesin olarak karar veren. İCBAR: Zorlama. )

 ALLAH'IM KULUNA, NİYAZININ BEDELİNİ VERİR; AFFI'NA SIĞINAN KULUNA  

                                                      İKRAMINI  SUNAR.

Bismillahirrahmanirrahim!

ALLAH'ım, SEN'in öfkenden SEN'in rızana sığınırım...SEN'in azabından, SEN'in affına sığınırım...      

SEN'DEN, SANA SIĞINIRIM. YA RAB! Günahlarımın azını ve çoğunu, evvelini ve ahirini, aşikaresini ve gizlisini SEN bağışla. ALLAH'ım! Beni bağışla, bana merhamet et, beni affet ve beni rızıklandır. İLAHİ! Şüphesiz ben kendime çok zulm ettim, günahları affedecek de SEN'sin...Öyle ise, KENDİ makam-ı rahmaniyetinden gelen bir bağışlama ile beni bağışla ve bana rahmet eyle. Şüphesiz ki GAFUR ve RAHİM SEN'sin. İLAHİ: Günahlarımı toptan bağışla, zira SEN'den başka günahları bağışlayacak yoktur. Bir de, beni en güzel ahlaka sevket; bana en güzel ahlakı gösterecek SEN'den başkası yoktur. AMİN

TAHRİM suresi, ayet 8: Ey iman edenler! Kalpten tevbe ederek ALLAH'a yönelin. Belki RABB'iniz kötülüklerinizi siler.

ZÜMER suresi, ayet 55: Farkında olmadan, ANSIZIN azap size gelmeden önce RABB'inizden size indirilenlerin en güzeli KUR'AN'A  UYUNUZ.

TÖVBE ( et TEVVAB )

TEVVAP :Tövbeleri çokça kabul eden, çok tövbe fırsatı veren.

Şu anda insanlar her türlü kusuru; günahı işleyip arkasından " tevbe Yarabbi! " diyerek tevbe ettiğini sanarak günahlarının affedildiğini inanmaktadırlar. Ayetlerden anlaşıldığına göre insanın ömrünün sonunda tevbe etmesi ve inançsız insanların tevbe etmeye yeltenmesi işe yaramamaktadır. Kişi, yaptığı kötülüğün, kötülük ve zararlı bir hareket olduğunu bilecek, bu konuda bilinçlenecek ve yaptığı kötülükleri birdaha yapmamaya KESİN OLARAK KARAR VERECEKTİR. Tevbe, bilinçlenerek, kararlılıkla kusurları terk edip, ALLAH'a " itaate yönelmedir." " Tevbe ya RABB'i demek gibi sözden ibaret değildir. Tevbe, kişinin hayata bağlanmasına, ümitlerin sönmemesine vesile olan bir RAHMET KAPISIDIR. ALLAH açısından alırsak, ALLAH da kulun BU KESİN KARARI karşısında kulun cezalandırılmamasının, cezalandırılmasından daha yararlı olduğunu bilecek ve kulu cezalandırmaktan dönecektir, vazgeçecektir. Ve de kulun kusurlarını örtüp gizleyecektir. ALLAH'ın bir ismi de " TEVVAB olup "KUR'AN'da on bir kez yer alır. Ayrıca

" Tevbeleri kabul etti, eder ( cezalandırmaktan vaz geçti, geçer, O, tevbeleri kabul edendir ) şeklinde  de onlarca ALLAH'ın vaadi vardır. ALLAH'ın Tevvab oluşu, yani hatalı kullarının kusurlarını örtüp onları cezalandırmaması, bir başka ifade ile onlara mağfiret etmesi olarak ifade edilir.

( Mağfiret:" ALLAH'ın, kulunun günahlarını örtmesi, gizlemesi, kimseye ifşa etmemesi, dolayısıyla da cezalandırmaması " demek olur. Kısacası: " ALLAH'ın kusurları bağışlamasıdır. "

HADİS: ( Buhari,Deavat.3 ) Peygamber Efendimiz ( s.a.v ) " Kulunun tövbesinden dolayı ALLAH Teala'nın sevinci, sizden birinizin ıssız çölde devesini kaybedip de bulduğu andaki sevincinden daha fazladır " buyurur.

ENFAL suresi, ayet 20: " Ey iman edenler! ALLAH'a ve Resulü'ne itaat edin ve ( KUR'AN'ı ) işittiğiniz halde ondan yüz çevirmeyin.

HADİS: ALLAH KENDİ'sine dua etmenizi emrettiği gibi, duanızı kabul etmeği size vaad buyurmuştur.

HACI BEKTAŞ VELİ: Bir insanı kalben yaralamak, onu fiziken yaralamaktan daha ağırdır.

SIRADAN OTLAR İKİ AYDA YETİŞİR. FAKAT KIRMIZI GÜL  ANCAK BİR YILDA       YETİŞİR. ( Hz. MEVLANA )

EN'AM suresi, ayet 120: Günahın açığını da gizlisini de bırakın! Çünkü günah işleyenler, yaptıklarının cezasını MUTLAKA ÇEKECEKLER.

BAKARA suresi, ayetler 159 – 160: Şüphesiz indirdiğimiz açık delilleri ve doğru yol kılavuzunu

BİZ, Kitapta ( KUR'AN'da ) insanlara apaçık gösterdikten sonra gizleyen kimseler; işte onlar; onları ALLAH ve dışlayanlar, dışlayıp gözden çıkarır. Ancak GÜNAHTAN DÖNÜŞ YAPAN ve DÜZELTENLER ve açık delilleri ve doğru yol kılavuzunu açıkça ortaya koyanlar başkadır. İşte onlar, BEN onların tevbelerini kabul ederim. Ve BEN tevbeleri çokça kabul eden, çok tevbe fırsatı veren, çokça merhamet edenim.

KAF suresi, ayet 17 – 18: Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de ( onun yaptıklarını ) alıp kaydetmektedir. İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında

( yaptıklarını ) gözetleyen ( ve kaydeden ) hazır bir melek bulunmasın.

NAHL suresi, ayet 119: Sonra, şüphesiz ki RABB'in; CAHİLLİK  SEBEBİYLE KÖTÜLÜK YAPAN, sonra bunun ardından tövbe eden ve DURUMUNU DÜZELTENLERDEN  yanadır. Şüphesiz RABB'in bundan sonra da elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

EBU HANİFE: AHLAKI KÖTÜ İNSANLARLA ARKADAŞLIK KURMA Kİ, onlar günah işlemeye seni yöneltmesinler.

SAD suresi, ayet 29: Bu KUR'AN, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri ÖĞÜT ALSINLAR DİYE sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.

ŞURA suresi, ayet 25: Kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri affeden ve SİZİN YAPTIKLARINIZI BİLEN O'DUR.

          Günahlara hemen tövbe etmeli, zaman geçirmeden bağışlanma dileenmelidir." KUL HAKKI "nın dışında, ALLAH'a karşı işlenmiş günahların affı 3 şarta bağlıdır. 1- Günahtan tamamen vazgeçmek. 2- Yaptığına pişman olmak. 3- Birdaha günaha dönmemek. " Eğer kişi, kul hakkına girmişse, hak sahibinin hakkını ödemesi ve onunla halleşmesi gerekir." En büyük kul hakkı; bilerek veya bilmeyerek KULUN GÖNLÜNÜ KIRMAKTIR. ALLAH'IM BEN MÜMİN KULUMUN GÖNLÜNDEYİM DİYOR. Öyleyse kırdığın gönülde ALLAH'ı kırmış oluyorsun.

ZÜMER suresi, ayetler 30,31: Sen elbette öleceksin, onlar da elbette öleceklerdir. Sonra siz muhakkak RABB'inizin huzurunda BİRBİRİNİZDEN DAVACI OLMAK ÜZERE duruşacaksınız.

( Duruşmaya çıkacaksınız )

       ALLAH'IMIN OLMADIĞI GÜN, ELBET YOKTUR! SEN ANMADIĞIN GÜN,    

                                 SENİN  İÇİN  YAŞAMADIĞIN  GÜNDÜR.

HADİS: KUR'AN okumalısın, ALLAH'ı anmalısın! Çünkü bu, gökte anılmana, yerde anılmana vesiledir.

HADİS ( Müslim, Salat 215; Ebu Davut. Salat, 152): " Kulun secdedeki anı, RABB'ine EN YAKIN OLDUĞU ANDIR; onun için ( secdede ) duayı çoğaltın."

HADİS: ( Müslim, Tevbe 31 ) Aziz ve Celil olan ALLAH, gündüz günah işleyenlerin tövbesini kabul etmek için gece boyunca rahmet kapısını açık tutar, gece günah işleyenlerin tövbesini kabul etmek için de gündüz boyunca rahmet kapısını açık tutar, bu güneş batıdan doğuncaya kadar böyle devam eder.

HADİS ( Buhari, Teheccüd, 14; Müslim, Müsafirin, 169 ): Hz.Ebu Hüreyre ( ra )'dan rivayetl edilen bir hadis-i şerifte, RABB'imizin her gecenin son üçte biri kaldığında dünya semasına nüzul edip " yok mu BANA dua eden, duasını kabul edeyim; yok mu benden isteyen, ona vereyim; yok mu benden bağışlanma dileyen, onu bağışlayayım " buyurduğu ifade olunmaktadır.

ZÜMER suresi, ayetler 53,54: De ki:" Ey kendileri aleyhine ( günahta ) aşırı giden kullarım! ALLAH'ın rahmetinden asla ümit kesmeyiniz. Şüphesiz ki ALLAH, bütün gün ahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir. Ve size azap gelmeden önce RABB'inize yönelin ve O'na teslim olun. SONRA YARDIM EDİLMEZSİNİZ.

HADİS: Bir kula bir günah isabet edip veya bir günah işleyip de: " YA RABB! Ben bir günah işledim, bana bir günah isabet etti...Kusurumu affet ve bağışla!" diye niyaz ederse, o kulun RABB'i

" Demek ki kulum günahını affedecek, cezalandıracak bir RABB'i olduğunu bildi...Şu halde, BEN de kulumu bağışladım..." buyurur.

HADİS: Beni ahlakın kötülerinden geçir, beni kötü ahlaktan geçirecek SEN'den başkası yoktur. Övgüye müstehaksın, YÜCE'sin, azamet sahibisin. SEN'den bağışlanma dilerim, SANA tevbe ederim...

KAHHAR:

KAHHAR:İsyankarları kahreden, hiçbir şekilde mağlup edilemeyen, üstün gelinemeyen.

ALLAH hakimiyet ve kudretle kullarına galip gelip, onlar isteseler de istemeseler de irade ettiği cihete yönelmekte, istediği gibi yönetmektedir. Yarattıkları içinde ZORBALARI ve AZGINLARI  AZAPLA EZENDİR. Müslümanım demek değil, MÜSLÜMANCA YAŞAMAKTIR önemli olan. Müslümanca yaşamağa başladığımızda ancak İNSAN OLMAYA başlarız, aksi takdirde " FURKAN suresi, ayet 44 de belirtildiği gibi, onlardır ki, hayvandan da daha aşağıdırlar " dendiği gibi dış görünüşümüz insan, ama yaptığımız davranışlarımızla hayvandan da daha aşağı bir şekilde oluruz. KUR'AN bizim ANAYASAMIZ'DIR ve TEK REHBER KUR'AN ve TEK ÖNDERİMİZ Hz. MUHAMMED ( s.a.v ) EFENDİMİZDİR.

HADİS: Az demek, çok demek değil; dediğini bilmek, dediğine uymak, DEDİĞİN GİBİ OLMAK güzeldir.

HADİS: ALLAH KENDİNE SIĞINANI SEVER, ADI'na değil! Ağzı ALLAH, kalbi fesat olanı ALLAH helak eder.

Hangi şartlarda olursa olsun ALLAH'ımın bize EMRETTİĞİ gibi davranmak mecburiyetindeyiz, aksi takdirde KAHHAR sıfatı bize uygulanır. Ne yaparsak yapalım ancak KENDİMİZİ KANDIRIRIZ, ASLA ALLAH'I KANDIRAMAYIZ.

Neler yaptığımızda ALLAH bizi KAHHAR İSMİYLE KAHREDER? Bazı ayetlerle açıklayalım.

SECDE suresi, ayet 22: RABB'inin ayetleriyle kendisine öğüt verilip de, sonra ONLARDAN YÜZ ÇEVİREN kimselerden daha zalim kim olabilir? Gerçekten BİZ, GÜNAHKARLARDAN  İNTİKAM  ALACAĞIZ, yani onlara layık oldukları cezayı vereceğiz.

NUH suresi, ayetler 5,6: Nuh dedi ki:" Ey RABB'im! Ben kavmimi gece gündüz davet ettim " 

Fakat benim çağırmam, onların sadece kaçmalarını artırdı.

 

NUH suresi, Yeter 26,27: Nuh dedi ki; " Yeryüzünde KAFİRLER'DEN BİR TEK KİŞİ BIRAKMA ". Zira sen onları bırakırsan kullarını yoldan çıkarırlar ve sadece ahlaksız ve kafir çocuklar doğururlar.

MUHAMMED suresi, Yeter 22, 27, 28, 29: Kendilerine doğru yol apaçık belli olduktan sonra

ESKİ  HALLERİNE  DÖNENLERE, şeytan yaptıklarını güzel göstermiş ve onlara ümit vermiştir. MELEKLER, ONLARIN YÜZLERİNE ve SIRTLARINA VURARAK  CANLARINI ALDIKLARINDA durumları nasıl olacak? Çünkü onlar, ALLAH'IN İSTEMEDİĞİ ŞEYLERİN ARDINDAN GİTTİLER ve O'NUN RAZI OLDUĞU ŞEYLERDEN HOŞLANMADILAR. Böylece ALLAH da onların yaptıklarını boşa çıkardı. Yoksa KALPLERİNDE İNANÇ PROBLEMİ OLANLAR, ALLAH'ın onların kinlerini asla ortaya çıkarmayacağını mı sandılar.

NİSA suresi, ayet 140: İkiyüzlülerin ( Münafıkların ) ve kafirlerin YANINDA  OTURMAYIN  yoksa ONLAR GİBİ OLURSUNUZ. ALLAH onların hepsini cehennemde toplayacaktır.

MAİDE suresi, Yeter 7,79,80: KÜFRE  SAPANLARLA  DOST  OLMAYIN.

İNSAN ( DEHR ) suresi, ayet 24: İşi gücü GÜNAH İŞLEYEN ve İŞLETENDEN ve İNKARCILARDAN  UZAK  DURUNUZ.

AL-İ  İMRAN suresi, ayet 28: İnananlar, inananları bırakıp da KAFİRLERİ  DOST  EDİNMESİN. Kim bunu yaparsa, ALLAH'TAN İLİŞİĞİ KESİLMİŞ OLUR.

        BAKARA suresi ayet 159 dan 163 e kadar olan Yeter ALLAH'IN LANETLEDİĞİ KULLARI ANLATIYOR, lütfen okuyunuz!

MAİDE suresi, ayet 81: Eğer ALLAH ve Peygamber'e ve ona indirilene imanları olsaydı, O KAFİRLERİ  DOST TUTMAZLARDI. FAKAT  ONLARIN ÇOĞU İMANDAN UZAK FASIKLARDIR.

MAİDE suresi, ayet 1 – İNSAN ( DEHR ) suresi, ayet 7: Ey iman edenler! Gerek ALLAH'a ve gerekse insanlara verdiğiniz SÖZLERİ ve YAPTIĞINIZ BAĞLANTILARI  YERİNE  GETİRİN.

NAHL suresi, Yeter 91,94,95,96: Verdiğiniz sözleri ve yeminlerinizi yerine getirin, bozmayın. Nasıl olur ki, ALLAH'I  ÜZERİNİZE  KEFİL  YAPMIŞTINIZ! Şüphe yok ki Allah, yaptıklarınızı tamamen bilir:

YUNUS suresi, Yeter 7,8: Bize kavuşmayı ummayanlar, DÜNYA  HAYATINA  RAZI  OLUP onunla tatmin olanlar ve BİZ'im ayetlerimizden gafil olanlar vardır. İşte, bunların kazandıkları sebebiyle varacakları yer cehennemdir..

ALLAH insanlardan nasıl sıkıntıyı giderme gücüne ve onların kalplerine ferahlık vermeye kadirse,

onları büyük bir azapla kahretmeye de kadirdir. KUR'AN'da ALLAH'ın kendi katından gönderdiği azaplarla helak olmuş kavimlerden örnekler verilir. Bu insanlar hak din AHLAKINDAN ve ALLAH'ın UYULMASI GEREKEN EMİR'LERİNDEN YÜZ ÇEVİRDİKLERİ ve ALLAH'a BAŞ KALDIRDIKLARI  İÇİN SABAH VAKTİ, hiç şuurunda değillerken, üzerlerinde dolaşan büyük bir felaketle yok edilmişlerdir. Yakında yaşayacağımız büyük felaketi öğrenmek için LÜTFEN….TARIK suresini, KARİA suresini, ZİLZAL suresini, MEARİÇ suresini, MÜ'MİN suresi, ayet18 – İSRA suresi, Yeter 16,17 ve NUH suresi, 26,27,28 inci ayetlerini okuyunuz.

ALLAH inkar eden toplulukların üzerine evlerini yerinden söken kasırgalar göndermiş, üzerlerine balçıktan taşlar yağdırmıştır. Uyardığı insanların üzerine onların içinde oturdukları şehirleri yerle bi reden sağınaklar isabet ettirmiştir. Toprağın altını üstüne getiren depremleri

Üstlerine göndermiş, tek bir çığlıkla hepsini yerin dibine geçirmiştir. Açıkça görüldüğü gibi ALLAH'ın bir insanı kahretmesi hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Fakat bütün bu sayılanlar ALLAH'ın dünya hayatında insanlara tattırdığı acılardır. Ve onları yaptıklarından dolayı dünyada yaşarken kahretmesidir. Ama asıl olan, insanın cehennemde görülmemiş bir azapla kahredilmesidir. ALLAH'ın sonsuz rahmetine karşılık O'NUN KADRİNİ TAKDİR EDEMEYEN ve NANKÖRLÜK EDEN insanlar ahirette cehennem azabıyla karşılaşacaklardır. Dünyada işledikleri suçların tam karşılığı ahirette kendilerine verilecektir. ALLAH onları cehennemin en dar yerine attığında, inkarcılara daha önce hiç karşılaşmadıkları bir acı tattırır; cehennem ateşiyle yanan derilerini yenileriyle değiştirir ve onların üzerine ateşten duvarlar örer. Öyle ki insanın dünyada çektiği acılar cehennemde karşılaştıklarının yanında çok hafif kalır. ( Bununla ilgili ayeti lütfen okuyunuz.) Nitekim KUR'AN'da  cehenneme giren insanların ALLAH'ın kendilerini öldürmesi ve gazaptan kurtarması için yalvardıkları haber verilir. ALLAH dünya hayatında KENDİSİ'nden yüz çevirenleri cehennemde sonsuz gücüyle kahredecektir. ALLAH'ın KESİN OLARAK GERÇEKLEŞECEK OLAN bu vaadi ayetlerde şöyle haber verir.

EN'AM suresi, ayet 18: O, kulları üzerinde kahredici olandır. O, hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır.

İBRAHİM suresi, ayet 48: Yerin başka bir yere, göklerin de ( başka göklere ) dönüştürüldüğü gün, onlar tek olan, kahhar olan ALLAH'ın huzuruna çıka ( rıla )caklardır.

ALLAH " kahredici " sıfatını İNKARDA  DİRETİP, AHİRETE KADAR  İMAN ETMEMEKTE KARARLI DAVRANAN kimselere yöneltmektedir. Yoksa ALLAH KULLARINA KARŞI SONSUZ AFFEDİCİ, SONSUZ MERHAMETLİ ve ESİRGEYİCİ OLANDIR. SAMİMİ TEVBE EDİLDİĞİNDE ALLAH KULLARININ TÜM GÜNAHLARINI BAĞIŞLAMAKTADIR. İman eden kullarına dünyada ve ahirette yardım etmekte, onları rahmetiyle, huzur ve güven duygularıyla desteklemektedir. ALLAH KUR'AN'da samimi kullarına azap edici olmadığını ve müminler üzerindeki ihsanını şöyle bildirmektedir.

NİSA suresi, ayet 147: Eğer ŞÜKREDER ve İMAN EDERSENİZ  ALLAH azabınızla ne yapsın? ALLAH ŞÜKRÜN KARŞILIĞINI VERENDİR, BİLENDİR.

Asla büyüklenme, hep O'nun büyüklüğünü düşün, çok aciziz ve çok ta nankör. O'nun sonsuz kudreti karşısında nede kendini bilmez haldeyiz. O'na büyüklenenleri sadece O'na bırak. Sakın büyüklenenler hakkında hüküm verme. Sonsuz kudretinin karşısında hiçbir kimsenin gücü ve kudreti olamayan, karşısına çıkma cüretini gösterenlere de, layık oldukları cezaları tam olarak verecek, her istediğini yapacak surette galip ve hakim olan el-KAHHAR'dır.

SABIR :

SABIR: Çok sabırlı, sabreden, cezayı erteleyen. Gelecek veya olacak bir şey için acele etmeden bekleme. Aynı zamanda sabır: Çok sabırlı olan, günahkar kullarını cezalandırmakta acele etmeyen, onların KENDİSİNE DÖNÜŞÜ İÇİN ZAMAN TANIYAN demektir.

Allah sabırlıdır. Bizler hata işler, günaha girer ve isyan edip dururuz. ALLAH ise bizleri cezalandırmakta acele etmez; bizleri anında cezalandırmaya muktedir olduğu halde, o engin merhametinden dolayı CEZALARI  ERTELER, tövbe kapılarını ölüm anına dek açık tutarak, bizlerin O'ndan af dilememiz için fırsatları yaratır, BİZLERİN  KENDİSİNE DÖNMEMİZİ RAHMETLE VE SABIRLA BEKLER.

FATIR suresi, ayet 45: Eğer ALLAH, yaptıkları günahlar yüzünden insanları yakalayıp hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat ALLAH, onların cezalarını ADI KONMUŞ BİR SUREYE KADAR erteliyor. Sonunda vakitleri geldiği zaman, gereğini yapar. Çünkü ALLAH, gerçekten kullarını ÇOK İYİ GÖRÜR:

                KULLARA" DİLEMEK " – ALLAH'A  " VERMEK  " YAKIŞIR.

İnsanlar, YARADAN'ını hakkıyla bilselerdi, İSİMLERİNİ  ÖĞRENEREK ( Esma-i Hüsna ) ALLAH'ı tanımaya çalışsalardı, kime kulluk edeceklerini anlayacaklar ve böylelikle her ismin,

( o ismin gereklerini yaptıklarında ) kendilerini muhteşem bir sevgi denizinin sahiline getirdiğini görerek, HAKK'A TESLİM OLACAKLARDI, ve GERÇEK ANLAMDA MÜSLÜMAN OLACAKLARDI. Müslümanım demekle müslüman olunmaz, ancak MÜSLÜMANCA YAŞAMAKLA, GERÇEK MÜSLÜMAN OLUNUR. Bu ilahi isimler vasıtasıyla insan, yaşayışının her türlü durumunda ALLAH ile bir bağ kurma imkanına kavuşur.

ARAF suresi, ayet 180: En güzel isimler ALLAH'ındır, o halde bu isimlrle O'na dua edin. O'nun isimleri konusunda haktan sapanları TERKEDİN. Onlar işlediklerinin cezasını çekeceklerdir.

ALLAH her yaratılmış olanın amacına uygun işlevini yapmasını bekleyip, o işlevi tamamladıktan sonra sonuçlarını yaşatır. Zalimin zulmüne müsaade etmesi, yani sabur özelliğini açığa çıkarması,

hem zalim hem mazlum yönünden yaşanacak işlevin tam hakkıyla  yaşanması ve daha sonra da sonuçlarının oluşması içindir. Belanın büyüğünün açığa çıkması, zulmün büyüğünün olmasını gerektirir.

HADİS ( H.S Sünen-i İbn-i mace ): Muhakkak insanlardan bazıları, HAYRIN anahtarı ve şerrin kilitleridir. İnsanlardan bazıları da ŞERRİN anahtarı, hayrın kilitleridirf.

ZUHRUF suresi, ayet 36: Kim Rahmanın zikrinden ( KUR'AN'dan ) yüz çevirirse, ona bir şeytan salarız, o, onun yoldaşı olur.

ABDÜLKADİR GEYLANİ Hz: Sabır boyun bükmek değil, MÜCADELE ETMEKTİR.

HADİS ( Buhari, Cenaiz 32, 43; Ahkam 11; Müslim, Cenaiz 14, 15 ): Peygamber ( s.a.v ) buyurdular: Sabur dediğin, FELAKETLE KARŞILAŞTIĞIN İLK ANDA DAYANMAKTIR.

          İnsan kendi gücü ve iradesiyle üstesinden gelebileceği kötülüklere katlanmasına, ya da karşılayabileceği ihtiyaçları temin etme hususunda GEVŞEKLİK GÖSTERMESİ SABIR DEĞİLDİR. Acizliktir, tembellik ve korkaklıktır. Sabır " sıkıntı anında gevşememek, zaafa düşmemek ve BOYUN EĞMEMEKTİR ". Ancak sabrın ne olduğunun yanı sıra, ne olmadığını da belirlemek gerekir. Bilinmelidir ki, haksız yere mahkümiyete boyun eğmek, miskinliğe, uyuşukluğa ve aşağılanmaya razı olmak. Zillete, tecavüze, insan onuruna gölge düşürecek saldırılara, eziyetlere, hakaretlere katlanmak, bunlara karşı sessiz ve pasif kalmak, SABIR DEĞİLDİR.  Bilakis sabır; " bu tarz kötülüklerle MÜCADELE ETMEK, onlara karşı çıkmak, bir hakkı SAVUNMAK ve KORUMAK için ÇABA GÖSTERMEK, bu sureçte KARARLI OLMAKTIR.

Hz: ALİ: Haksızlık karşısında eğilmeyin. Eğer eğilirseniz, hakkınızla beraber HAYSİYET ve ŞEREFİNİZİ DE KYBEDERSİNİZ.

YARATILANI KORUDUĞUN GİBİ, KENDİNİ DE KORUMAK, KULLUĞUN VE YARATILMIŞLIĞIN ASIL GÖREVİDİR. İNANDIĞINA; DAĞLAR OLSA ÖNÜNDE SAHİP ÇIK. ( Hz. MUHAMMED )zH 

NİSA suresi, ayet 140: İkiyüzlülerin ( münafıkların ) Nifak koyanların ve KAFİRLERİN YANINDA OTURMAYIN  yoksa sizde onlar gibi olursunuz. ALLAH onların hepsini cehennemde toplayacaktır.

CASİYE suresi, ayet 23: Nefsinin arzusunu ilah edinen, ALLAH'ın; ( halini ) bildiği için saptırdığı ve kulağını, kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu ALLAH'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? HALA DÜŞÜNÜP İBRET ALMAYACAK MISINIZ?

BAKARA suresi, ayet 155: And olsun ki sizi, biraz KORKU, biraz AÇLIK, biraz da MALLARDAN, CANLARDAN ve ÜRÜNLERDEN EKSİLTME İLE imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri.

HUD suresi, ayet 113: Haksızlık yapanlara güvenmeyin. Aksi takdirde size ateş dokunur. Sizin ALLAH'tan başka yardımcılarınız da olmaz. Sonra da, YARDIMSIZ BIRAKILIRSINIZ.

KASAS suresi, ayet 17: Musa: RABB'im ! Bana lütfettiğin nimetlere and olsun ki, artık SUÇLULARA ve ( SUÇA İTENLERE ) ASLA ARKA ÇIKMAYACAĞIM, dedi.

HADİS ( İbni Ebddunya ): Hz. Enes ( r.a ) tan rivayetle Efendimiz ( s. a. v ) buyurdu ki: Bir kimse yanında din kardeşi giybet edilir de, ona yardıma gücü yettiği halde yardım etmezse, ALLAH o kimseyi dünya ve ahirette hor ve hakir eder.

TEVEKKÜL: Yapacağimiz herhangi bir iş için bütün gücümüzle çalışıp elimizden geleni yaptıktan sonra, sonucu ALLAH'tan beklemektir. Yoksa hiç çalışmadan bir işin oluvermesini istemek ve sonucunu ALLAH'tan beklemek, tevekkül değildir. Müslümana yakışmayan yanlış bir düşüncedir.

Devesini dışarda bağlamayıp salıveren ve ALLAH'a tevekkül ettim diyen bir kişiye Peygamberimiz ( s.a.v ) efendimiz şöyle buyurdu: " önce deveni bağla, sonra tevekkül et " ( Keşfu'l – Hafa, cilt !, sayfa 144 ) Peygamberimizin bu mübarek sözlerinden anlaşılıyor ki, müslüman ÖNCE ELİNDEN GELENİ  YAPACAK, SONRA  ALLAH'A  TEVEKKÜL EDECEKTİR.

HADİS ( Keşfu'l – Hafa cilt 3, ssyfa 46 ): Sevgili Peygamberimiz: Helal kazanç aramanın farz olduğunu bildirmiştir.

CUMA suresi, ayet 10: Namaz kılınca yeryüzüne dağılın ve ALLAH'ın fazlından nasibinizi arayın, buyurmuştur.

Hz.ÖMER şöyle demiştir: Hiç biriniz rızkını aramaktan vazgeçip " ALLAH'ım bana rızık ver  " demesin, biliyorsunuz ki, gökten ne altın yağar ne de gümüş. ( Şerhu Ayni'l – İlm, cilt 1, sayfa 182 )

Görülüyor ki, olmasını istediğimizi " ALLAH'ım sana havale ettim " deyip bir köşeye çekilip sabretmekle beklemek değil, o isteğimizin olması için çalışmak dinimizin EMRİ, müslümanın görevidir. Bir işi başarmak için ÖNCE ELİMİZDEN GELENİ  YAPACAĞIZ, bütün gücümüzle çalışacağız, sonra bizi başarıya ulaştırmasını ALLAH'tan bekleyeceğiz ve ALLAH'A GÜVENECEĞİZ.

ANKEBUT suresi, ayet 4: Öte yandan, durmaksızın o kötülükleri işleyenler ( ve müminlere her türlü işkenceyi reva görenler ) de, ( bir gün ) kendilerini kıskıvrak yakalamamızdan ve haklarında vereceğimiz hükümden kaçıp kurtulabileceklerini mi sandılar? Ne de fena hükmediyorlar.   

SELAM:

SELAM: SEVGİ, BARIŞ, GÜVEN…demektir. Selam: Bütün ayıplardan arınmış. Selam sahibi, yani her çeşit ayıptan selamette, her türlü afetten beri olmaktır. Selam'ın bir diğer anlamı da; kendisi her türlü eksiklikten salim olup, başkalarını da her türlü kötülükten, meşakkat, minnet, kusur ve afetten KULLARINI KURTARIP SELAMETE ÇIKARAN demektir.

HADİS ( Tirmizi, isti'zan, 10 ): Enes ( ra ) şöyle demiştir: Resulullah ( s.a.v ) bana: Bir kimse başka mekan ve evlere girdiğinde selam verdiği gibi, kendi evine girerken ailesine ve çocuklarına da mutlaka selam vermelidir. Çoluk çocuğuna bu hususta cimri davranmamalıdır.

NUR suresi, ayet 61: Bir eve girdiğiniz zaman; ALLAH'tan bir güzellik ve bereket temennisi ile bir selam veriniz. Belki  düşünürsünüz diye ALLAH size ayetlerini işte böyle açıklıyor.

          Selam halinde olmamız için yalnız insanları sevmek değil, yarattığı her zerreyi ( taşı, toprağı, hayvanı, bitkileri ) ALLAH için sevmemiz gerekir AMMA Yunus'un söylediği bu sözü de iyice düşünmemiz gerekir. YUNUS:" Yaradılanı YARADAN'dan ötürü sevelim" demiştir. Bunda büyük bir sır vardır. Herşeyi sevmek demek " ALLAH'ımın LANETLEDİĞİ kişileri, uzak durmamızı EMRETTİĞİ kişileri, bize AHLAKSIZCA davranan kişileri, bize ZULÜM yapan kişileri, bize KÖTÜLÜK yapan ve bizi KULLANMAK isteyen kişileri SEVMEK KESİNLİKLE DEĞİLDİR! Bilhassa onlardan KESİNLİKLE UZAK DURMAMIZ EMREDİLMİŞTİR. Dikkat edin selam vermek, birşeyin yeniden başlamasına kapı açmak / zemin hazırlamak ve fırsat vermek demektir, öyleyse böyle kişilere selam dahi vermeyeceğiz.

KEHF suresi, ayet 51: Ben onları göklerin ve yerin yaratılışına tanık etmediğim gibi, bizzat kendi yaratılışlarına da şahit kılmadım. BEN SAPIK ve SAPTIRAN kimseleri hiçbir zaman YANIMA  YAKLAŞTIRMAM, YARDIMCI  EDİNMEM.

HADİS ( Gümüşhanevi 451 nolu hadis ) Resulümüz ( s.a.v ) kötü söz duyacağı kişinin yanına yaklaşmazdı.

Dikkat edin! Hz.HAMZA'yı şehit eden " Yahşi " müslüman olduktan sonra Resulümüz'ün huzuruna çıkar ve Resulü'müz ona " BENİM GÖZÜMÜN ÖNÜNDE OLMA " der. Öyleyse Resulümüzün yapmadığı şeyleri bizler nasıl yapma cüretini kendimizde buluruz? EDEP   YA HU.

AHZAB suresi, ayet 36: ALLAH ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, bir kadın ve erkeğe O  İŞİ  KENDİ İSTEKLERİNE GÖRE SEÇME HAKKI YOKTUR. Her kim ALLAH ve Resulü'ne karşı gelirse bir sapıklığa düşmüş olur.

HADİS ( Hüzeyfe ): İnsanların tabiatında vardır; bazen şahısları SEVER GİBİ GÖRÜNÜRLER, hatta kendileri bile öyle zannederler, ama aslında o şahıs üzerindeki ŞAHSİ MENFAATLERİNİ  seviyorlardır.

NİSA suresi, ayet 140: İKİYÜZLÜLERİN ( münafıkların ) NİFAK KOYANLARIN  ve  KAFİRLERİN YANINDA  OTURMAYIN, yoksa siz de onlar gibi olursunuz. ALLAH onların hepsini cehennemde toplayacaktır.

TEVBE suresi, ayet 119: Ey inananlar, ALLAH'a karşı sorumluluğunuzu yerine getirin ve DOĞRU  OLANLARLA  BİRLİKTE  OLUN.

 

     KENDİN İLE  BARIŞIK OLMADAN, KİMSEYLE  BARIŞIK  OLAMAZSIN.  

CUMA suresi, ayet 5: ALLAH  DOĞRUYA  ULAŞMAK  İSTEYENİ DOĞRUYA İLETİR.

          MERYEM suresi, ayet 72: Sonra biz KORUNUP SAKINANLARI  KURTARACAĞIZ. Zalimleri de orada dizleri üzerinde çökmüş bırakacağız.

ENFAL suresi, ayet 22: ALLAH katında canlıların en kötüsü, AKILLARINI  KULLANMAYAN sağır ve dilsizlerdir.

Selam halinde olmak istiyorsak diğer yaratılanların doğruya gelmeleri için her türlü yardımı da yapmamız gerekiyor. Selam halinde olan bir kişinin " BANA  NE " hakkı yoktur.

EN'AM suresi, ayet 54: Ayetlerimize inananlar sana geldikleri zaman onlara şöyle söyle. Selam olsun size! RABB'iniz rahmeti kendi üzerine yazdı. Sizden her kim bilmeyerek bir kötülük işleyip de sonra arkasından tevbe eder, KENDİNİ  DÜZELTİRSE, muhakkak ki O, bağışlayan, esirgeyendir.

FUSSİLET suresi, ayet 30: " RABB'imiz ALLAH'tır " deyip, sonra da doğrulukta DEVAM EDENLERE GELİNCE, ONLARIN ÜZERİNE MELEKLER İNER ve derler ki, " korkmayın, üzülmeyin, size vaad edilen cennetle sevinin.

   SELAMLAMAK; ALLAH'IMIN  ADI'NA YOLA  ÇIKMAKTIR. HER  ZERREM

                                      SELAM  İLE  SELAMETE  ERDİ.

Selam barışadır, sevgide yarışadır. Selam kişinin ALLAH ile bağıdır, ALLAH'a ulaşmanın ağıdır. Bilenlere, sevenlere, doğru sözü verenlere selam olsun. Selam her dilde söylenendir, her gönülde peylenendir ve her yapıda ( gönülde ) beklenendir. Selam kayguyu ve tasayı siler, insandan / insana köprü kurar…bilelim ki selam açar her kapıyı, seven geçer her yapıyı. Bilelim ki iki aleme selam vermeden, yaşanan güne gülünmez. HAK ADI'na selam verelim, selamın her harfine TEKBİR getirelim! Dağlar yolumuzu açar, DİLEYEN zorlamadan geçer.

                        HER  SELAMDA, RESULÜ'NÜN  SÖZÜ  VARDIR.

Verdiğimiz selamlar bize döner, bize selameti buldurur. Selam her ilmin kapısını açar; insanlık, insanlık içinde kendini seçer…Seçilenden olmayı bilelim, seçilen gibi sevmeli; sevilmeliyiz. Dünyalık tüm korkulardan uzaklaş, yalnızca O'ndan kork, herşeyden emin ol, dünyadan ve ahiretten emin olmak isteyenleri ve kurtuluşa ermek dileğinde bulunanları, kurtuluşa erdirecek olan da yalnız es – SELAM'dır.

                                                   Ü  Z  Ü  L  M  E

Üzülme, üzülebiliyorsan bir kalbin var demektir. Kalpsizler üzül( e )mezler ki. Ne mutlu sana ki, üzülebiliyorsun. Dokunan var demek ki kalbine. Ya dokunulmasaydı kalbine! Demek ki gözden çıkarılmadın. Demek ki sen hala bir umut tarlasısısn. Üzülme! Üzülüyorsan, BİRİ var ki cılız varlığını düştüğü çamurdan kaldırmak istiyor. Onun için dokunuyor kalbine. Kıymetini bil ki, üzmeye değer görüyor seni. Hüzünlerin kalbinin toprağını allak bulak ediyorsa, sen ekilmeye layık bir topraksın demektir. Kaygıların vuruşuyla tuz buz oluyorsa taş katılığında büyüttüğün güvencelerin, yarılan göğsüne umut fidanları dikiliyor demektir. Üzülme! Üzülüyorsan, şımaramazsın. Kibrin kirli tuzağına düşemezsin. Kendini beğenmişliğin çamuruna dolaşmaz ayakların. Uzak geçersin isyanlı yollardan. Heveslerinin ardı sıra düşüp nisyan uçurumlarının başına sürüklenmezsin. Seni BİRİ yakınlığına çağırıyor demek ki…Gözden çıkarmamış olmalı seni. Üzülme! Üzülüyorsan, bir kutlu teselli kapısının önünde bekletiliyorsun demektir. Gözlerini kaldır vefasız dünyanın eşiğinden. Kapı açıldı açılıyor demektir. Üzülme! Seni bir  " İŞİTEN " var. Seni, seni kendini bile sevmeden önce O sevdi. Senin kendini bile bilmediğin unutuş kuyularından çekip çıkardı seni. Çektiğin acılara habire meşgul çalan telefonlar gibi kör ve sağır değil O. Yüreğinin her yangınına O yetişiyor. Ayrılıklarına ve sıkıntılarına umursamaz değil O. Yitirdiklerinin hepsini sana iade edeceğine söz veriyor. Seni herkesten çok anlıyor, seni senin kendini düşündüğünden çok düşünüyor. Göz yaşlarınla imzalayasın istiyor yakarışlarını. Üzülme! Varlığının tenine çiziktir her hüzün. Varlığından haber verir üzüntün. Hatırlar mısın, bir zamanlar hatırlanmaya değer bir şey bile değildin. Hiç umursanmadan çöpe atılabilecek kirli bir su iken sen, yüzüne bir tek O baktı. Kimselerin arayıp sormadığı, önemseyip adını bir kenara yazmadığı o günlerde, senin adını ilk O andı. Hatırını bildi. Seni yanına aldı. HEP  YANINDA  OLDU. Sen seni unutup da başını yastığa koyduğunda bile, seni her defasında sabaha çıkardı. Sen O'nu defalarca unuttun ama O seni asla unutmadı. Üzülme! O'nun en sevdiği kulu da yalnız kaldı. Taşlandı. Sürüldü. Yaralandı. Aç susuz kaldı. Yuvasına uzaktan göz yaşları içinde baktı. Mağarada yapayalnız ve korunmasızdı. Senin gibi üzülen yol arkadaşına sonsuz müjdeler veren tebessümüyle fısıldadı:

" La tahzen, innAllahe meana." Üzülme! Kaldır yüzünü yerden. Omuzlarından sarsıp kendine getirmek istiyor seni Sevgili." RABB'in sana küsmedi ki…" Gözlerinin içine içine bak sevdiklerinin." RABB'in seni unutup yalnız bırakmadı ki…" ( SENAİ  DEMİRCİ ). 

Ş A F İ :

ŞAFİ: Şifa veren.

Bizler acizliğimizi kavradığımız ve ne kadar muhtaç konumda olduğumuzu en çok fark ettiğimiz anlardan biri şüphesiz hasta olduğumuz andır. ALLAH insana bu duyguyu yaşatmak için hepsi birbirinden farklı yüzlerce hastalık yaratmış. Her hastalığın kişi üzerinde meydana getirdiği bedensel ve Ruhsal etkiler bir birinden farklıdır. Ancak hepsi hikmetli bir yaratılışın delilidir. Gözle bile görülemeyen bir virüsün insanı tanınmayacak hale sokması, vücuda giren bir mikrobun kimi zaman teşhis dahi edilememesi, ALLAH'ın gücününen en açık delillerindendir. Bilim adamlarının tek bir virüsü ortadan kaldırmak için yaptıkları deneyler, araştırmalar ALLAH'ın yaratmadaki üstünlüğünü gözler önüne serer. Bilelim ki, hastalığı veren ALLAH olduğu için, bu hastalığın geçmesi de ancak ALLAH'ın dilemesiyle olur. ALLAH dilediği takdirde ŞAFİ sıfatıyla ( ismiyle )

verdiği hastalığı ortadan kaldırır.

ŞUARA suresi, ayet 80: Hastalandığım zaman beni O ( ALLAH ) iyileştirir.

YUNUS suresi, Yeter 56,58: O, diriltir ve öldürür. Ve O'na döndürüleceksiniz. Ey insanlar, RABB'inizden size bir öğüt, sinelerde olana bir şifa ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet geldi. De ki:" ALLAH'ın bol ihsanıyla ( fazlıyla ) ve rahmetiyle, yalnız bunlarla sevinsinler. Bu, onların toplayıp yığmakta olduklarından hayırlıdır.

HADİS ( Gümüşhanevi 376 nolu hadis ): Mü'min hastalandığında bu durumu, onu günahlardan, demirci körüğünün demir kirlerini temizlediği gibi temizler.

HADİS ( Gümüşhanevi 6181 nolu hadisi ): Ey Selman, hastanın duası kabul olunur. Dua et ve ANLAYARAK  YAP  DUAYI! Sen dua et ben de amin, diyeyim.

HADİS ( Gümüşhanevi 1000 nolu hadis ): Her hastalığın aslı TOK KARNINA yemek yemektir.

          Bunu iyi bilelim ki; ALLAH dilemedikçe tüm dünyanın doktorları, en gelişmiş teknolojik aygıtlar, keşfedilen en son ilaçlar bir araya gelse yine de o kişinin hastalığının iyleşmesi imkansızdır. Bu durumda insanın yapması gereken, kendi aczinin yanında RABB'imizin sonsuz gücünü görebilmek ve SIKINTI  İÇİNDE OLDUĞU HER AN, ALLAH'TAN DUA İLE YARDIM DİLEMEKTİR. Mümin bilmelidir ki, hiçbir zaman ALLAH'tan başka bir yardımcı ve veli bulamayacaktır. Hastalık dualarla kapana tıkanır! Demeyin:" Eski yol!...Dua ile mi geçer?...İlacı bol!" Ya ilacı yerinde verilmezse, hastalık teşhis edilmezse? Bul ilacını da ver!

Okuyun, AYET-EL KÜRSİ okuyun, candan dileyin, dilerken şüphe etmeyin…şifa bulduğunuzu göreceksiniz.

Hz. Eyüp bu konuda KUR'AN'da örnek gösterilen, ALLAH'a teslimiyetli tavrıyla övülen bir elçidir. Konuyla ilgili ayette şöyle buyrulmaktadır:

ENBİYA suresi, ayet 83:" Bana hastalık dokundu ( ben hastalandım ) SEN de merhametlilerin en merhametlilerisin!" diyerek RABB'ine dua ettiği zaman biz Eyyub'a da iyilik etmiştik.

NAHL suresi, Yeter 68,69: Senin RABB'in bal arısına," Dağlardan, ağaçlardan, insanların yaptığı çardaklardan ( kovan ) evler edin" diye vahyetti. Sonra da her türlü meyveden ye ve RABB'inin ( bal yapman için sana öğrettiği ) yollarına kolaylıkla git. Onların karınlarından renkleri çeşitli ve içinde insanlar için ŞİFA OLAN bir şerbet ( bal ) çıkar. İşte bunda da düşünen bir toplum için elbette bir ders vardır.

 

MÜMİN :

 

MÜMİN : BİR'liğe inanan ve koruyan. Mümin; inanan, güvenen, koruyan demektir. İman hem tastik etmek hem de emin kılmak, güven vermek anlamlarına gelir. Bununla ilgili birkaç Ayet ve Hadis'i inceleyelim.

ENFAL suresi, ayet 2: Mümin, ALLAH anıldığı zaman kalbi ürperen ve O'nun ayetleri okunduğunda imanı mükemmeleşen ve sadece RABB'ine dayanıp güvenen.

MÜMİNUN suresi, Yeter 1, 2, 11: Şüphesiz o müminler kurtuluşa ermiştir. İbadetini huşu içinde yerine getiren, boş ve yararsız işlerden yüz çeviren, zekatını veren, iffetini koruyan, her türlü aşırılıklardan kaçınan, ahidlerine ve emanetlerine rivayet eden kimsedir. Onlar, namazlarını muhafaza edenlerdir. İşte ONLAR GERÇEK VARİSLERDİR. Onlar Firdevs Cennetine varis olurlar. Onlar orada ebedi olarak kalıcıdırlar.

HADİS: Mümin kimse temiz sahibidir ( iyiyi yanlışı doğrudan ayırandır. )

HADİS: Mümin bir kere iğne deliğinden geçer ( Bir kere aldanabilir, ikinci aldanışı kendisinin gafleti ve yanlışıdır. )

FURKAN suresi, ayet 73: Onlar, kendilerine RABB'lerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman, onlara kör ve sağır kesilmezler.

MÜ'MİN suresi, ayet 9: Onları kötülüklerden koru. Sen o gün kimi kötülüklerden korursan, ona rahmet etmiş olursun. İşte bu büyük başarıdır.

RA'D suresi, ayet 19: RABB'inden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse,( onu bilmeyen ) kör gibi olur mu? ( Bunu ) ancak akıl sahipleri anlar.

EN'AM suresi, ayet 104: RABB'inizden size gerçekleri gösteren deliller geldi. Artık kim gözünü açar hakkı idrak ederse kendi yararına, kim de ( hakkın karşısında ) kötülük ederse kendi zararınadır. Ben başınızda bekçi değilim.

 BAK  İBRET  AL  YERE  DÜŞEN  YAPRAĞA, O  DA ESKİDEN YUKARDAN BAKARDI.

          Mümin; sadece " YARATAN'ım!..." diyendir, VERDİĞİ'ne uyandır. Hz.MUSA da mümin, Hz. İSA da, Hz. MERYEM de, cümle yaratılan da…Mümin kul vardır, müslim kul değil. Bin müslim, bir mümin edemez! Mümin olmak," Müslüman doğdum…" demekle değildir! Hiristiyan olan, ALLAH'ımın kulu değil midir? Uyarsa, gönlünü duyarsa , " doğru olan, budur!..." derse; ona mümin denir. Müslümanlık, gönüldedir. Mümin olmak; el bağlamakla değil, ALLAH'ıma gönül kapını açmakladır. Mümin olmak; ALLAH'ımı gönülden bilmektir, kainatta bulmaktır. Batıldan sıyrıldığın an, kainatta güzeli bulmuş olursun.

Mümin: uyan – duyan," Kulunum!..." diyen, gelenden şikayet etmeyen, gideni dert etmeyen, münasip yolda olup dumanını dağıtandır. Mümin olmak; yalnız namaz kılmakla değil, ALLAH'ı gönülden anmak, varlığını O'na adamakla ölçülür." Namazım yok, kulun muyum…" deme! Gönlünde ALLAH'ı olan, O'na daha yakın olur. Kendinizde ölçün! Sevdiğiniz kula yakın olmak dilersiniz, ona yakın olmaya çalışırsınız. Kulun sevgisi, ALLAH'ına olan imanı ile ölçülür.

      MÜMİN OLMAK; DERS ALMAKLA DEĞİL, GÖNÜL KOYMAKLA OLUR!

                                MÜMİN OLANIN NİYAZI, CÜMLEYEDİR.

Cennet, cümle mümin kulların olduğu yerdir.Mümin demekte amaç; namaza duran, kul önünde

" ALLAH!..." diye feryad edeni düşünmeyin! ALLAH'ımın verdiğini, kul bilsin!

Camiye gittim, diz büktüm!..." diyen her kul, kulluğa layık mıdır? Mümin olmak; VEREN'i bulmakla, VERDİĞİ'ni sevmekle yol alır. Mümin kulun yolu, ol HAH'tadır eli, gönlündedir GÜL'ü

( Resul'ü ). Ateş, ateşi yakar mı; öyle ise MÜMİN cehennemden korkar mı?

METİN :

METİN: Çok sağlam, kuvvetli, sağlamlığı oluşturan. Metanet, direnç veren. Hiçbir iş O'na zor gelmez ve hiçbir şeye muhtaç değildir, herşey O'na muhtaçtır.

ZARİAT suresi, ayet 58: Şüphesiz ALLAH'ın kendisi, rızık verendir, Metin ( sağlam olan ), kuvvet sahibi olandır.

           HİÇBİR  ŞEY  O'NUN  GÜCÜNE,  KUVVETİNE  KARŞI  KOYAMAZ.

Bizler de kendimizde METİN ismini yaşatabilmemiz için her olayda çok sağlam olmalıyız, peki nasıl sağlam olacağız; KUR'AN'da bize EMRETTİĞİ gibi davranacağız, yoksa onun bunun sözlerine uyupta ALLAH'ımın EMİR'lerinin tersine hareket etmeyeceğiz.

Düşün sadece düşün. Aklının olmadığı O sonsuz gücü düşün. Tüm kainatı yaratıp, dengede tutan, herşeye gücü yeten sonsuz kuvveti tüm kainatı sarmış YÜCE ALLAH'ı düşün. O'nu her ismiyle zikret, kendini sevdirmek için gayret et. Bu sonsuz güç ve kuvvetin YANINDA OLDUĞUNU HİSSET. Göreceksin ki, YÜCE ALLAH dışından herşey nede faydasız ve boş. Her zaman hatırla YÜCE ALLAH'ın sonsuz güç ve kuvvet sahibi olduğunu.  

KAVİYY :

KAVİYY :Her şeye gücü yeten, kudretli. Varlığın oluşmasını sağlayan.

Yüce ALLAH, göderdiği peygamberleri yalanlayanları helak eden, savaşta MÜMİNLERE yardım edendir.

ZARİYAT suresi, ayet 58: Şüphesiz ALLAH'ın kendisi, rızık verendir, sağlam olan, kuvvet sahibi olandır.

                             SİZDEKİ  RABB'İ  EZDİRMEYİN.

Tarih boyunca ALLAH çeşitli kavimlere elçiler göndermiş, elçiler deyince sırf peygamberleri düşünmeyin. Mevlana, Yunus, Hacı Bektaş Veli, Yesevi, Muhidin-i Arabi ve diğer evliyalar da elçilik vazifesini yaptıkları gibi, bu devirde isimlerini vermeyen, kendilerini belli etmeyen ALLAH'ımın seçtiği görevli kulları da ALLAH'ımın elçileridir. Ve bu elçiler vasıtasıyla insanlara UYMALARI GEREKEN doğru yolu bildirmektedir.

MÜMİN suresi, ayet 22: Çünkü onlar, kendilerine apaçık mucizelerle gelen peygamberlerini inkar ettiler. ALLAH da onları hemen yakalayıverdi. Çünkü O, kuvvetlidir, azabı çok şiddetlidir.

HAC suresi, ayet 74: Onlar, ALLAH'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Şüphesiz ALLAH, güç sahibidir, AZİZ'dir.

ALLAH, KENDİSİ'nin üstün ahlakını, yüceliğini ve büyüklüğünü gereği gibi takdir edebilen ve kendisinde bu güzellikleri yaşanır hale getiren kullarına karşı ise SONSUZ RAHMET SAHİBİDİR.

ALLAH'ım, zaman içinde yeryüzünde makam, şöhret, güç ve servet sahibi olduklarını görerek BÜYÜKLENEN ve YOLDAN ÇIKAN kişi ve kavimleri de, o " ÜSTÜN GÜCÜ " ile yakalayarak CEZALANDIRMIŞTIR. ALLAH birçok kavmi fırtına ile, sellerle, depremle, yanar dağlarla,ebabil kuşlarının ağzından attığı pişmiş çamurlarla, yangınlarla, savaşlarla, gök cisimleriyle

Minicik bir mikrop ile, çığlık sesleri ve diğerleri ile yok etmiştir.

ENFAL suresi, ayet 52: Tıpkı Firavun'un izinden gidenlerle onlardan öncekilerin gidişatı gibi onlar da ALLAH'ın ayetlerini tanımadılar, ALLAH da kendilerini günahları yüzünden yakalamıştı. 

 Çünkü ALLAH Kaviyy ( çok kuvvetli ) ve azabı çok çetin olandır.

ALLAH'ımın Kaviyy isminin, inkar edenlere tecellisi böyle olur. TANRI  sonsuz  bir GÜCÜN  sahibidir. İnkar edenleri o güçle yakalar ve cezalandırır.

Bu ismiyle ALLAH'ım MÜ'MİN'lere ışıl ışıl bir sevgi; dağlar gibi bir destek, muhteşem bir güç ve kuvveti ile mü'min kulun yüreğine güven duygusu verir. Mü'min kul her zaman ALLAH'a güvenerek, " Benim RABB'im güçlüdür. Beni kimsenin eline bırakmaz. O, benim tek desteğimdir" der.

AHZAB suresi, ayet 25: Hem ALLAH, kafirleri herhangi bir hayra ulaşmadan hınçlarıyla defetti. Bu şekilde ALLAH, mü'minlere savaşta kafi geldi. ALLAH Kaviyy ( çok güçlüdür ), çok üstündür.

          ALLAH, savaş meydanlarında olduğu gibi, mü'min kulunun " hayat savaşında " da, nefsiyle tutuştuğu iç savaşında ve onu kullanmak isteyenlere ve kötülük yapanlara, eziyet çektirenlere karşı da kulunun yanında ve yardımında olandır.

AL-İ İMRAN suresi, ayet 139: Gevşemeyin, üz, muhülmeyin, EĞER  HAKİKATEN İNANIYORSANIZakkak üstün olan sizsiniz.