Hz. F A T I M A
Can Dostlarım!
Yazar Ali Haydar Haksöyler'in Cennet kadınlarının öncüsü ve şehitlerin annesi
Hz. FATIMA kitabını büyük bir dikkatle okuduk, siz bayanların bu kitabı MUHAKKAK alıp okumanızı tavsiye ediyoruz. Çünkü siz bayanlar da onun gibi yaşamakla yükümlüsünüz.
Çoğunuzun fırsat bulup okuyamayacağınızı sandığım için, hayatınıza bunları uygulamanız için bu bilgileri sizinle paylaşmayı uygun gördük.
İSLAM: Teslimiyettir. İnandıktan sonra emirlerine harfiyen uymak, getirisi veya götürüsü ne olursa olsun İNANDIĞINI HAYATA AKTARABİLMEKTİR.
Hz. MUHAMMED ( s.a.v ) efendimiz, ALLAH'tan aldığı emir ve yasakları bütün insanlara aktardığı gibi, ÖNCE KENDİSİ YAŞAMIŞ ve AİLESİNE DE YAŞATMIŞTIR. Bu yaşantı biçimi bütün insanlık için en büyük örnektir.
Resul'ümüz: " Fatıma, İmran kızı Meryem, Firavunun ailesi Asiye ve Hüveylid kızı Hatice'den sonra bütün kadınların seyyidesidir.” buyurarak Hz. Fatıma'nın (ra ) değerini ortaya koymuştur.
Hz. MUHAMMED ( s.a.v ) bir gün Hz. Fatıma'nın üzüldüğünü görür. Bu durum o'nun
( Hz. MUHAMMED'in ) gözlerinden YAŞLAR AKMASINA SEBEP OLUR. Ve RESUL'ÜMÜZ:” Fatıma benden bir parçadır; onu üzen beni de üzer " demiştir.
Bayan kardeşlerim! Kendinize dönün ve cesaretle kendinize sorun: gerçek anlamda Hz. Fatıma gibi bir annemizin kıymetini bilebiliyor ve ONUN YOLUNDA GİDEBİLİYOR MUSUNUZ ?
Hz. Fatıma " Yüksek bir ahlaka, onurlu bir karaktere, cesur bir yüreğe sahipti. Büyüklenenlerin ve zorbaların karşısında eğilmedi. Sağlam karakteriyle ve iffetiyle, ONURUNU KORUMASIYLA bir ahlak abidesiydi. VERDİĞİ SÖZÜ TUTARDI. Kötülükten kaçardı. GÜVENİLİRDİ. İyi niyetliydi ve SÖZÜNDE KESİNLİKLE DURURDU. Hz. Fatıma, az ile yetinen zühd sahibi biriydi. O, ihtirasın kalbi parçaladığını, işlerde düzensizlik ve dargınlığa neden olduğunu çok iyi biliyordu. Hz. Fatıma basit bir hayata razıydı. Hayatın zorluklarına karşı sabırlıydı. Helalin azıyla yetinirdi. Razıydı ve kendisinden razı olunmuştu. Başkasına ait olan, başkasının sahip olduğu şeylere göz koymazdı. Hakkı olmayan bir şeye de gözlerini dikmezdi. ALLAH'tan başkasından bir şey istemeye tenezzül etmezdi. O, yüzsüzlük etmez onurlu nefsin tam bir timsaliydi. Nitekim babası ( s.a.v ) şöyle demişti: " ASIL ZENGİNLİK GÖNÜL ZENGİNLİĞİDİR.” Dünyanın çekici süslerine arkasını dönmüştü. Dünya hayatının aldatıcı güzelliklerine eğilim göstermiyordu ve DÜNYAYA MEYLETMENİN NE BÜYÜK FELAKETLERE YOL AÇTIĞINI ÇOK İYİ BİLİYORDU.
Dünya hayatının zorluklarına sabrederken, dilinden RABB'inin zikrini eksik etmeden SORUMLULUĞUNU YERİNE GETİRME HUSUSUNDA muazzam bir sabır örneği sergiliyordu.
Hz. Fatıma annemiz geceleri Hz. Ali ile namaza durup birlikte ALLAH'a ibadet ederlerdi.
Hz. PEYGAMBER ( s.a.v ) kızını evlendirmekle ondan kopmadı, ilişkileri azalmadı; yine her sabah onları namaza kaldırır, bir yolculuğa çıkacağı zaman en son vedalaşacağı kişi Fatıma olurdu.
( Şimdi " ALLAH bize yeter " diyenlere sesleniyoruz, RESUL'ümüzün dahi yapmadığını yapıp, hala GAFLET UYKUSUNDAN UYANMAYACAK MISINIZ ? )
Hz. Fatıma da diğer Müslümanlar gibi yarı aç, yarı tok yaşıyordu. Peygamber kızı olmasından dolayı hiçbir ayrıcalığı yoktu. Hz. Fatıma ise avuçları kabarana kadar un öğütüp kendi işini kendi yapıyordu. Hz. Ali ev işlerinde Hz. Fatıma'ya yardımcı oluyordu.
Hz. Fatıma ve Hz. Ali örnek bir İslam ailesi oluşturdular. İhtiyaçtan fazlasını elde tutmadıkları gibi, ihtiyaçları olduğu halde muhtaçlara verdiler, kendileri sabrettiler.
Bir elbiseleri olurdu genellikle ve onu gece yıkayıp gündüz tekrar giyerlerdi. Onun kısa yaşantısında gösterişe, giyim kuşama, eşyaya, leziz yemeklere ayıracak zamanı olmadı.
Hz. Ali, Hz. Fatıma'ya son derece değer verirdi. Hz. Ali Peygamber kızının üzerine herhangi bir kadın almayı kendisine yakıştıramadığı için buna yanaşmamıştır. Hz. Fatıma kadının cıhadının, kocasına iyi eş olması olduğunu ve evin, erkeğin dinlenme ve huzur yeri olduğunu çok iyi biliyordu.
Hz. Ali, Hz. Fatıma'nın kendisine olan saygısı ve ona verdiği huzur hakkında şöyle buyurmuştur: Eve gelip Fatıma'ya baktığımda, bütün gam ve üzüntülerim yok oluyordu.
Hz. Fatıma kesinlikle kocası olan Hz. Ali'nin müsaadesi olmaksızın evden dışarı çıkmıyor ve hiçbir zaman onu öfkelendirmiyordu. Çünkü İslam'ın şöyle buyurduğunu biliyordu.
" ALLAH Teala, kocasını öfkelendiren her kadının oruç ve namazını, kocası kendisinden razı etmedikçe kabul etmez.”
Hz. Fatıma hayatı boyunca, kesinlikle yalan söylemez, hıyanet etmez ve hiçbir zaman Hz. Ali'nin emrinden çıkmazdı.
Bu hususla alakalı Hz. Ali şöyle buyurmuştur:” Andolsun ALLAH'a ki ben, kesinlikle Fatıma'yı öfkelendirecek bir iş yapmadım. Fatıma da hiçbir zaman beni öfkelendirmedi.
İşte Hz. Ali, evin dahili durumundan tamamıyla rahat ve huzurlu olduğundan dolayı onca muvaffakiyet ve fetihler elde etmiştir.
Hz. Fatıma tam anlamıyla Müslüman'ca yaşayan bir ev hanımıydı. Kocası olan Hz. Ali'nin zor duruma düşmemesi için elinden gelen her türlü fedakarlığa katlandı.
Hz. Fatıma ile Hz. Ali'nin evliliklerinden dünyaya gelen çocuklarının eğitimine çok önem veriyordu. Zaten bir anne olarak Hz. Fatıma'nın ağır vazifelerinden biri de çocuklarını İslami bir terbiye içinde yetiştirmekti.
Peygamber efendimiz (s.a.v ) tarafından defalarca övülmüş ve faziletleri ifade edilmiş olan Hz. Fatıma, hiç şüphesiz hem ideal bir kız evladın nasıl olması gerektiğini, hem de ideal bir annenin nasıl olması gerektiğini yaşantısıyla bütün insanlığa göstermiştir. Hz. Fatıma annemizin çocuklarına karşı yaklaşımlarından biri de onlara oyun arkadaşlığı yapmasıdır. Oyun esnasında çocuklarına, onların zihinlerini geliştirecek sözler söylemeyi ihmal etmezdi.
Hz. Fatıma:” Ey Müslümanlar, bilin ki: BU SEMAVİ KANUNLAR, SİZLERİN SAADET ve TEKAMÜLÜNÜZ İÇİN İNMİŞTİR. Namaz, ALLAH huzurunda secdeye kapanmanız ve azamet dergahında huzur görmeniz içindir.
Hz. Fatıma inandığını YAŞAYAN, yaşadığına inanan ve SÖYLEDİĞİNİ YAŞAYAN biriydi. ÖZÜ, SÖZÜ DOĞRUYDU. VERDİĞİ SÖZDE DURMADIĞINA KİMSE ŞAHİT OLMAMIŞTIR.
Hz. Fatıma Müslümanların büyük kayıplar verdiği Uhud savaşında on hanımla birlikte gazilere yiyecek ve su taşımış ve aynı zamanda yaralıları tedavi etmiştir.
Hendek savaşında Hz. Fatıma, Peygamber Efendimiz ( s.a.v ) ile birlikte hendek kazılmasına yardım etmiştir.
Sabah namazını zamanında kılmak, Müslümanlar için çok önemlidir. Sabah namazı vakti; rızkların taksim edildiği, duaların kabul edildiği, RAHMET ve BEREKETİN EN YOĞUN OLDUĞU, gerek Ruh ve gerek beden sağlığı açısından en mühim bir zaman dilimidir. Uykunun da en derin bir zamanı olduğundan kalkıp kılmak sevap bakımından da bereketlidir.
Hz. Fatıma validemiz, henüz süt emmekte olan Hz. Hüseyin hastalandığı için sabaha kadar uyumamıştır. Evladının inleyişi karşısında gözlerine sabaha kadar uyku girmedi. Hz. Hüseyin sabaha doğru bir ara uyur gibi olduğunda, Hz. Fatıma bulduğu ilk fırsatta kainatın sahibi ALLAH'a yönelerek sabah namazını eda etmişti. Kendisini çaresiz bırakan uykuya ancak bundan sonra vakit ayırabilmiştir.
Hz. MUHAMMED ( s.a.v ) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır.( Müslim, Mesacit 261- 262 ): Sabah namazını kılan kimse ALLAH'IN HİMAYESİNDEDİR. Dikkat et, ey Ademoğlu! ALLAH, BİZZAT HİMAYESİNDE OLAN BİR KONUDA SENİ SORGUYA ÇEKMESİN.
ALLAH'ın himayesi altında bulunmak, dünyada ve ahirette O'nun koruma ve teminatı altında olmak demektir. Himaye olunanın da, HİMAYE EDENE KARŞI SORUMLULUKLARI VARDIR. ALLAH'A VERDİĞİ SÖZLERİ YERİNE GETİRMESİ, KULLUK VAZİFESİNİN GEREĞİ OLAN DAVRANIŞLARDA BULUNMASI, aksi takdirde bu konuda HESABA ÇEKİLECEĞİ Peygamberimiz ( s.a.v ) tarafından hatırlatılmıştır.
|