Franz ın Sayfası

Seni sevgisinden YARATAN,
senin dışında olan her şeyi de sevgisinden yarattığını unutma.
Yarattığını sevdiğin kadar ALLAH'ı sevmiş olursun.
ÖNSÖZ
ALLAHIMIN İSİMLERİ 1
ALLAHIMIN İSİMLERİ 2
AŞK
RAMAZAN FIRSATI
ALLAHIMIN İSİMLERİ 3
ALLAHIMIN İSİMLERİ 4
AHİRET ve ORADAKİ YAŞANTIMIZ
ADALET
ALLAH ve Peygamberler kimleri korur.
AFFETMEK
ALLAH NEDEN BİZ DİYOR
ALLAH’IMIN YEMİN EDEREK BAŞLADIĞI SURELER
ALLAH’IN AZABI KİMLEREDİR
ALLAH KISKANÇTIR
ALLAH KORKUSU
ALLAH AYIRMAZ KAYIRMAZ
ALAK SURESİ
ALLAH KİMLERİ RAHMET ve ŞEFAATİNDEN UZAKLAŞTIRIR
ALLAH’A İNANMAK
ALLAH’IM “ OL “ DEDİĞİNDE NASIL OLDURUR
ALLAH NASIL DUYAR-İŞİTİR-GÖRÜR
ALLAH NASIL DAVRANMAMIZI İSTİYOR
AHZAB SURESİ BİZİ UYARIYOR
AKLIMIZI ALLAH’IMIZIN İSTEDİĞİ ŞEKİLDE KULLANMAK
ALLAH’A YARDIM ETMEK
ALLAH KİMLERİ RAHMET ve ŞEFAATİNDEN UZAKLAŞTIRIR
ALLAH ve İNSAN BİRBİRİNDEN KOPUK İKİ AYRI VARLIK MIDIR ?
AHDE VEFA
ALLAH DÜŞÜNCELERİ DE BİLİR
ALLAH’TAN DİLEMEK
ALTIN ANAHTARLAR
AYETEL KÜRSİ AÇIKLAMASI
ANA – BABA – EVLAT
ALLAH YALNIZ MÜMİNLERE YARDIM EDER
BANA NE, BEN BÖYLEYİM DEMEK YOK
BİZ BEDENLENMEDEN ÖNCE
BAYANLAR İLE EL SIKIŞMAK
ALLAH’IN BİZE VERDİĞİ GÜCÜ KULLANMAK
CEBRAİL YALNIZ FATİHA ve NEML SURELERİNİ BESMELEYLE VERDİ
AN’I YAŞAMAK NEDİR
DUA
DİLEKLERİMİZİN OLMASI İÇİN
DUANIN İKİ YÖNÜ
DOST
DUALARIN İŞLEYİŞİ
ARAŞTIR,ÖĞREN VE UYGULA
DÜNYAYA NİYE GELDİK
DÜNYA İLE AHİRETİ BİR TUTMAK
DOĞRULUK
DÜNYADA NE BÜYÜK BİR GÖREVİMİZ VAR BİLİYOR MUYUZ
Hz. FATIMA’NIN DUASI
EŞ OLMAK (KARI–KOCA DEĞİL)
Hz. FATIMA
EN’AM SURESİNDEKİ UYARILAR
FATİHA - YASİN
HİMALAYALAR’DAKİ SİVANA BİLGELERİN BİLGİLERİ
EZELDE ve DÜNYADA YAPTIKLARIMIZLA
NİÇİN EUZÜBİLLAHİ
HİÇKİMSE BAŞKASININ GÜNAHINI YÜKLENMEZ
İNSANLAR NELER YAPTIKTAN SONRA ALLAH’IN GAZABI GELİR
İNSAN NASIL HAYVANDAN AŞAĞI OLUR
HERŞEY ALLAH’TAN DEYİP KÖŞEYE ÇEKİLMEK Mİ?
İMTİHAN
HERKES İYİ BİR İNSANMIDIR
GARİP SABAHAT ABLANIN KALEMİNDEN 2
GARİP SABAHAT ABLAMIN KALEMİNDEN 4
Hz. İBRAHİM
HALA MI YANLIŞLARINA DEVAM EDECEKSİN
GÖÇ EDENİN ARKASINDAN ...
GARİP SABAHAT ABLA nın kaleminden 3
GARİP SABAHAT ABLANIN KALEMİNDEN 1
GECE UYUDUĞUMUZDA,RUHUMUZ MANA ALEMİNE ALINDIĞINDA
GÖÇ ETMEK (ÖLÜM)
İNSAN OLABİLME SANATI
İFTİRA ATANLAR
İNSANLARIN GERÇEK YÜZLERİ
GÖNÜL
HADİS
HZ.HAMZA
HADİSLER
KENDİMİZDE BAŞARMAMIZ GEREKENLER
UYARI
UYDURULMUŞ HADİSLER
HİZMET v e VAZİFE
KİMLERDEN UZAK KALMALIYIZ
HOŞGÖRÜ
KEVSER SURESİNİN RESULÜMÜZÜN AÇIKLAMASI
HANGİ ANNE BABAYA ÜF DENMEZ
ALLAH’IN UYARILARINA UYMAYANLAR
İNSAN,MÜSLÜMAN,MÜMİN,KUL
KADERDEKİ ROLÜMÜZ
KİMİ İNSANIN DÜNYA SINAVI NİÇİN AĞIRDIR
İNSANLARIN,VAREDİLMİŞ HER ZERRENİN,KÂİNATIN NİYE DUAYA İHTİYACI VARDIR
KORUMAK ve KORUNMAK
KADER
İNSANLARIN ÇOĞUNA UYARSAN
İNSANİ DEĞERLER ve kafirler
İTİKAF - ERBAİN
KUR’ANI ANLAMADAN OKUMAK
KUR’AN ve İÇİNDEKİ YABANCI LİSANLAR
KUR’AN SURELER HALİNDE İNMEMİŞTİR
KİMLER MÜNAFIKTIR
KENDİMİZİ ARINDIRMAMIZ
KUR’AN ve DİN
KIYAMET
KUR’AN’daki Tevrat,İncil,Zebur sureleri
KUL HAKKI
KÖTÜLÜKLERİ İYİLİKLE DEFETMEK
KUR’AN’I YAŞAMAK
KÖTÜLÜKLERİ ALLAH YAPTIRMAZ
NASİHATLER
Hz.HUHAMMED ve Hz. HATİCE
NAMAZ İLE İLGİLİ BİLGİLER
MÜSLÜMAN KİMDİR
NAMAZ - SALAT
Hz. MUHAMMED ( s.a.v )
MELEKLER
HER NAMAZ KILAN MÜMİN MİDİR
Hz. MERYEM
MAKAM
NEDEN HZ.MUHAMMED KÖTÜ SÖZ DUYACAĞI KİŞİNİN YANINA GİTMEZ VE YANINA SOKMAZDI
MELEKE
NASIL İNSAN OLUNUR
NEFS
NİYAZ
NİÇİN
OLAYLAR BİZE NE ÖĞRETİYOR
O GÜN
OLUŞ - BULUŞ
PEYGAMBERİMİZİN ve VELİLERİN ÖĞÜTLERİ
OLAYLAR KARŞISINDA NASIL DAVRANMAMIZ GEREKİYOR
PEYGAMBERLER DE HESABA ÇEKİLECEKLER
ÖĞÜTLER
RESULÜMÜ SEVMEKLE,O’NU SEVMİŞ Mİ OLUYORUZ.
ÖFKE
RUH
RUH ve RÜYA
RAMAZAN ve ORUÇ
REANKARNASYON
RESULÜNDEN
SEKAR’A ATILMAK
SESLENİŞ
SELAM
SALAVAT
SEVGİNİN YAŞANMASI
SEVGİ
SORUMLULUKLARIMIZ
SEYİRCİ OLARAK GELMEDİK DÜNYAYA
SİZ KENDİNİZİ DÜZELTMEYE BAKIN
SİTEM ETMEK
SÖZÜNDE DURMAK
SIRLAR DERYASI
SÖYLEŞİ
ŞEYTAN’IN VASIFLARI ve ETKİLEMESİ
TESLİMİYET
TANRI’M muradını nasıl gerçekleştiriyor
ŞEMS ve MEVLANA
ŞÜKÜR ve HAMD
TEVHİD (TEKLİK – BİRLİK)
TAHKİKİ İMAN
TEVEKKÜL NEDİR
TORUNUM CAN ve AİLEM
YARADILIŞ KAÇ EVREDE GERÇEKLEŞTİRİLDİ
YOLA GİRİŞ
EDEP 1
EDEP 2
YAKINDA OLACAK BÜYÜK OLAYLAR
YÜKLENDİĞİMİZ ve YAYDIĞIMIZ AKIM ( ENERJİ )
YED-İ NE DEMEK
ZİNA
MESAJ BORDU

Hz.  M U H A M M E D  ( s.a.v )

Hepimiz sevgililer sevgilisi Peygamberimiz Hz. MUHAMMED efendimizi çok sevdiğimizi iddia ediyoruz, acaba gerçekten de seviyormuyuz? İster insan, ister yaratılmış her zerreyi tanımadan, onun hakkında bilgi edinmeden sevebilirmiyiz? ALLAH'a varmanın tek kapısı PEYGAMBERİMİZ'dir. Şunu iyi bilelim ki,” rehberimiz KUR'AN, mürşidimiz Hz. MUHAMMED'dir.” Örnek alayım öyle olayım'…diyeceğimiz tek varlık, Hz. MUHAMMED dir! Her ULU, o'nun bir tek vasfıyla yol bulmuştur; PEYGAMBER'imiz, bütün vasıfları bünyesinde toplamıştır. Her bir ULU, o'nun yolunun tozunu tamamlar. Hz. MUSA = tohum, Hz. İSA = toprak, Hz. MUHAMMED = eken. YENİ; Hz. HUHAMMED'in ektiği, bizlerin biçeceğidir. Peki, verdiğini, herkes biçebilir mi? Kimi biçecek, kimi harmanlayacak, kimi değirmene götürecek. Dünyaya gelmeden ALLAH ile ahidleştik ve hepimiz ALLAH ADI'na yapacağımız görevleri yüklenip geldik. Simdi sizlere soruyoruz! Kaçınız Ahdimiz ne? Andımız ne? YARADAN'ımıza verdiğimiz Söz'ümüzün ne olduğunu biliyor? Acaba kaçımız bunu araştırdık? Sonunda bundan hesaba çekileceğimizi bilelim. Manalarını sizlerle paylaşalım. ANDIMIZ : Kul olmanın and'ını verdi isek ezelde, kulluk haline gelip buluşuruz güzelde. AHDİMİZ : Yaradılmışlığa ilk adımda RESULÜ'ne uyulacağı sözüdür.

VAKIA suresi, ayet 62 : İlk yaradılışı biliyorsunuz; o halde niçin düşünmüyorsunuz ?

            Tekrar soruyoruz size, kaçınız PEYGAMBER'imizin hayatını düşüne düşüne okuyup onun yaptıklarını bir deftere yazıp, öyle yaşamak için gayret ettiniz? Kaçınız KUR'AN'ı anladığınız dilde okuyup emirlerini bilerek yerine getirmeye gayret ediyorsunuz?

İBRAHİM suresi, ayet 4 ( Duhan 58, Fussilet 44, Zuhruf 3 ) : KUR'AN'ı anladığın dilde oku.

            " Benim kalbim temiz " kelimesinin ardına sığınıp kulaktan dolma bilgilerle yaşıyorsunuz, peki bu mahşerde sizi kurtarabilecek mi? ALLAH'ımın emirleri KUR'AN da Cahilin, Alimin, Arifin anlayacağı şekilde yazılmış ve açıklanmıştır. RESUL'ün haliyle hallenmek şeklen değildir, onun yaptıklarını bu çağa göre en iyi şekilde uygulamaktır. ALLAH'ın bizden istediklerini bilip hallenmemiz için KUR'AN'ı anladığımız dilde okuyup emirlerini yerine getirmemiz gerekir.

ALAK suresi, ayet 1 : Yaratan RABB'inin adıyla oku!

ZUHRUF suresi, ayetler 43, 44 : Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Hiç kuşkusuz sen, dosdoğru bir yol üzerindesin. Gerçek şu ki bu KUR'AN sana ve toplumuna bir öğüttür. Bundan sorumlu tutulacaksınız.

Ayetten de anlaşılacağı gibi YARATAN, KUR'AN'ın bir öğüt olduğunu ve bize bu KİTAP vasıtasıyla bildirdiği emirlerinden sorumlu tutulacağımızı apaçık bildiriyor. Ağlamaya; her şeye şikayet etmeye değil, gülmeye; verdiklerine şükretmeye yer verelim! Dünyadan geçmek değil, güzel görmektir önemli olan. Dilemek olmak değildir; bilmek almaktır! Verilene şükretmek, ALLAH'ını sevmektir. Amade olmak; niyaza durmakla değil, yolunda gitmek, kötüden uzak durmaktır. Şunu açıkça bilelim ki, ALLAH'ın verdiği KİTAP dururken kulun yazdığı kitap, insan hayatının çözümü olamaz, insan orada ALLAH'ın emirlerini bulamaz. İnsan, insanlık için yaratılmıştır. Doğa, insanlık için yaratılmıştır. KİTAP, insanlık için indirilmiştir. Öyleyse; insanlıkta birliği bulmak, insanlar arasında sevgiyi buluşturmak, insanlık adına insanı çalıştırmak, yaşanılan, yaşatılan en güzel olaydır. İnsanın insana vereceği en büyük sadaka sevgisidir. İnsanlığa sevginizi verebiliyorsanız, ALLAH'ın selameti sizleri bulur, kerametini gösterir. Amacımız: İnsanlığa  sevgimizi ulaştırmak, doğa ile sevgide buluşturmak.” Ben sizi sevgimden yarattım " DEDİĞİ sözde buluşmalıyız, O'nun gösterdiği yön adına çalışmalıyız. O tek KİTAB'ın tamamını okumalıyız, o zaman düğümler çözülür, hataların üstü çizilir.

 

Enes İbn-i Malik'ten gelen bir hadis bu TEK KİTAB'ı çok güzel bir şekilde açıklıyor.

RESULÜMÜZ diyor ki;” ALLAH bana, yedi uzun sureyi TEVRAT yerine verdi; elif, lam, ra” lardan " ta, sin " lere kadar olan sureleri, İNCİL yerine verdi; " ta, sin "ler ile " ha, mim” ler  arasını, ZEBUR yerine verdi; " ha, mim "ler ve kısa sureler ile de beni faziletlendirdi: bunları ise benden önce hiçbir peygamber okumadı.

TEVRAD'ın yerine geçen yedi uzun KUR'AN sureleri : Bakara, Ali İmran, Nisa, Maide, En-am ,A'raf, Enfal-tevbe  ( bu son ikisi, yedinci uzun sayılmış;çünküTevbe, Enfal'in devamıdır)

İNCİL yerine verilen KUR'AN sureleri : Yunus, Hud, Yusuf, Ra'd, İbrahim, Hicr, Nahl, Esra, Kehf, Meryem, Taha, Enbiya, Hac, Müminun, Nur, Furkan.

ZEBUR yerine verilen KUR'AN sureleri : Şuara, Neml, Kasas, Ankebut, Rum, Lukman, Secde, Ahzab, Sebe, Fatır, Yasin, Saffat, Sad, Zümmer.

RESULÜ'ne verilen KUR'AN sureleri : Mümin, Fussilet, Şura, Zuhruf, Duhan, Casiye, Ahkaf ile başlar. 114. Surede son bulur, toplam76 suredir, buna Fatiha da dahildir.

NAHL suresi, ayet 44 ( Ali İmran 187 ): Açık delillerle, kitaplarla gönderdik. Sana da bu Zikri/ KUR'AN'ı vahyettik ki, kendilerine indirileni insanlara açık – seçik bildiresin de derin derin düşünebilsinler.

Gümüşhanevi 850 nolu hadis : Bu ümmetin son ( nesli ) ilk ( Salih neslini ) lanetlediği zaman, bu hususta ( dini ) bilgisi olan kişi bilgisini izhar ( göstersin, ortaya çıkarsın ) etsin. Çünkü ilmini gizleyen MUHAMMED'e indirilen KUR'AN'ı gizleyici gibidir. ( ilmini gizleyen kimsenin ağzına kıyamet günü ateşten gem vurulacaktır )

Hadis : İnsanlara anlayabileceklerini anlatın, anlayamayacaklarını anlatmayın ki, aksi takdirde ALLAH'ı ve RESULÜ'nü yalanlamış olursunuz.

ENBİYA suresi, ayet 107 : Ve biz seni ancak alemlere bir rahmet olarak gönderdik.

HUCURAT suresi, ayet 1 : Ey iman edenler: söz ve hareketlerinizle ileri varıp da ALLAH'ın ve RESULÜ'nün önüne geçmeyin; ALLAH'dan korkun. Çünkü ALLAH Semi'dir = her şeyi işitir, Alim'dir = her şeyi bilir.

HAC suresi, ayet 3 ve 8 : İnsanlardan kimi de vardır, ALLAH'ın dini hakkında bir bilgisi olmadığı halde, mücadele ederde, her inatçı şeytana tabi olur.

MAUN suresi, ayet 1 den 7 ye kadar : Gördün mü o, dini yalan sayanı? İşte odur yetimi itip kakan. Yoksulu doyurmayı özendirmez o. Vay haline o namaz kılanların ki, Namazlarından gaflet içindedir onlar. Riyaya sapandır onlar / gösteriş yaparlar. Ve onlar, yardıma / zekata / iyiliğe engel olurlar.

ALİ  İMRAN suresi, ayet 78 : Onlardan bir zümre vardır, aslında KİTAP'tan olmayan bir şeyi siz KİTAP'tan sanasınız diye, dillerini KİTAP'la eğip bükerler.O, ALLAH katından olmadığı halde, " bu ALLAH katındandır " derler. Bilip durdukları halde, ALLAH hakkında yalan söylerler.

            Eğer aldanmamak ve doğru yolda ilerleyip ALLAH'ı dünyada bulup O'na dünyada katılmak istiyorsak, muhakkak KUR'AN'ı anladığımız dilde okuyup EMİR'lerini yerine getirmek için gayrette olmalıyız.

Sevgili PEYGAMBER'imiz, insanları bağışlar ve onları affetmeyi severdi. İnsanlara iyi davranır, kimseyi incitmez, yanlışları düzeltirken genel konuşurdu. Tatlı dilli, güler yüzlü ve şakacıydı. İhanet etmez, güvenilir idi. Özü sözü bir idi, iki yüzlülüğü küfürden de beter sayardı. Fakir, kimsesiz, yetim, hasta, garip ve çocuklarla yakından ilgilenirdi. Kendisini kanun üstü görmezdi. Hastaları komşuları ziyaret eder, cenazelere katılırdı. Cemaatinden görmediği insanların durumunu sorardı.

RESULÜ'müz dünya işlerini yaparken aklımızı çok iyi bir vaziyette kullanmamızı önermiştir. Bunun ile ilgili bir ayeti okuyalım.

YUNUS suresi, ayet 100 : ALLAH'ın izni olmadıkça hiçbir benlik iman edemez. ALLAH, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır.

( Sahipsiz köpek sokakta gezer, yaklaştığı kul onu iter. Hata kimdedir; sokakta kalan köpekte mi, onu YARATAN da mı, yoksa itende mi? Elbet itendedir, ALLAH sana , aciz olanı itesin diye akıl vermedi ki!...ALLAH sana,” zillete düşene , sen tekme vurma!...” der. Sokak köpeğinde dahi, YARATAN'ın eserini göresin!...Akıl, yön verendir. Mantık; aklın verdiğini eleyen, büyük geleni ufalayan…Güçlük; ne elemek, ne ufalamaktır. Güçlük; ne yapacağını bilmemektir. Aklın yaptığını mantık ölçmezse, yanılgıya düşülür. Ölçme yeteneğin yoksa, ölçebilene sor.)

SAF suresi, ayet 14 : Ey iman edenler ALLAH'ın yardımcıları olun.

HADİD suresi, ayet 11 : ALLAH'a kim güzel bir borç verecek ki, O onun verdiğini kat kat arttırsın. Böyle birisi için onur verici bir ödül de vardır.

MUHAMMED suresi, ayet 7 : Ey iman sahipleri! Eğer siz ALLAH'a yardım ederseniz, ALLAH da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.

RESULÜ, HAK ADI'na hizmettedir; ( öyleyse biz de karşılık beklemeden hizmet edelim ) hizmette olanlar ile irtibatını hiç kesmez! ALLAH seninledir, senin de O'nun ile olmanı diler.

" SEN'den geldik SANA döneceğiz, SEN'in ile doldur ALLAH'ım!” Niyazımız odur ki; Hz. MUHAMMED ile oluşalım, O'nun ile buluşalım.

            Niyetini emeğinle besle ki, hak ettiğine eresin, sözü bize; Yalnız niyet etmenin kafi gelmediğini, niyet ile gayretin beraber yürütülmesini gösteriyor. Bunun ile ilgili 3 ayeti yazalım.1- Her benlik, kendi öz kazancının karşılığından ibarettir. 2- Gerçek şu ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur. 3- Her topluluğun iyi yaptığı yararına, kötü yaptığı zararınadır.

Şimdi düşünelim ALLAH'a nasıl ödünç veririz ve O'na nasıl yardım ederiz? YARATAN

( Kaf 16, Hadid 4, Mücadile 7 ) ayetlerinde " BEN size şah damarınızdan da yakınım " diyor ve Ali İmran suresi 101. Ayetinde de " MUHAMMED içinizde diyor. ( fiy : de – küm : siz; sizde, yani içimizde.) öyleyse kuluna yardım edersek kime yardım etmiş ve ödünç vermiş oluruz. Bizde mevcut Celal sıfatını, Cemal sıfatına dönüştürdüğümüzde de O'na yardım etmiş olmuyormuyuz. O'nun ile BİR bütün olduğumuzu unutmayalım. Arif kullar " senin gökte aradığını, kulunda görür ".

            GÜL'ümüz ( RESULÜ'müz ) gönlümüzdedir. Bilelim ki temelimizdir O, dileğimizce analım O'nu! Uymak; o'nu bilmektir.” Bilirim demek değil. Her kulu bilsin ki; RABB'im her yaratılanın RABB'idir. RESULÜ her yaratılanın gönlündedir.

YÜCE KUR'AN'da " BİZ " şeklinde hitaplar vardır, bunun hikmetini hiç düşündünüz mü? RESULÜ'nü NUR'dan yarattı! RESULÜ kainatın her zerresini O'nun ile yazdı,yani O NUR ile yazdı. " YA MUHAMMED, BİZ SANA KALEMİ VERDİK " Ayetini açalım. Kalemden kasıt bizim yazı yazdığımız gibi bir kalem anlaşılmaması gerekir. KAL = ALLAH'ın sıfatının özelliği ( sır ). EM = anahtar. KAL – EM = Sırların anahtarı. SIR = ALLAH'ın görünen görülmeyen tüm özellikleri. ALLAH sırlarını NUR – U  MUHAMMED'e bildirdi. TANRI,

" KALEMİ AL YAZ " dedi; ( RESUL'ü ) yazdı, yazdı, yazdı….KUR'AN yazıldıktan sonra kainat yaratıldı.

RAHMAN suresi, ayetler 1,2,3,4 : O Rahman, öğretti KUR'AN'ı , yarattı insanı, belletti ona duygu ve düşüncelerini ifade etmeyi.

 

BİLİRSEN KULUSUN, BİLMEZSEN HATALISIN. KENDİNİ BİLMEYE – BULMAYA MECBURSUN! BİLMEZSEN, O'NA NE YÜZLE DÖNECEKSİN!

 

            Eret oğlu Habbab Mekke'den hicret etmiş ilk müslümanlardan azatlı bir köledir. Yani toplumun en alt katagorisinde kabul edilen insanlardan. Medine'de Hz.MUHAMMED tarafından uzun sürecek bir göreve gönderilir. Tekrar evine dönüp, günlük işlerinin başına dönünceye kadar ise o işleri her gün Eset oğlu Habbab'ın evinde bizzat Hz. MUHAMMED görür. Evin kadınları süt sağmasını bilmedikleri için sığır ve keçileri her gün Hz.MUHAMMED tarafından sağılır. Ailenin, erkeğin yokluğundan etkilenmesine izin vermez.

YUNUS suresi, ayet 44 : ALLAH insanlara hiçbir şekilde zulmetmez. Fakat insanlar kendilerine zulmederler.

NİSA suresi, ayet 171 : Ey ehlikitap! Dininizde aşırılığa gidip doymazlık etmeyin. ALLAH hakkında gerçek dışı bir şey söylemeyin.

BAKARA suresi, ayet 41 ( Yasin 21 ): ALLAH'ın ayetlerini basit bir ücret karşılığında satmayınız.

YUNUS suresi, ayetler 62,63,64 : Gözünüzü açın! ALLAH'ın velileri için hiçbir korku yoktur. Tasaya da düşmezler onlar. Onlar inanmış takvaya sarılmışlardır. Dünya hayatında da ahirette de müjde vardır onlara. ALLAH'ın kelimeleri değişmez. İşte budur o büyük kurtuluş.

            RESULÜ'müz biri hakkında  karar vereceği vakit, her iki tarafı dinler öyle karar verirdi.

Halktan almaya muktedir olmayan, HAK'tan alır. Eğer hakkımızı korumaya kanun yetersiz ise, HAKK'ın adaleti tecelli eder. HAKK'ın adaleti, haklı olana tecelli eder.TERAZİ'si ; kainatın kuruluşundan bu güne şaşmamış, Hak'tan ötesini aşmamış, O'na sarılan kul düşmemiş!

            Her duadan sonra Amin deriz, peki bu kelimenin Tasavvufi anlamı nedir? Hiç merak ettiniz mi? Açalım: Amin kelimesinin anlamı: ALLAH. MUHAMMED. İNSAN. NUR. Bu dört kelimenin birbirleriyle ilgisi ve taşıdıkları hikmeti nedir? ALLAH; MUHAMMED ve İnsanı BİR'ledi; ALLAH; MUHAMMED ile insanı NUR'ladı.

RESULÜ'müzün ne kadar alçak gönüllü olduğunu birkaç örnekle anlatmaya çalışalım.

Bir yolculuktadırlar…Yemek için mola verilir. Arkadaşlarının her biri bir görev üstlenir.Hz.MUHAMMED'de:” Ben de ateş için odun toplayayım”, der. Arkadaşları önüne geçmek isterler. Ey ALLAH'ın Elçisi! Siz dinlenin biz o işi de görürüz. Hz. MUHAMMED bütün ciddiyetiyle cevaplar:” Gerçekten bunu isteyerek yapacağınızı biliyorum. Ancak ben bir topluluk içinde ayrıcalıklı bir durumda bulunmaktan hoşlanmam. Bunu ALLAH'da sevmez. Ve odunları toplamaya koyulur.                                                                                                    Ebu Hüreyre ile birlikte, çarşıya alışverişe çıkmışlardır. Alış verişi bitirdikten sonra satıcıya tartması için para yerine kullanılan gümüş parçalarını uzatır ve:” Dikkatli ol, ağırca tart ", der. Şaşırarak hiçbir müşterisinden böyle bir teklif duymadığını söyleyen satıcıya Ebu Hüreyre karşısındakinin peygamber olduğunu bildirir. Satıcı derhal Hz. MUHAMMED'in ellerine kapanarak öpmek ister…O izin vermez. Bunu İranlılar krallarına karşı yaparlar. Ben kral değilim, içinizden bir insanım…Eve dönüş sırasında Ebu Hüreyre yükünü taşımaya yardımcı olmak ister. Ona da izin vermez.” Kişi, eşyasını taşıyabiliyorsa sadece kendi taşımalıdır.

            Arkadaşları o yanlarına her girdiğinde hızla ayağa kalkmaktadırlar. En sonunda bir gün dayanamaz. İranlıların birbirlerini büyük görerek ayağa kalktıkları gibi siz de bana ayağa kalkmayın. Çünkü ben bir kulun yemek yediği gibi yemek yiyen, bir kulun oturduğu gibi oturan bir kulum.Bunun benzeri başka bir olayda ise uyarısına şu kelimeyi de katar; Hiç kimse için kalkılmaz, ancak ALLAH için ayakta durulur. Bundan sonra arkadaşları o içeri her girdiğinde, kendilerini zorla tutarlar ayağa kalkmaz, oturmaya devam ederler.

            Üç gündür hiçbir şey yiyememiştir…Kızı Fatma'ya giderek evinde yiyecek bir şeyler olup olmadığını sorar: Kızım! Sende yiyecek bir şey yok mudur? Ben çok açım. Fatma: " Canım sana feda olsun babacığım! Yemin ederim ki bende de size yedirecek bir şey yoktur "  diye cevaplar.Bu sırada peygamberliğinin yanı sıra bir devletin de başkanıdır…Başka bir gün kızı Fatma yeni pişirdiği arpa ekmeğinden bir parça da peygamber babasına götürür. Hz.MUHAMMED kızına; " Vallahi kızım” der " üç gündür baban bir şey yememiştir.” Bu sırada da devlet başkanıdır. Sahip olduğu devlet erkini, kesinlikle kişisel bir çıkarını gerçekleştirme peşinde kullanmaması…Hatta bu sayede halktan vergiyi yine halk için toplama anlayışını insanlık tarihine ilk kazandıran o'dur.

O'nu tek başına evinin duvarını tamir ederken görürler. Kendi devesini kendi tımar eder, kişisel işlerini, hiç kimseye buyurmaz, yük olmak istemez. Bu açıdan bakıldığında, o'nun yaşam prensibi "İnsanlar arasında insanlardan bir insan olarak yaşamaktır.”

            Arkadaşlarından Rabia oğlu Amir'le beraber mescide gitmektedir. Ayakkabısının bağı çözülür. Amir hemen atılıp, bağlamak ister: Hz. MUHAMMED engel olur, kendi bağlar. Bir yandan da Amir'e hitap eder: Bu, başkasına hizmet gördürmektir. Ben ise başkasına hizmet gördürmeyi sevmem.

Öğülmekten samimi bir rahatsızlık duyar.” Beni öğmekte ileri gidip Hiristiyanların İSA karşısında düştükleri duruma düşmeyin " der ve ekler " siz benim için sadece ALLAH'ın kulu ve elçisi deyin”.

            ALLAH'ım bizim borçlulara karşı nasıl davranmamız gerektiğini ayetinde açıklıyor, lütfen BAKARA suresi 282. Ayeti okuyunuz.

MUHAMMED suresi, ayet 19 : ALLAH'tan başka TANRI olmadığını kuşkusuzca bil, Hem kendi günahın için, hem de mümin erkeklerle mümin kadınlar için af dile. ALLAH sizin, dönüp dolaşacağınız yeri de varıp ulaşacağınız yeri de bilir.

Ayetten de anlaşılacağı gibi ALLAH " BEN'likten " " BİZ'liğe " geçmemizi istiyor, yaptıklarımızın cümle için olmasını istiyor.

HADİS :Biriniz ( din ) kardeşinde nasihate muhtaç bir kusur görürse onu hatırlatsın.( eğer hatırlatmazsa ona ihanet etmiş olur )

            Ayırandan – kayırandan uzak duralım! Günde onu ayıran, seni kayıran; gelende, seni de ayırır, başkasını kayırır. Güvenilecek tek kapı, ALLAH'ımın KAPISI'dır; ALLAH'ıma gidecek tek yol, gönül yapısıdır. YOLU'na gitmeyen, AŞK'ına düşmeyen; hiç değil ise gönül kırmasın, kulluğundan olmasın!

Bilenden korkulmaz, bilmeyene nasihat verilmez! Hiçbir kul, hatayı üstüne almaz; hatayı almayanın da, nasihate ihtiyacı olmaz, kendi düşüncesine göre…Her sözden hisse alalım, üstüme almam, ben öyle olmam! Demeyelim, olmuş gibi dinleyelim.

Kula yol göstermek tenkid ile olmaz; hatalı ameli, yüzüne vurulmaz! Hatasını yüzüne vurursan, alacağın cevap seni üzer.Kulun, yolunu almasını dilersen; yolunun güzelliğinden söz et! Kırıcı olma ki, kırılmayasın. En tesirli nasihat: mümin olduğunu, ALLAH'ımın kendisini sevdiğini bildirdikten sonra edilen nasihattır.

RESULÜ'müzün üç öğüdünü size iletelim:

Geçen ne olursa olsun bitendir, güne getirme!    Gün ne getirirse şükret, de ki hayırdır!  

Yarına asla sofra kurma, günden sergiye koyma! ( Dünü değil an'ı yaşayalım, yarını ALLAH'a havale edelim.)

                SEBEBİ NE OLURSA OLSUN, BEDDUA  ETMEYİNİZ.

Bildinse, yerden- göğe övünme: Hiçbir kul diğer kulundan, HAK HUZURU'nda ayrı değildir! Üstünlük hakkına sahip olamaz kimse!

ZUHRUF suresi, ayet 17 : Onlardan biri, Rahman'a benzer gösterdiği / Rahman'a isnat ettiği kız evlatla müjdelendiğinde, yüzü simsiyah kesilir de öfkeden yutkunur durur.

Çocuklarınızın arasını eşit tutun, ayırmayın kayırmayın. Kız veya erkek bütün çocukları bütün insanların en değerlileri ve en sevgilileri olarak kabul eder. RESULÜ'müz çocuk kokusu için " cennet kokusu " der. Namazda, secde sırasında sırtına çıkan torunu düşüp incinmesin diye secdeden kalkmaz, çocuk kendiliğinden ininceye kadar bekler, secde o kadar uzar ki, arkasında saf tutmuş arkadaşları daha sonra " Ey ALLAH'ın elçisi " derler " size bir şey olduğunu veya vahiy geldiğini zannetmiştik”.” Çocuğu olan onunla çocuklaşsın ” der.

Çocuklarımız bizlerin geleceğidir ve bize emanettirler. Onlara sevgi ve şevkat ile muamele etmeliyiz. Onlara; ALLAH'ı, sevgiyi, saygıyı, insan olmayı öğretmeliyiz. Öğretmediğimizde bundan hesaba çekileceğimizi bilelim.

Çocuklara merhametsizce davrananlara PEYGAMBER'imiz, " Sende merhamet yoksa, MUHAMMED ne yapabilir "der, üzülürdü. Sadece ilgi göstermek veya sevmek değildi ki o'nun tarzı. Çocukla şakalaşır, hatta onların dünyasına iner, yaşlarına göre muamele ederdi. Hiçbir çocuğu dövmemiştir. Şiddet kullanılmasına asla izin vermemiştir. Torunlarını sırtına alıp onlarla şakalaşır, dizlerini ve ellerini yere koyar ve binitlik yapardı onlara. İki güzel torunu sırtına biner ve " hadi git!” derlerdi.

BAKARA suresi, ayet 187 : Kadınlarınız sizin için giysidir, siz de onlar için giysisiniz.

            Bu giysi elbise anlamında değildir. Nikahta bir andlaşma imzalıyoruz; iyi günde – kötü günde! Sağlıkta – hastalıkta yanında olacağımıza dair ve eşler bir birlerine emanet ediliyorlar. Eşler birbirlerinin namusundan, edebinden, davranışlarından ALLAH huzurunda sorumludurlar.

MÜMİNUN suresi, ayet 8 : Onlar ki, emanetlerine ve verdikleri söze riayet ederler.

TEĞABÜN suresi, ayet 14 : Ey iman edenler! Şu bir gerçek ki, eşlerinizin ve evlatlarınızın içinden size bir düşman vardır; onlara karşı dikkatli olun. Eğer affeder, ellerini tutar, hatalarını görmezlikten gelirseniz, kuşkusuz ALLAH da affedici, merhamet edici olur.

RUM suresi, ayet 21 ( Bakara 235 ) : Eşlerimize sevgi ve şevkatlı davranmamızı emrediyor.

            Medinedeki komşularından bir İranlı, akşam yemeği olarak hazırladığı özel bir çorbayı kendisiyle paylaşması için Hz.MUHAMMED'i davet eder.O, Hz. Ayşe'yi kastederek, hanım da gelebilir mi? diye sorar. İranlı istemez,Hz. MUHAMMED'de davete katılmaz.İranlı kısa bir süre sonra gelerek davetini tekrarlar. Hz. MUHAMMED yine sorar, hanım da beraber mi? İranlı yine kaşlarını kaldırır. Bir süre daha geçer. İranlı üçüncü kez davetini tekrarlar. Hz. MUHAMMED ise hala aynı noktadadır. Hanım da der. İranlı bu kez kabul etmek zorunda kalır. Çorbayı Hz. Ayşe ile birlikte içerler.

            Arkadaşlarından biri; kızını istemediği biri ile zorla evlendirmek üzeredir. Gönülsüz gelin çareyi Hz. MUHAMMED'e sığınmakta bulur. Ey ALLAH'ın elçisi! Babam beni istemediğim halde zorla amcaoğlumla evlendiriyor. Hz. MUHAMMED babayı çağırır. Kızını, istemediği halde bir başkasıyla evlendirme hakkına sahip değilsin. Baba yaptığına pişman olur.

Hz. Peygamber  şöyle buyurmuştur; bana dünyanızdan üç şey sevdirildi.

Güzel koku.   Kadın.    Gözümün aydınlığı kılınan namaz.

HADİS : Eşlerini dövenlerin hesabını bilhassa ben göreceğim.

            Düşünün bir kimse müslümanım diyor camiye gidip namaz kılıyor ve bazıları hacca gidiyor, sonra da eşini dövüyor. Bu güne kadar hiçbir yerde RESULÜ'müzün bir hanımını dövdüğünü ve bir çocuk dövdüğünü duymadım, okumadım. RESUL'ün hali ile hallenmek o'nun yaptıklarını yapmaktır, yoksa giysi ve sakal ile RESUL'ün  haliyle hallenilmez.

Gümüşhanevi hadis kitabı 4420 nolu hadis : Sana İsrafil, Cebrail, Mikail, Hamel-i Arş, ben de içlerinde olduğum halde dua etseler ( bile ) sen yine ALLAH'ın sana yazdığı kadınla evlenirsin.

            Yukarıda okuduğumuz Hadis'ten de anlaşılacağı gibi, eşlerimiz de Ezelde bizim için seçilmiştir. Öyleyse ona göre davranalım.

Din araçtır, amaç değildir. Amaç dünyaya niye geldiğimizi hatırlayıp, üstlendiğimiz görevleri eksiksiz yapmaya gayret etmek, dünyadayken kendimizi bilmek ve ALLAH'ı bulmaktır.

BAKARA suresi, ayet 256 : Dinde baskı - zorlama – tiksindirme yoktur. Doğru ve güzel olan, çirkinlik ve sapıklıktan net bir biçimde ayrılmıştır. Her kim tağuta ( despotlara ve şeytani doktrinlere ) sırt dönüp ALLAH'a inanırsa, hiç kuşkusuz sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Kopup parçalanması yoktur o kulpun. ALLAH, hakkıyla işiten, en iyi biçimde bilendir.

DUAMIZIN  BAŞINDA – SONUNDA  PEYGAMBER'İMİZİN  ŞEFAATİNE SIĞINALIM.

            DENEYEN ALLAH'ımdır, yanılmaz! Kul – kulu, asla deneyemez! Onun için,    

" Denedik!...” diyenin yanından uzak kalalım! Kul – kulu ne dener, ne sınar, ne cezalandırır…HÜKÜM, ALLAH'ımdandır.

Dönüş nereye ? Kendine, önce kendine, sonra arı gönülle HAKK'a.

ISRA suresi, ayet 84 : De ki; " Herkes, kendi varlık yapısına uygun iş görür.Yolca daha doğru gidenin kim olduğunu RABB'iniz daha iyi bilir.

            Kendisine ve arkadaşlarına, dinlerinden ötürü en zalim ve kötü davranışlarda bulunan topluluklara beddua etmesi istendiğinde onların doğru yolu bulabilmeleri için dua eder, hem de defalarca.

EN  - AM suresi, ayet 104 ( casiye 20 ):Gerçek şu ki size RABB'inizden gönül gözleri gelmiştir. Kim görürse kendisi yararına, kim körlük ederse kendisi zararına… Ben sizin üzerinize bekçi değilim.

ISRA suresi , ayet 72 : Bu dünyada kör olan , ahrette de kördür. Yolca da daha sapıktır o.

            KUR'AN'ı gönül gözüyle anladığımız dilde, bir ayet ile öbür ayeti birbiriyle bağlantılı olarak düşüne düşüne okursak, birçok sırrı da ALLAH'ım bize açar, ama öğrendiklerimizi halimize verip uygularsak olur elbet.

      HERKES  BAKAR  AMA  AZ  KİŞİ  GÖRÜR, ASIL  OLAN  GÖRMEKTİR.

Hz. ALİ'den  rivayet olunan bir Hadis-i şerif:

Ey ALLAH'ın Peygamber'i; Günlük hayatın akışında, söz ve davranışlarınıza daha çok tesir eden prensipler nelerdir? Ya ALİ, bilmiş ol ki!...Anlayış ve HAKK'ı biliş: sermayemdir. Akıl; dinimin esasıdır. HAKK'a rağbet; değişmeyen bineğimdir. ALLAH'ı anmak; gönül DOST'umdur. ALLAH'a güvenip dayanmak; hazinemdir. İnsanlığın derdi ve ıstırapları ile ilgilenip, o yüzden üzülmek; en yakın arkadaşımdır. İlim; silahımdır. Olaylar karşısında sabretmek; üstünlüğümdür. ALLAH'tan gelene razı olmak; ganimetimdir. Alçak gönüllülük; iftiharımdır. Nefsin, ölçü ve sınır tanımaz zevklerinden uzak kalmak; mesle'm dir. Şüpheden uzak bilgi ve inanç; azığım ve enerjimdir. Doğruluk; yardımcım ve şefaatçımdır. İtaat; izzet ve şerefimdir. ALLAH yolunda cıhat; değişmeyen adetimdir. Gözümün aydınlığı ise; namazdır.

( Kul gönlüne söz etti…Yanlışlık, çözümde!...” Dünya nokta olduğunda, kainat ona nasıl sığar?” dersen; dünyadan da, kainattan da yücedir, her bir kul. Çünkü, kainatı gönlüne sığdırabilir. O'nun hazine anahtarı budur, kulun kül olması…Hazine, kulun gönlündedir. Yumuşak yol alan, kulluğu bulan, kadir olduğunda; " ALLAH'ım, SENSİN!...” diyendir. KADİR OLAN, kimdir? Elbet YÜCE'dir! Madem ki; kül oldun, kadir oldun demektir. ZATI'nı  bildikte teklik değil kül olduğunu görürsün, teklik odur kül olmak ZATI ile sıfatlarında birleşmek. Kül, kulun yaşarken ALLAH'ın varlığına katılmasıdır.)

            ( Yoluna gitmeyen, AŞK'ına düşmeyen; hiç değil ise gönül kırmasın, kulluğundan olmasın! Yumuşak kulu, " incinmez…” diye kırmaya kalkınmayınız! Çünkü, gönül her ne kadar kum misali ise de, kristal kadar naziktir de. Kırılanda değil, kırandadır kayıp. Kırılan sıfattır, zaten yok olmaya hazırdır. Ama kıran, elindeki kıymeti kaybetmiş olur. Elindeki kıymet nedir? Dilediğin sahil…Gönlüne yerleşen, değer değimlidir? O değerden mahrum olan, nice yaratılan vardır.” Kul " demedim! Çünkü, " Derman!...” demeyen, sahilini aramayan; kul değildir, yaratılandır. Yaratılan değil, kulu olalım, kulluk değerini kaybetmeyelim! Kırma ki, kırılan olmayasın, dünyada cehennemini yaşamayasın.)

EN – AM suresi, ayet 132 : Her birinin, yapıp ettiklerinden kaynaklanan dereceleri vardır. RABB'in onların işlediklerinden gafil değildir.

YASİN suresi, ayet 12 : Biz, yalnız biz, ölüleri diriltiriz ve onların önden gönderdiklerini de, eserlerini de yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kütükte ayrıntılı olarak kaydetmişizdir.

ISRA suresi, ayet 105 : Biz onu hak ile indirdik ve o hak ile indi. Seni de ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.

RA'D suresi, ayet 40 : Ya onlara vaat ettiğimiz şeylerin bir kısmını sana gösteririz yahut da seni vefat ettiririz. O halde tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer.

LUKMAN suresi, ayet 18 : Kibirlenerek insanlardan yüzünü çevirme, yeryüzünde kasılarak yürüme. Çünkü ALLAH, kurula – kurula kendini övenlerin hiç birini sevmez.

Yukarıda yazdığımız ayetlerden de  anlayacağımız gibi; yaptığımız her hareket ve düşüncelerimiz ALLAH tarafında kaydedilip, bunun karşılığı bize verilmektedir, kısacası ektiğimizi biçmekteyiz.Peygamber'imizi " müjdeci ve uyarıcı " olarak göndermiştir,

" korkutucu " olarak değil. Hesaba yalnız ALLAH'ın çekebileceğini, Peygamberlerin dahi hesaba çekemeyecekleri açıkça bildirilmiştir. Kibirlenip kendimizi övmememiz ihtar edilmiştir. Öyleyse RESULÜ'nün haliyle hallenmek, bu emirlere uymamız ile ancak gerçekleşebilir.

KENDİNE YAPILMASINI İSTEMEDİĞİNİ BAŞKASINA YAPMA, KENDİN İÇİN DİLEDİĞİNİ CÜMLE İÇİN DİLE.

HADİS :Başkasının kusurlarını anlatmak istediğinde, hemen kendi kusurlarını hatırla.

Hz. ALİ, RESULÜ'müzden üç öğüt verdi:

Gönül açık kalsın! Kulu, kendinden başka her kulunu hoş görsün!

Hatası  ne olursa olsun affetsin!

Cümlenin hayrına geleni söylesin!

           ( Hata; dünya halidir, kulun nefis yoludur. Hata etmeden, kul kendini bulmaz. Olgunluk: sevmede, hatayı dürmede, yükseğe koymada, geçeni unutmada…Hatasız kul olmaz, hataya düşmeden doğrusu bulunmaz. Yanılan kul sana boyun bükerse, üzüntü duyarsın. Kendini yukarda değil, olduğun yerde göresin! Olmuşsa hata, affedendir ata. Günden şikayetçi olmayalım! Sevmekten uzak kalmayalım! Sevelim kim olursa olsun! Sevelim ne derse – desin! Hatasını sevgimizden öğrensin, dönsün elimizi sıksın. )

( KUR'AN'ın verilişinden maksat: ALLAH'ımın ADI yanında, yolunu öğrenmektir. Sadece okumak yeter mi, ezbere bilmek yolu açar mı? KUR'AN'ın gayesi, yol göstermektir. Onu de ki;” KUR'AN, kula yol göstericidir!...”de! Niye ölüye okunur? KUR'AN'ın yazdığı, kulca tam açılmaz! Çünkü, 99 u ahrete, biri dünyayadır. Onun için, ölüye 99 u okunur. YASİN, 99 u içine alır.Onun için, ölünün dileği YASİN'dir. RESULÜ'nün ÖZ'ünde – sözünde, her zerresinde PEYGAMBERLİK MÜHRÜ mevcuttur! Kulluğu; kula, kendini bulması, kulluğu bilmesi örneğidir. Hali ile birlenelim, hatamızda zorlanalım ve hatalarımızdan kurtulalım, bu güne kadar RESULÜMÜZ'ün halini öğrenmediysek öğrenelim ve biz de o halde olmak için çaba sarfedelim.)

BİLMEYİ DİLİYORSAN " BENLİKTEN " SIYRIL. GÖRMEYİ DİLİYORSAN” KİMLİKTEN "SIYRIL”. VARMAYI DİLİYORSAN " OL DEDİĞİ " HALDE KAL.

            Hizmet; kulun kulluğunun bir bölümüdür! Onu da yapmaktan kaçınırsa kulu, nerde bulacak yolu?          

RESULÜMÜZ'ün en çok nefret ettiği huy; Yalandı. Ashabından birini bir iş için gönderdiği zaman şöyle buyururlardı: Müjdeleyin, nefret ettirmeyin, kolaylaştırın, güçleştirmeyin. Biri hakkında bir şey duyduğu zaman, isim verip de " falanca neden böyle yapıyor?” demezdi;

" insanlar neden böyle yaparlar "buyururdu. Kadınları ile baş başa kaldığı zaman, onlara herkesten çok yumuşak davranır, neşelenirdi, gülerdi ve devamlı gülümserdi. Duada ( bir şeyi) istediği zaman, avuçlarının içini kendine doğru çevirirlerdi; bir şeyden sığındığı vakitte avuç dışlarını kendine doğru çevirirlerdi. Mimbere çıktığı zaman, selam verirdi. Selam ALLAH'ın yeryüzüne konan isimlerinden biridir! Binaenaleyh aranızda selamı yayın. Arkadaşlarından biri üç gün görünmediği zaman, onu sorardı; eğer gaip ( görünmüyor ) ise ona dua ederdi, gaip değilse onu ziyaret ederdi. Hastaysa ( yine ) onu ziyaret ederdi. Ashabı ile karşılaştığı zaman, önce selam verirdi, sonra musafaha ( tokalaşır ) ederdi. Çocuklara karşı çok merhametli idi, son derece merhametli idi; birisine bir şeyi vaat ettimi, imkanı olduğu zaman muhakkak o vaadini yerine getirirdi. Onda biraz da latife ( şaka ) vardı. İnsanların en çok şakacısı o idi. Hizmetçiye söyledikleri sözlerden biri de ;” Bir ihtiyacın var mı?” idi. Eza veren kötü sözü almazdı; birinin, diğerinin aleyhine olan sözünü de kabul etmezdi. Tebessüm etmeden katiyen konuşmazdı. Kendisinden kötü söz duyacağı kişiye yaklaşmazdı. Müslümanların güçsüzlerine gelirdi onları ziyaret ederdi, hastalarını yoklardı, cenazelerinde hazır bulunurdu.

En sevgili PEYGAMBER'imiz 23 yıllık peygamberlik hayatında hayvanları korumaya yönelik yapılabilecek her şeyi nokta – nokta işleme koydu, hayata kattı. Ne yazık ki hayvan hakları konusundaki yasalarımız çağdaş, uygar toplumlara ve dinimizin hayatı ve canlıyı algılayış biçimine uygun değil. Hayvanları kendimizden " aşağı " görüyor, onlara duygusuz, alınıp satılacak birer nesne gözüyle bakıyoruz. Yani onları " can " değil de " mal " statüsüne indirgiyoruz. Buna hakkımız var mı? Hz. MUHAMMED yolculukları sırasında bindiği deveyi yavaşlatıyor, dizginleri bırakıyor ve otlanmasına izin veriyordu. Yol üzerinde farklı ot ve yeşilliklerin yanından geçerken hayvanın canının çekebileceği, iştahını cezp edeceğini düşünür mola verirdi. Hayvanın vücuduna kızdırılmış demirle damga bırakanları gördüğünde hiddetlenmiş, " kim bu hayvanı çirkinleştirdi, eziyet etti? Kimse kimseye ateşle azap edemez!” buyurarak tepki göstermiştir.

            İnsan dünyaya, insan müsvettesi olarak gelir, halini düzeltir insani sıfatlarla hallenirse insan olur ve insana verilen nimetlerden yararlanma hakkını kazanır. Yoksa dış görünüşte insan ama içinde hayvandan da aşağı bir vaziyette kalır. Ölçülere sadakat halinde, bütün eşya, bütün insanlar, bütün meslekler kutsaldır. Çünkü, hayat kutsaldır. Üstünlük, sevmeye ve daha çok hizmet vermeye bağlanmıştır. Peygamberimiz şöyle ifade ediyor,

" bir topluluğun efendisi, o topluluğa hizmet edendir”.

EN – AM suresi, ayet 116: Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan seni ALLAH yolundan saptırırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar.

FURKAN suresi, ayet 44 :Yoksa sen bunların çoğunun işittiğini, akledip düşündüğünü mü sanıyorsun! Onlar hayvanlar gibidirler, hatta yolca, hayvanlardan da şaşkındırlar.

NAHL suresi, ayet 25 ; Şunun için ki onlar, kıyamet günü kendi günahlarını tamamen yüklendikten başka, ilimsizlik yüzünden saptırdıkları kişilerin günahlarının bir kısmını da yüklenecekler. Bakın, ne kötü şey yükleniyorlar.

            İslamiyetin şartları, KUR'AN'dadır. RESULÜ'müz onu da verdi, KUR'AN'da verilenin gününe uymasını her mümin kuldan istedi. " Zamana kendini uydur!...”dedi. Cemiyete kendini uydur, kendine baktırmayacak şekilde. " Müstesna olayım!...” diyen, kendine baktırandır. İstisnadan uzak tut kendini, yeter.

İSLAM  TAKLİDİ  İMANI  İSTEMEZ – TAHKİKİ  ( ARAŞTIRICI ) İMANI  İSTER.

            İSLAM; hiçbir sınırla kayıtlı olmayan, ırk, din, dil, renk farkları gözetmeyen, tüm insanlığa kucak açan YÜCE ALLAH'ın bizatihi seçtiği evrensel bir DİN'dir. ALLAH'a teslim olmak anlamında kullanılan İSLAM kavramı; itaat etmek, boyun eğmek, barış, emniyet, tüm korkulardan emin olma, mutluluk anlamlarına gelir.

Hz.MUHAMMED Sallallahü aleyhi vesselem efendimiz, ilmin özüdür! Ona sadece bir perde verilmedi ki,” ilmimi vereyim!...” desin. Onu, ilmin ÖZ'ü YARATTI.

            PEYGAMBERİMİZ'in eline her türlü fırsat geçince bile intikamdan uzak duruşu, bağışlaması ve hoşgörüsüyle de ayrı bir insanlık zirvesinde durmaktadır.

 

          ALLAH'ın vergisi sonsuzdur, ALLAH'dan gelen kinsizdir. Gönlünü dünya sözüne takma, kendine dert etme! ALLAH'ına havale et, kara defteri kapat! Kara defter; içine yazdığın, garezine kazdığın defterdir.

Yenmediğin dövüşte, hasmını düşman bilme! Unutma ki, yenemediğin hasmına ALLAH'ım YARDIMCI olmuştur. Onu düşman bildikte, ALLAH'ıma karşı gelmiş olursun!

            Gücün yetmese de, zillete düşene yüz çevirme! Zillete düşene el vermek kula güç gelir, ne var ki sevabı büyük olur. Kulun hatası senin zararına olsa da, af yoluna git ki, kazancın büyük olsun. Eğer " günahsız kul görelim!” dersek, en büyük hataya düşmüş oluruz. Çünkü, hatasızlık ALLAH'ıma mahsustur.

" Güzellik nerdedir? " derseniz; her olanı O'ndan bilmede…varsın” uymadı!...” desin, senin gönlünde olan, vicdanına yük vermesin!

             RABB'İMİN MURADI,  KULUNUN  O'NA  YÖNELMESİDİR.

( Dünyaya geldiniz; " Ben!..” demeyin,” Sen!  " deyin, " Can!...” demeyin, " CANAN!  " deyin. Eğer ALLAH'ıma varmak dilerseniz, kendinizi yüksekte görmeyin! Yol dileyen diye, arkanı dönme! Yolunu söyle, elini uzat, doğruyu anlat. Zaman, an'a sığar. Bir an içerisinde, kainatın kuruluşu ve kıyamet vardır. Çünkü her an, öbür an'ı doğurur. Yenilenmek istersen, an içinde an'ı yaşa! Her an; yeniden doğuşundur, eskiden sıyrılışındır. An siler, an yeniden yazar.

                         YARATAN,  BİLENE  DEĞİL  UYANA  VERİR.

 " Uydum!..” diyenin; sözüne değil, ameline ( uygulamasına ) göz atın!

            RESULÜMÜZ diyor ki; İnsanların en ağır ıstıraba maruz kalanları, Peygamberlerdir. Peygamberleri veliler izler. Sonra onları izleyenler, sonra da onları izleyenler gelir.

ANKEBUT suresi, ayet 2,3: İnsanlar zannederler mi ki,” iman ettik "demeleriyle, hiçbir imtihana çekilmeden bırakılacaklardır. İşin doğrusu şu ki, biz onlardan evvelkileri de ıstıraplarla denedik. ALLAH, gerçek gidiş üzre olanları da bilecek, yalancı olanları da bilecektir. Bunda kuşku yok.

ENBİYA suresi, ayet 35: Biz bir imtihan olarak sizi şer ile de, hayır ile de deniyoruz. Sonunda bize döndürüleceksiniz.

BAKARA suresi, ayet 155: Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan – canlardan – meyvelerden eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele.

HUD suresi, ayet 2 ( Ali İmran 64, Tevbe 31 ): Başkasına değil, yalnız ALLAH'a kulluk edin. Kuşkusuz ben size O'ndan gelen bir uyarıcı ve müjdeciyim.

            ( Her gelen kulluğa namzettir. Kulluk her yaratılana nasip olsa dünyanın değeri kalmazdı, kul dünyayı terazi bilmezdi. Kulun diğer manası; kül…KÜL: " OL "un, olma halidir. Önce " OL " DER, sonra kül EDER. " KÜL " DEDİĞİ'nde, KENDİ VARLIĞI'na katar.” O'na katıl! " manasındadır. ALLAH'ım " KUL OL!” DEMEZ, " KÜL OL! " DER. Gerçek kulluk: Olanı O'ndan bilmek, gelene O'ndan diye uymak. Kulluktan ötesi, VARLIK… Kulluk üçüncü devre. İnananlar O'nundur, O'nadır; inandı isen, O'ndandır. Soğuk-sıcak verecek, güzel-çirkin görecek, tatlı-acı yiyecek,” Hepsi güzel!” diyecek: o zaman, kulluğunu bilecek.

MÜZEMMİL suresi, ayet 4 ( En-am 106, Isra 106, Ali İmran 191, Nisa 82,Nahl 11,12,13)

Yahut buna biraz ekle; Ve KUR'AN'ı ağır ağır, düşüne düşüne oku.

KAMER suresi, ayet17 ( En-am 105 ): Andolsun ki, biz KUR'AN'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!

HADİS: Bir anlık düşünce bir yıllık ibadetten üstündür.

ANKEBUT suresi, ayet 49 : Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin göğüsleri içinde ayan – beyan ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi, zalimlerden başka kimse inkar etmez.

Yukarıdaki ayetlerden de anlayacağımız gibi ALLAH bizden; KUR'AN'ı anladığımız dilde, yavaş – yavaş, düşüne – düşüne okuyup uygulamamızı istiyor. Bunun sonucunda YARATAN gönül perdemizi açacak ve içimizde zerrelerimizde kayıtlı olan KUR'AN'ı  okutacaktır bize. Neden " Kendini bilen, RABB'ini bilir "deniyor? Çünkü dışarıda aradığımız her şey bizim içimizdedir, öyleyse bir an evvel bu gaflet uykusundan uyanıp kendi ÖZ'ümüze dönmek için gayret edelim.

Hayran olduysam kula; onda – HAKK'ı gördüğümdendir, O'nun ile RABB'imi sardığımdandır.

            Kulun görevi; kulluk etmektir, bilgisini nakletmektir. Kulluk; ne sana, ne bana, sadece ALLAH'ıma… Namerde kul olma, kula köle durma! Kul, ALLAH'ımın kuluna eziyet vermez! Yanlış anlaşılmasın! " ALLAH'ımın kulu " dedim,” ALLAH'ımın kulu "derken, 

" Yarattığı " demedim, O'na kulluk edeni söyledim.

Yaratılan her kulu layıktır! Layık olmayan kul, yaratılmaz! Yol ehline, ceza mı gerekir? Hal ehline, eza mı yaraşır? Eğer " Eza, ceza…” dersek, adımıza kulluk mu yaraşır?

              BÜTÜN  YERYÜZÜ  BANA  İBADETHANE  YAPILMIŞTIR

KUR'AN'ın bizden istediği; insanın tüm davranış ve düşüncelerinin ibadet haline dönüşmesidir. RESULÜMÜZ bunu şu sözleriyle ifade etmiştir. " Dostunun yüzüne tebessüm, eşinle oynaşman bile ibadettir”.

            PEYGAMBER'imizin;” Şu gördüğünüz Kabe ve çevresi kutsaldır, saygıdeğerdir, fakat sizin kişilik ve onurunuz ondan daha yüksektir " sözü. " Yerlere ve göklere sığmam, fakat bana inanan kulumun kalbine sığarım " hadisi kutsisinden de anlayacağımız gibi, insanın gönlü YARATICI'nın vücut verdiği gerçek Beytullah'tır.

RESULÜ'müz savaşa giderken arkadaşlarına; " içinizde komşusunu inciten varsa bizimle birlikte savaşa çıkmasınlar” demiştir. Bu sözüyle komşuya ne kadar önem verdiğini anlatmak istemiştir.

            Birbirinize kin tutmayın, birbirlerinizden ilgiyi kesmeyin, birbirlerinize arkanızı dönmeyin, birbirlerinizi kıskanmayın. Ey ALLAH'ın kulları, hepiniz ALLAH'ın size emrettiği gibi, kardeş olunuz! Bir müslümanın üç günden fazla kardeşini terk etmesi helal olmaz.

                          KAİNAT  RESULÜ'NÜN  ELİNDE  TESBİHTİR

Cümle alem ol içinde, yazdı kalem bir biçimde. Her kulu, RABB'i ile göçünde ( ölümünde ) KUR'AN'ı bilecektir.

ALLAH'ımın lisanı gönüllerdedir, gönül lisanıdır. Onu yalnız O çözer, O alır, O verir. Onun için, ister Hiristiyan, ister Müsevi, ister putperest olsun, yeter ki " ALLAH'ım..” desin. Madem ki, ALLAH'ım – RESULÜ'nü KENDİ'nden ayırmaz; " ALLAH'ım!... diyen, RESULÜ'nü de anmış olur.         

Nefes her kulda birdir, ne var ki nefesin ölçüsü ayrıdır. Hafız okur KUR'AN'ı , der ki " andım CANAN'ı…”; CANAN der ki, " BEN OKURUM KULUMUN GÖNLÜNÜ….” Gönülde, lisan ayrılmaz! KUR'AN vericidir, ALLAH'ım görücüdür! KUR'AN okumak nedir? CANAN'ı anmak elbet, amma dediğini alabilirsen. ALLAH'ım söz ile değil, KUR'AN ile verir. KUR'AN'ı olduğu gibi okursun,” AMİN "dersin geçersin. Tevsir deyip okursan, yolunu öğrenirsin. Okuyup geçmek mi, yolunu bulmak mıdır güzel?... Ama okuyuş hafızınkidir güzel. Biliş, açıklanandır güzel.

ALLAH sizin ne kalıplarınıza ne de mallarınıza bakar; O sizin kalplerinize ve davranışlarınıza değer verir.

HAC suresi, ayet 78: ALLAH uğrunda ona yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in dinini esas alın. ALLAH sizi, önceden de, şu Kitap'ta da " Müslümanlar " diye adlandırdı ki, Resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekatı verin ve ALLAH'a  sarılın. O'dur sizin MEVLA'nız. Ne güzel MEVLA'dır O, ne güzel yardımcıdır O! 

 

( İnsanın O'nu ( NUR-U MUHAMMED'i ) bilmesi gerekti! O yüzden, bir devre bedenlendirildi. O'nun dahi kendini bilmesi için, bedenlenmesi gerekti. O kadar BÜYÜK ENERJİ ki YÜCE TANRI… En büyük santral, Hz. MUHAMMED, o enerjiyi tanzim ediyor. YÜCE TANRI'ya varmak için, herkesin o kanaldan ( yani Hz. MUHAMMED'den ) geçmesi lazım " Herkes Müslüman olacaktır!” sözünün, manası budur! Tek kapı, Hz. MUHAMMED… kapıdan sonraki, YÜCE'dir. Dünyaya geliş ve gidiş, tek kapıdan olur.)

            TANRI önce kendi NUR'undan  NUR-U MUHAMMED'i yarattı ve O NUR ile kainatın her zerresini yarattı. ALLAH, kuluna doğrudan KENDİ'si vermiyor enerjiyi; NUR-U MUHAMMED kanalıyla insanlara veriyor. En başta, ADEM'e de O'nun kanalıyla verdi. Yeri-göğü YARATAN, cümle halkı GÖZETEN, görücüyü kendi seçer.” Görücü " kim? RESULÜ!..” YERLERİ- GÖKLERİ O'NUN İLE ( NUR-U MUHAMMED ) OLUŞTURDUM. CÜMLE YARATILMIŞI  O'NUN İLE BULUŞTURDUM " DİYEN ALLAH'IM, ADI İLE ADINI BİR'LEYEN ALLAH'IM; " GÖZÜM  O'NUN İLE, SÖZÜM O'NUN İLE CÜMLENİZİ BİR'LER”. DEDİ.

( Hz. MUHAMMED'in hakikatı nedir? Mayası AŞK. Harcı SEVGİ. Bilgisi KUR'AN. Görgüsü, NUR'dan… Yapısıyla verdi, bilgisiyle derdi.NUR'uyla yaydı, cümlede BİR'liği kurdu, O'ndan – O'nu bildirdi, O'nun ile O'na döndürdü. Geldiniz bileceksiniz, O'na döneceksiniz! AŞK'ı ile verdiğini, sevgisiyle yaydı; sevgisiyle yaydığını, NUR'uyla yordu: bilgisinde, kainatı BİR'ledi; ne terledi, ne zorladı. RESULÜ ile oluşma, HAK ile buluşmadır.    

            " Bütün Peygamberler gül, RESULÜ tek fidan”, denilir. Cümlemiz o'nun çiçekleriyiz. RESULÜ'ne Hz.ALİ adı ile, Hz. OMAR andı ile, Hz. OSMAN dengi ile, Hz. EBUBEKİR canı ile katıldı. Hepimizin yolu, MUHAMMED yoludur; EBUBEKİR, OSMAN, ALİ, ÖMER O'nun dörde bölünmüşüdür. Birini alsak, öbürünü inkar; HAK'tan mıdır, HAKK'ın yolunda mıdır? GÜL'ümüz, sevgili PEYGAMBERİMİZİN kab ölçüsü, KUR'AN'ı KERİM'dir.

            Hz.MUHAMMED sevecen, sıcak ve şakacı bir peygamberdi. Şakaları ideal bir dengeye sahipti. Arkadaşları kendisine rahatça " takılabilirler "o da onlara. Hiçbir şakasında en küçük ölçüde de olsa nezaket ve terbiyeyi zorlayan bir unsur yoktu. RESULÜMÜZ'ün lakabı " Emin " idi. Emin = Güvenilir, inanılır, dürüst, barışçı insan demektir. Bu lakabı Hz.MUHAMMED için dostları, sevenleri kadar düşmanları, inkarcıları da kullanırdı. Hz. MUHAMMED'e  güvenilir, sır söylenir. Düşmanı da olsanız, ona sırtınızı korkusuzca dönebilirsiniz. Tarih de bize gösteriyor ki, putperestler bile en kıymetli emanetlerini ona teslim ederlerdi. Çünkü " Emin " MUHAMMED'di o…   

( Her kulu o'nun ile geldi, ER kulu " o'nda!..” dedi bildi, RESULÜ'nde HAKK'ın RIZA'sını gördü. YÜCE ALLAH RESULÜ'ne, " AD'IM İLE ANILSIN " DEDİ, MÜHRÜ'nü verdi. ALLAH'ımın MÜHRÜ o'ndadır, o'nda kalacak; kıyamet gününde, her kulu belgesini o'ndan alacak! )

HUCURAT suresi, ayet 1: Ey iman edenler! ALLAH'ın ve RESULÜ'nün önüne geçmeyin. ALLAH'dan korkun. ALLAH gerçekten çok iyi duyan ve gereğince bilendir.

LAİLAHE İLLALLAH; YARATAN'a ortak asla olunmaz, RESULÜ'nün önüne geçilmez.

ISRA suresi, ayet 80 : Şöyle yakar;” RABBİM! Beni, gireceğim yere doğruluk- dürüstlükle sok, çıkacağım yerden doğruluk- dürüstlükle çıkar. Katından bana yardımcı bir güç / kanıt ver”.

BAKARA suresi, ayet 153: Ey iman sahipleri! Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkunuz olmasın ki, ALLAH sabredenlerle beraberdir.

BAKARA suresi, ayet 152: Anın beni ki, anayım sizi. Şükredin bana, sakın nankörlük etmeyin.

Yukarıdaki ayetlerden anladığımız gibi, RESULÜ'müz bir şey yapacağı vakit ALLAH'tan yardım dilemiştir. Ayet bizim de her işimizde ALLAH'tan yardım dilememizi öneriyor.

 

KUR'AN; verildiği günden, güne kadar, musiki dilinde söylenmiştir. Musiki, ALLAH'ımın vergisi değil midir? KUR'AN'ı ; okurken mi, dinlerken mi kendinden geçersin? Makamsız okunan KUR'AN, kula vazifeyi hatırlatır.

            Namazın sünnetini kılar, RESULÜ'ne hediye ederiz. Neden? O'nun ( RESULÜ'nün ) cümleye dağıtacağını, bizleri onlarla karşılayacağını bildiğimiz için…Demek ki hürmetimiz cömertliğinden. RESULÜ dedi ki; RABB'ime en büyük niyaz; kulu ile kulluğunu paylaştığındır. sevgini paylaştığındır, lokmanı paylaştığındır! Paylaşan asla kaybetmez! Ne nefesinde, ne kesesinde, ne hevesinde, ne kafesinde eksilen görülmemiştir.

ZUMER suresi, ayet 27: Andolsun, biz bu KUR'AN'da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler.

ALİ İMRAN suresi, ayet 137 : Sizden önce de yollar- yasalar gelip geçmiştir. O halde yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların sonu nice olmuştur görün.

            " Bilenle – bilmeyen, bir olur mu? " denir. Bilenle – bilmeyen bir olsa, MELEKLER  hizmete mi gelir. Kendini bilenin; günaha düştüğü, sevaptan kaçtığı görülmez! Demeyi, susmaya tercih edelim! Bildiğimiz ile bilmeyene yol gösterelim, yardımcı olalım, her hal ile verelim yine verelim.

Her kademeye bilgi ölçüsünde değil, bildiğimize – uyduğumuz ölçüde geçeriz. Bilen, bilmeyenin sorumluluğunu da alır. Amma, uymayanın sorumluluğu kendisine aittir.

                                   NE  CAHİLİ  KINA,  NE  ALİMİ  ÜNLE

Kul arpa ekti ise buğday beklememeli. Yalanın yeri, yılanın deliğinde son bulur. ALLAH'ıma sığınan, asılmaya götürülse, yalana teveccüh etmez! Sözünü esirgeme, bala bulamadan verme! Mert olana sert olma! Gönüle yatmayan, doğruluktan uzaktır! Gönüle yatmayandan uzak dur, yolunu çevir. Gönülden yatmayana, el uzatmak haksızlıktır.    

            Hz.PEYGAMBER şöyle buyurmuştur; ALLAH'ı sevmek, ALLAH'ı tanımanın temelidir. Arzu ve tutkuları aklın ve inancın kontrolünde tutarak ALLAH ile insanlar nezdinde onuru korumak, gerçeğe ermenin belirtisidir.  ALLAH'a karşı sorumluluk bilinci duyarak yaşama isteği ve ALLAH'ın kaderine razı olmak da gerçeğe ermenin sermayesidir.

RESULÜ'nün selamını gönüllere yazalım! Alalım- sevinelim, üç öğüdü ile günlüğümüzü dolduralım; Saracağın her yara, kendinde olduğu zannını versin!  Soracağın her soru kainatı ilgilendirsin!  Sadece, edep, tevazu, hoşgörü, belleğini her zerresi ile zaptetsin!

Hz.ALİ, RESULÜMÜZ'ün üç öğüdünü iletiyor ;

Rehberiniz KUR'AN, gönlünüzde her an!  Yolunuz kumda, sildiğiniz kinde!  Ocağınız her birinizin açık, gönülleriniz de açık kalsın, öylece her gelen açık gelsin!

ÇOCUĞUNU ÖYLE KARŞILA Kİ : Eve geldiği zaman, en güzel yere geldiğini hissetsin. Çocuğuna öyle bir sevgiyle sarıl ki, sende ALLAH'ın sevgisini koklasın. Sende gerçek huzuru ve güveni tatsın.

EŞİNİ ÖYLE KARŞILA Kİ : Yanına geldiği zaman, en doğru insana kavuştuğunu hissetsin.

ANNENİ ÖYLE KARŞILA Kİ : Doğumdaki ağrıları lezzetle takas etsin.

BABANI ÖYLE KARŞILA Kİ : Ömür boyu başka bir evlada imrenmesin.

FAKİRİ ÖYLE KARŞILA Kİ : Ona serdiğinden büyük, bir dua sofrası sersin.

            ( RESULÜ: " Hayır!...” demeden " Hayırlısı…” diyendir, her olaya gülendir, her varolanı sevendir, O'ndan-O'na, O'ndan sana nakledendir.Kapı O'na açılır, kapıdan O'na geçilir, önce kapıda RESULÜ seçilir.)

Her olayda düşün: Olaylara sen mi sebep oldun? Hataları yumuşakça örttün mü? Sorumluluktan kaçana sorumluluğunu hatırlattın mı?

            Olumsuzluklarımızı kıralım. Kimin yarası varsa saralım. Kimin derdi varsa soralım.  Kendi kendimize cevap verelim. RABB'imin dileğince miyim?

(  " HEPİNİZ  O'NA DÖNDÜRÜLECEKSİNİZ " ayetindeki " O " kimdir? RESULÜ'ne dönmeden, ALLAH'a varamazsın! Aslına dönmeyi; RESULÜ'nün hırkasına girmeden geçeni değil gerçeği bulursan, idrak edersin. RESULÜ'nün hırkası, RUH'unun kablosudur: onu giymeden, asla gerçeğe ulaşamazsın! Makam, o makamdır ki; seni bulur, senin ile olur. Peki öyleyse RABB'imize dönüşte, zuhurun sonu mu oluyor? Cümle ile birlendiği anda, tamamlanır. RESULÜ'nün yaradılışı, yaradılış gerçeği; her zerre ile BİR'lendiği anda tamamlanır. Asla, bir zerre kaybolmaz! HIRKASI'na burada da girilir, öldükten sonra da… Bizler burada girmeye gayret edelim.” OL " DİYEN'den, her kula şefaatçı  RESULÜ olsun! Doğuşta, o'ndan ( RESULÜ'nden ) olduğumuzu bilelim; göçte ( öldüğümüzde ) o'nun himmetine sığınalım; ALLAH'ımın HUZURU'na, o'nun ( RESULÜ'nün ) safında varalım. O'nu ( RESULÜ'nü ) dünya günümüzde analım ki, varışta o'nun ile beraber olabilelim; unumuz elendikte, eleğin üstünde kalıp, atılandan olmayalım; hep BİR olalım, yeter ki o'nu bulalım.      

            Medinede  meydanlık bir yerde arkadaşlarıyla oturmaktadır Peygamber. Önlerinden bir cenaze alayı geçer, alayın her şeyinden belli olmaktadır ki, bu bir Yahudi cenazesidir. Hz. MUHAMMED cenaze geçinceye kadar, kalkarak ayakta bekler. Arkadaşları şaşkın,” belki de durumu anlayamamıştır " düşüncesiyle uyarırlar: Ey ALLAH'ın Elçisi! Bu bir Yahudidir. Yani Müslüman değildir. Yani ayağa kalkmamız gereksizdir. Oysa ki, Hz. MUHAMMED başından beri her şeyin farkındadır. Cevap verir. Fakat aynı zamanda bir insandır.

ALİ  İMRAN suresi, ayet 92 : Sevdiğiniz şeylerden bol bol vermedikçe zafer ve mutluluğa asla ulaşamazsınız. Verdiğiniz her şeyi, ALLAH çok iyi bilmektedir.

HADİS : ALLAH'a yemin ederim ki, ben sizin için fakirlikten korkmuyorum. Sizin adınıza beni korkutan şey şudur; sizden önceki topluluklar gibi dünya nimet ve imkanları önünüzde birikecek ve bu nimetler yüzünden çekişme ve didişmeye gireceksiniz de önceki topluluklar gibi mahvolacaksınız.    

 NİSA suresi, ayet 86 :Bir selam ile selamlandığınızda, onun daha güzeliyle yahut aynısıyla karşılık verin. Hiç kuşkusuz ALLAH Hasib'dir, her şeyi güzelce hesaplamaktadır.

Gümüşhanevi 3166 nolu hadis : Yemek yedirirsin, tanıdığına da tanımadığına da selam verirsin.

                SABIR, BOYUN  BÜKMEK  DEĞİL, MÜCADELE  ETMEKTİR

RESULÜMÜZ yalnız  kendisine inananları değil, tüm insanlığı sevmiştir. Hatta her zerreyi ayırmadan – kayırmadan sevmiştir. Sevmek çok zor ama bir o kadar da şerefli bir duygudur. Zordur, çünkü sevmek, sevilenle seven arasında menfaate dayalı olmayan bir ilgiyi gerektirir. Karşılıklı fedakarlığı, vefayı gerektirir . Cefaya karşı sabrı, sert rüzgarlara karşı dağılmamayı gerektirir. Sevmek, sevileni kırmamayı, ona karşı yanlış yapmamayı, kendi isteklerini sevilenin isteklerine tercih etmemeyi gerektirir. Sevgi teslimiyeti ve tam bir tevekkülü gerektirir. Ümitsizliği yenin. Bir insan YÜCE ALLAH'ın kapısını ısrarla çalarsa, kapı mutlaka bir gün açılacaktır. Esasına bakarsanız, " O kapı hiç kapanmadı ki açılsın " senin girmeni bekliyor.  

RAHMAN suresi, ayet 29 : Göklerde ve yerde kim varsa O'ndan ister. O, her an yeni bir iş ve oluştadır.

RA'D suresi,ayet 11 : Gerçek şu ki ALLAH, bir toplumun maruz kaldığı şeyleri, onlar, iç dünyalarındakini değiştirmedikçe, değiştirmez.ALLAH bir topluma bir perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur, ve onlar için ALLAH dışında koruyucu  bir dost da olmaz.

HADİS : İki günü bir geçiren ziyandadır.

RESULÜ'müz ekmeğe saygı gösterilmesini şu sözleriyle belirtmiştir; " Ekmeğe saygı gösterin: çünkü ALLAH yeri ve gökleri ekmeğin önünde boyun eğdirmiştir”.

Ağlamayı huy edinmeyiniz, gülmekte sınırlı kalınız; DOST sizdedir, dostluğu hiçbir duyguya teslim etmeyiniz.

 

RESULÜMÜZ  yaşayan KUR'AN'dır. KUR'AN'ı Natık'tır. PEYGAMBER'imiz şöyle buyurmuştur; " Ben, ahlak güzelliklerini tamamlamak için gönderildim”.

HADİS : Kıyamet gününde adem oğullarının hepsi benim sancağım altında olacaktır. Ben, cennetin kapısı ilk kendisine açılacak olanım.

            RESULÜ'müzün haliyle hallenmek istiyorsak, ilk olarak ahlaklarımızı düzeltip, güzel ahlaklı kişiler olmalıyız. Bunu başarmak için emirlerine uymalıyız.

EN'AM suresi, ayet 106 : RABB'inden sana vahyedilene uy. O'ndan başka ilah yoktur. Müşriklerden yüz çevir.

PEYGAMBR'imiz ; " Elinizde bir fidan olsa ve biraz sonra kiyametin kopacağını bilseniz, o fidanı yine bir yere dikin " demekle tabiatı gereği gibi koruyup tahrip etmememizi öğütlemiştir.

ISRA suresi, ayet 44 : Yedi gök, yerküre ve bunların içindekiler O'nu tespih ederler. Hiçbir şey yoktur ki, O'nu överek tespih etmesin; fakat siz onların tespihlerini fark edemezsiniz. O Halim'dir, Gafur'dur.

Yukarıda okuduğumuz ayet bize gösteriyor ki, mevcut olan tabiatın ve dikilen her fidanın, ondan, yararlanan her insanın ve her hayvanın bütün tespih ve duaları, o fidanı diken ve koruyan kişinin amel defterine sürekli işlenecektir, tahrip edenin de amel defterine olumsuz olarak işlenecektir.

RESULÜMÜZ'ün bizlere öğüdü:

( Gerçek; her kulun bildiği değil, ALLAH'ın yazdığıdır!    Gerçek; umulan değil, uyulandır!

Gerçek; her zerrede duyulandır!   Gerçek; silinendir!  Her zerrede duyulan nedir?... Kul- ALLAH'ımı seviyor ise, tüm kinini hıncını siler! Gerçekler uyuma tabidir, söze değil! " Karakterime uymuyor!? …” dediğin her olayda; önce kendini sına, sonra karşındakini kına!... Her olayda, göreceksin ki, karşındaki kadar kendin de suçlusun; ne var ki, sırtını HAKK'a dayadı  isen, güçlüsün! ALLAH'ıma dayanan her kulunda, ahlak dilenen düzeye gelmiştir. Kamuya hizmet et ki; konuda kendini bulasın, kendinden verdiğini cümlede göresin! )

Üç öğüt :

Asla, her hizmette,” Hani himmet?...” demeyesiniz!    ALLAH'ın ADI ile atılan adımı geri almayınız!   Ne yerde çamur olsa, ne gökte bulut kalsa, sebebini sormayınız!

YUSUF suresi, ayet 111 ( Lukman, 6,7 ): Andolsun ki, resullerin hikayelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için bir ibret vardır. Bu KUR'AN, uydurulacak bir hadis / bir söz değildir; aksine o, önündekini tasdikleyici, her şeyi detaylandırıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve rahmettir.

EN'AM suresi, ayet 38 ( Enbiya 92 ): Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı, iki kanadıyla uçan hiçbir kuş istisna olmamak üzere hepsi sizin gibi ümmetlerdir. Biz bu kitapta, herhangi bir şeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. Onlar sonunda Rableri önünde haşredilirler.

            Hz. ALİ ile RESULÜMÜZ arasında geçen bir konuşmayı size iletelim:

( RESULÜ'nün yoluna, cümlemiz girdik koluna. Sorduk; " Müslim olan ile misin, müslümü bilen ile mi?...” Meyus olma ya ALİ!... dedi. Gelmiş-geçmiş-gelecek, cümlesi ümmetimdir; gönlümde olan sevgim, güneş misali ziynetimdir! Nasıl güneş, her yaratılmış ile oluşur-buluşur; YA ALİ, O GÜN'de oluşacak her zerre ile buluşacağız! " ALLAH! ALLAH! " dedim de, her zerremi kainata saldım, cümleniz ile bu güne geldim.)

            ( ALLAH'ım, yarattığını ayırmaz! Her kulu O'nundur-O'ndandır, ER kulu O'nadır!

" ALLAH!...” diyenin yönünü, biz değil ALLAH'ım tayin eder. MUHAMMED ümmeti, geldiği günün değerini bilse, kendinden-kendini koruyanı görse; eğriye asla dönmezdi, RESULÜ'nün adını bir an silmezdi. " FAHRİ ALEM " dedik, GÜL'lerin en güzelini sevdik. Neden sevdik? Çünkü o'nda ( Hz. MUHAMMED'de) , kainatın sözcülüğünü bulduk. FAHRİ ALEM, ne demektir? Alemin gönül sözcüsü…gönül sözcüsü ne demektir? Kulun gönlünü yolunu, ALLAH'ıma bağlamaktır. Bu vazife de, yalnız FAHRİ ALEM EFENDİMİZ'e verilmiştir. Her PEYGAMBER bir yolu gösterir, FAHRİ ALEM EFENDİMİZ  bütün yolları bağlar. Bütün yollar, aynı deryayı bulur! Dediğimiz odur; her PEYGAMBER kendi ümmetini peşine alır, Hz. MUHAMMED ALEYİVESSELAM EFENDİMİZ'in huzurunda yer alır…o'nun,” ÜMMETİM!” dediği odur! RESULÜ'müz bütün insanlık alemi için " ÜMMETİM " diyor. Düşünsenize ya!...Ondan evvel gelenlerin, günahı ne? Kim olursa, ne olursa, gelsin o'nu bulsun. Çünkü Hz. MUHAMMED, ne senin, ne benim; FAHRİ ALEM'in!

Her kul gönlü ile bulur! Ne yazık, bulduğunu kaybedenlere, verilen NUR'u harcıyanlar.)

KAR OLSA ERİRDİ,  KÖR OLSA  GÖRÜRDÜ, BİLEN-BİLMEYEN VARIRDI;                                                                                                                                                                                                                           RESULÜ'NE UYSAYDI.

HUCURAT suresi, ayet 13 : Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık.Ve örfler yoluyla tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık. Hiç kuşkusuz, ALLAH katında en seçkininiz, kötülüklerden en çok korunanınızdır. ALLAH her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.

YUSUF suresi, ayet 86 : Dedi ki: Ben, içimi doldurup taşan özlemimi, kederimi ALLAH'a arz ederim. Ve ALLAH'ın yardımıyla sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim.

ALİ  İMRAN suresi, ayet 139 : Gevşemeyin, tasalanmayın. Eğer inanıyorsanız üstün olan sizsiniz.

            Hz.MEVLANA anlatıyor; Ben, gönül ile yürüdüm. MUSA, sarayı terk etti. İSA, kainatta noktayı buldu. Hz. MUHAMMED; çölü yol etti, kumu BİR etti, ADEM'den bu güne alemi bağlattı.

" Yolumu almayan, kulumu bilmeyen, BENİ anmayan; koltukta da olsa, taht'a da kurulsa, samandan ayrıntısı yoktur,” der, ALLAH'ım.

ENBİYA suresi, ayetler 1,2,3,4 : Yaklaştı insanlara hesapları. Ve onlar hala gaflet içinde yüz çevirip durmadalar. Rablerinden kendilerine ulaşan, söze bürünmüş her yeni öğüt ve hatırlatmayı ancak eğlenerek dinliyorlar. Kalpleri hep oyun ve oyalanmada. O zulüm sergileyenler, şu yolda bir fısıldaşmayı iyice koyulaştırdılar; " Bu adam sizin gibi bir insandan başkası değil. Gözünüz baka baka büyüye mi gidiyorsunuz! " Dedi ki; " Rabbim, gökteki sözü de, yerdeki sözü de bilir. O, her şeyi duyan, her şeyi bilendir.

ALİ  İMRAN suresi, ayetler 103,104 : Hep birlikte ALLAH'ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; ALLAH'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O'nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız. İçinizden hayra çağıran, doğruyu-güzeli emreden, kötü ve çirkinden alıkoyan bir topluluk olsun. Kurtuluş ve zafere eren işte onlardır.

ALİ  İMRAN suresi, ayet 187: ALLAH, kendilerine kitap verilenlerden şu yolda misak almıştı: " Onu insanlara mutlaka açık-seçik bildireceksiniz, onu saklamayacaksınız”. Ama onlar Kitap'ı sırtlarının gerisine attılar, basit bir ücret karşılığı onu sattılar. Ne kötü şey satın alıyorlar.

            (  Hak görevine, ALLAH rızası için sen de eğil! Konuya her giren, ASLINI her bilen; ALLAH rızası için görevini bilsin, kendini varedilmiş olmanın mutluluğunda görsün. Desin ki;” Alacağım, aldığım kadar vereceğim!” Ne bilirsen, ne kadar görürsen vermeye çalış.)

            ( Vergiyi tasarrufun altına alamazsın, alırsan bulamazsın, gerçek yaratılışta açıktır. Sen, sende olanın,” Senin mülkündür "diyebilirmisin? )

(  Bilenden korkmayalım, bilmeyene de nasihat vermeyelim. ULU da olsa, dolu da olsa kişi, hatasını bilmezse ALLAH tarafından kulağı da çekilir, tokadı da vurulur.)